Allah kimlerle konuşmayacak?

Allah kimlerle konuşmayacak?

TUĞBA KAPLAN

14 Kasım 2014, Cuma

Emr-i hak vaki olduğunda her canlı, fani dünyadan bir gün ayrılacak. Kıyamet günü gelip çattığında, kimisi Cenab-ı Hakk’ın cemalini görmeyi, kimisi O’nunla konuşmayı beklerken, Allahu Teâlâ o dehşetli günde bazılarıyla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacak.

O gün birtakım yüzler aydındır. Rablerine bakarlar.” Kıyamet Sûresi’nde geçen bu ayet cennet ehline verilen nimetlerin en büyüğü olan Allah’ın cemaline bakmanın ehemmiyetini gösteriyor. Ancak ahirette Cemalullah’ı görmekten daha önemli bir şey varsa, o da hiç şüphesiz Cenab-ı Hakk’ın kulunun yüzüne bakmasıdır. İmam Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor: “Üç zümre vardır ki, Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz… Onlara ayrıca can yakıcı bir azap da vardır.”

Burada bahsi geçen vasıfların kadın, erkek, bir zümre veya cemaate ait olup olmamasına değil, bu vasıfları taşıyanların karşılaşacağı muameleye odaklanmakta fayda var. İlk etapta kendisine Allah’a muhatap olma istidadı verilen insanla, Allah’ın konuşmayacağından bahsediliyor. Bu vasıflara sahip olanların felaketi belki de bu cümleyle başlıyor. Oysa Rahman Sûresi’nde; Allah, beyanı yaratmasını bir nimet olarak zikrediyor. İnsanın en çok konuşmaya, sesini duyurup, derdini anlatmaya muhtaç olduğu bir günde ona, sözünün dinlenmemesinden daha büyük azap olabilir mi? Medet isteyip, çırpınıp duracağı bir zamanda, yardımına koşacak yegâne Zat, onu hiç dinlemeyecek ve kendisine muhatap kabul edip konuşmayacak. Kur’ân-ı Kerim’de bu tablo Mü’minûn Sûresi’nin 108. ayetinde, “Kesin sesinizi ve benimle konuşmayın.” ifadesiyle açıklanıyor. Ayetin tefsirinde ise, “Sizin konuşma yeriniz dünyada idi… Orada konuşacak ve ‘üns billahı’ yakalayacaktınız. Dünyada iken Cenâb-ı Hakk’a enîs olmadınız. Bugün de O, sizin enîsiniz değildir.” yorumunu yapıyor Fethullah Gülen Hocaefendi.

Hadiste ikinci olarak belirtilen ‘Allah onlara bakmaz.’ beyanı, insanların en çok rahmet nazarına muhtaç olacakları o günde, Cenab-ı Hakk’ın onlara kat’iyen rahmet nazarıyla bakmayacağını gösteriyor. O gün bazı yüzler parlarken, bazılarının asık olmasının sebebinin, Âlemlerin Rabbi’nin rahmet nazarıyla bakmaması olduğunu söylemek mümkün. Herkes ismiyle çağrılır ve bir vesileyle kurtuluşa ererken, kendilerine bakılmayan bu insanların durumu ne acı! Rahmeti sonsuz bir Rabb’in, insana bir an dahi bakmaması, ne büyük bir azap, ne korkunç bir akıbet olsa gerek.

Üçüncü durum ise, “Allah onları temizlemez veya temize çıkarmaz.” İnsanlar, burada temizlenip, oraya tertemiz gitmeli. Temizleme ameliyesi dünyada yapılır. Ahirette ise insanı ancak cehennem temizler. Onun için Cenâb-ı Hak, onları tezkiye de etmeyecek. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, her geçen gün kıyametin daha da yaklaştığını anlatırken, dünyanın pisliklerinden temizlenmek için bir gusül almak gerektiğini anlatıyor. “Yoksa cennet ehli olanlar bizi aralarına kabul etmezler. Yoksa bu dünyadan kirli gidenleri ancak cehennem temizler. Zaten cehennemin bir vazifesi de bu değil mi?” diye soruyor. Rivayet edilen hadis-i şerife ve manasına bakılınca temizlenme yerinin dünya olduğu bir kez daha görülüyor. Âlemlerin Rabbi, bahsedilen bu zümredeki kullarının yüzüne bakmayıp, onlarla konuşmayıp ve onları temizlememesinin neticesini ise şöyle anlatılıyor: “Onlar için can yakıcı bir azap vardır.” Ve bu azap Allah’ın yüzüne bakmayacağı kulların kaçınılmaz sonudur. Her türlü küfür, isyan ve günahla, kalbini, ruhunu, duygularını kirletmiş, hırpalamış, biçare insan perişan haline bakıp, “Âlemlerin Rabbi beni ve günahlarımı temizler mi?” diye ümitle bekler.

Allah’ın konuşmayacağı başka kimler var?

İmam Müslim’in rivayet ettiği hadis-i şerifteki üç zümre dışında, Allahu Teâla’nın ahirette konuşmayacağı kimseleri ve vasıflarını anlatan çeşitli hadis rivayetleri bulunuyor.

Halkıyla ilgilenmeyen ve ihtiyaçlarını gidermeye çalışmayan hükümdar

Ebu Meryem El-Ezdî (ra), Muâviye’ye (ra) şöyle der: “Ben Resûlullah’ı (sas) şöyle buyururken dinledim: Allah Teâlâ bir kimseyi Müslümanların başına idareci yapar, o da halkın işlerinin bitirilmesine, ihtiyaç ve sıkıntılarının giderilmesine engel olmaya kalkarsa, kıyamet gününde Allahü Teâlâ da onun işlerinin bitirilmesine, ihtiyaç ve sıkıntılarının giderilmesine engel olur.”

Oysa idareci halktan kopuk vaziyette yaşamayıp, onlarla iç içe olup dertlerini sıkıntılarına yardımlarına koşması gereken kişidir. Topluma kapılarını kapayan, onlarla ilgilenmeyen idarecilerin kıyamette Allah’tan hiçbir yardım göremeyeceği bildiriliyor.

Yanındaki suyun fazlasını yolcuya vermeyen kimse

Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, yüzlerine bakmaz ve kendilerini temize çıkarmaz, onlar için acıklı azâb vardır:

Biri, yolculuk sırasında ihtiyacından fazla suyu olup da onu öteki yolculardan esirgeyen kimse.

İkincisi, ticaret malını ikindiden sonra satarken, onu şu kadar fiyata aldım diye yemin eden, gerçek öyle olmadığı halde müşterinin kendisine inandığı kimse.

Diğeri de, bir devlet başkanına dünyalık hatırına biat sözü veren, kendisine para pul verirse sözünde duran, vermezse sözünden cayan kimsedir.

Kim bu üç zümre?

Peki, Cenab-ı Hakk’ın Cemalullah’ından, merhametinden, affından, gölgesi altında bulunmaktan mahrum bırakıp, böylesine dehşetli bir akıbete insan nasıl duçâr oluyor? Hadiste bahsedilen üç zümre kim? Kimdir onlar ki, Allah onlarla konuşmayacak, onların yüzlerine bakmayacak ve onları asla temizlemeyecek? Ve kimdir onlar ki, onlara can yakıcı bir azap hazırlanmıştır?

Eteklerini sürüye sürüye gezen

Allah Resûlü (aleyhi ekmelü’t-tehâya) hadis-i şerifin devamında bu üç zümreyi sırasıyla anlatıyor. İlk zümre, eteklerini sürüye sürüye gezen kimselerdir. Bu söz, enaniyet, kibir ve gururdan kinayedir. Gurur ve kibrin nasıl kötü bir illet olduğu ve nasıl kötü neticeler doğurduğu birçok âyet ve hadiste ayrı ayrı ele alınıp işlenir. Meselâ, bir hadislerinde Efendimiz, “Kalbinde zerre miktar kibir bulunan insan cennete giremez.” buyuruyor. Çünkü kalbinde zerre kadar kibir ve gurur bulunana Allah (celle celâluhu) hidayet yollarını kapatır. Cenâb-ı Hak, Yüce Beyan’da şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri, ayetlerimden uzaklaştıracağım. (Onları anlamayacaklar). Onlar, bütün mucizeleri görseler yine de iman etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen onu yol edinirler. Bu durum, onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir.” (A’râf, 146) Bir kudsî hadiste Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: “Kibriya, benim ridâm, azamet ise benim izârımdır. Kim benimle bu mevzuda münakaşaya kalkışırsa onu (başaşağı getirir) cehenneme atarım.”

Yaptığı iyiliği başa kakan

Hadis-i şerifte resmedilen talihsiz ikinci zümre, mennân/iyiliklerini başa kakan kişi. Allah (celle celâluhu), ona mal ve mülk vermiştir ki, bu nimetlerden kendisi istifade ettiği gibi, başkalarına da infakta bulunsun, Cenâb-ı Hak da ona, bu infakına mukabil, birine binle karşılık versin. Ancak bu insan infakta bulunmadığı gibi, bazen verse de, onu da başa kakmak ve minnet etmekle iptal eder. Oysa ki hem o mal hem de kendisi Allah’ın mülkü ve memlûkü idiler. Onun bütün vazifesi Cenâb-ı Hakk’ın malını tevzi etmekten ibaret iken o, asıl mülk sahibi gibi insanlara minnet etme sevdasına düşmüştür. Bu ne büyük bir gaflet, bu ne korkunç bir düşüştür! Bu insan, cimrilik yapmakta, verdiği zaman da başa kakmaktadır. Efendimiz bir hadislerinde cimri hakkında şöyle buyuruyor: “Cimri, Allah’tan uzaktır. Cennet’ten uzaktır. İnsanlardan uzaktır. Cehenneme yakındır.”

Malına yalan yeminle revaç verip satmaya çalışan

Normal zamanda bile yemin etmek doğru değilken, yalan yere ve sırf dünyevî menfaat temini gibi cimrilik duygusuna kapılarak yemin etmek ve böylece malına revaç kazandırıp onu satmaya çalışmak, insanı yine karanlık akıbete doğru sürükleyen üçüncü tablodur. “Allah onları temizlemeyecektir.” ikazı da buna işaret ediyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>