Ankara’nın deniz hasretini martılar giderirse…

Ankara’nın deniz hasretini martılar giderirse...

TUĞBA KAPLAN

18 Ekim 2014, Cumartesi

Marmara ve Karadeniz’den yola çıkan balık kamyonlarının üzerinde Ankara’ya gelen martılar, geceleri şehrin göllerinde konaklıyor. En çok hamsi ve sardalya seviyorlar. Balık mevsiminin bittiği nisan ayında ise geldikleri yere dönüyorlar.

Martılar… İstanbul’la ve bilhassa denizle, Boğaz’la özdeşleşmiş martılar… Edebiyatta birçok türün vazgeçilmez unsurudur. En çok da şiirlere konu olmuştur.

“Gün olur, alır başımı giderim,

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda

Şu ada senin, bu ada benim,

Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;

Çiçekler gürültüyle açar;

Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,

Her bir tüyünde ayrı bir telaş!

Gün olur, başıma kadar mavi;

Gün olur, başıma kadar güneş;

Gün olur, deli gibi…” der Orhan Veli Kanık.

“Martılar ki sokak çocukları denizlerin” der, Can Yücel de. Ve daha nicelerinin ruh halini, duygusunu anlatmaya vesiledir martılar.

Denizlerin sokak çocuğu olan bu kuşların Ankara semalarında süzülerek gezdiğini düşünebiliyor musunuz? “Ankara’da martının ne işi var?” der gibisiniz. Haklısınız, ne de olsa kurak iklim, deniz yok. Ancak, mevsim balık mevsimi olunca, denizden yeni çıkmış ağların kokusunda, balık kamyonları üzerinde, yelkovan kuşlarının peşi sıra onlar da bu şehre geliyor. Önemli işleri de var martıların Ankara’da. Şehrin gri gökyüzünü renklendirmek gibi mesela. Ya da denize hasret olanların özlemini dindirmek gibi…

Kamyon üstü balık keyfi

İşte bu martıları görme merakıyla kendimi Ankara’nın Yenimahalle ilçesindeki balıkçı halinde buluyorum. Sayıları çok değil ama sesleriyle, güzellikleriyle hemen fark ediliyorlar. Setlerin, çatıların üzerinde seyrederken, arada bir süzülerek yakınlaşıyor ve yerdeki balık artıklarını yiyorlar. İstanbul’dan, Karadeniz’den kamyona yüklenerek getirilen balıklara talip olan göçmenlerin hikâyesini haldeki balıkçılardan dinliyorum. Necmettin Uzun, 15 yıldır balıkçılık yapıyor. Alıştığı için onu heyecanlandırmadığından benim bir taraftan gökyüzüne bakıp, bir taraftan soru sormama şaşırıyor.

“Daha bu ne ki! 10 Kasım’dan sonra geleceksin buraya. O zaman martıdan geçilmiyor. Hamsi sever martı. Kasımda hamsi çoğalmaya başlar, martıların da sayısı artar. Marmara ve Karadeniz’de avlanıyoruz biz. Martılar daha yükleme yaparken kamyonlara üşüşüyor. Balık kokusuyla, balık yiyerek Ankara’ya kadar geliyorlar.”

Gündüz balık halinde gece göllerde

Kafamda sorular… Bu martılar gece nerede konaklıyor? Ne kadar zamana kadar Ankara’da duruyorlar? İklim sertliğinden ölen oluyor mu? Sorularımı bir başka balıkçı olan Kamil Bey cevaplıyor. “32 senedir Ankara’dayım, 20 yıldır da burada çalışıyorum. Doğrusu ben de merak ediyorum nereden, nasıl iz bulup da geliyorlar. Hayvan deyip geçmeyin, bir içgüdüsel davranışla geliyorlar buraya kadar. İlk gelenler öncü martılar, yavaş yavaş sayıları artıyor. Bir kasa balığı gözlerimizin önünde bitirdikleri oluyor. Biz balıkları döker dökmez denize dalar gibi dalıp balık alıp gidiyorlar. Buraya çok biyolog ve zoologlar geldi, nasıl geldiklerini anlamak için. Belgeselciler geldi. Martı sesini özleyip de balık haline dinlemeye gelen var. Martılar mesai yapar gibi sabah 7’de buraya gelmeye başlar. Akşam 4 gibi giderler. Eymir, Mogan gölleri ve Gölbaşı’nda geçirirler geceyi.”

Hamsi ve sardalya seviyorlar

“Yeni başladılar dolaşmaya. Şimdi az ama kasımda binlerce martı oluyor, toz bulutu gibi göz gözü görmüyor burada. On kasa balık döksek, bir kasası onların hakkıdır onu da 5 dakikada yerler. Tadına ilk onlar bakıyor anlayacağınız. Yesinler diye özellikle döktüğümüz de oluyor. Güzel görünüyorlar ama aslında pek işimize geldiğini söyleyemem. Bazı kamyonlar kapalı ama üzeri açık kamyonlardaki balıklar martı pisliğinden geçilmiyor. Temizliyoruz sonra ama iki iş oluyor bize. Yine de hayvan, ne diyeceksin o da hayatını öyle devam ettiriyor. Bize bir zararları yok. Balık mevsimi geçince bunlar da gidiyor. Sardalya ve hamsiyi çok severler. Bunların mevsimi nisan ayında biter, martılar da gider.”

Ankara’nın denizi olmasa da, gündüz Anka Mall taraflarındaki balık halinde, gece de göllerde konaklayan martılar seyirlik bir görüntü oluşturuyor. Bir de eski Mamak çöplüğünün ve bir derenin üzerinde uçtuklarını öğreniyorum. Ankara’da martı olmanın zorluğunu düşünüyorum; çöplükte, derede, gölde, balık halinde yaşamaya çalışmak… Onlar da kendi çapında hayat mücadelesi veriyor olmalı. Bir de göz kamaştıran güneşe doğru uçamıyor, güneş tepeye çıkmadan ya da bulutlu havalarda uçuyorlarmış. Anlaşılan martılar Ankara’ya gelince, göllerde denizin serinliğini, balıklarda da denizin kokusunu arıyor. Evet, bu martılar şehre renk katsa, denize hasreti giderse de, her canlı, her varlık kendi ikliminde, toprağında, denizinde güzel… Bir kez daha görüyorum…

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>