[BİYOGRAFİ] Bir hayat bilgesi: Toktamış Ateş

Bir hayat bilgesi: Toktamış Ateş

TOKTAMIŞ ATEŞ (1944-2013)

TUĞBA KAPLAN

3 Eylül 2014, Çarşamba

Ocak 2013’te hayatını kaybeden Prof. Dr. Toktamış Ateş’in anısı, Suriçi’nde Bir Yaşam-Toktamış Ateş’e Armağan adlı armağan kitapla yaşatılıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından Ateş’in sağlığında yayımlanması planlanan fakat yazarın ölümüyle bir süre geciken kitapta, hayatını Suriçi’nde geçiren İstanbullu bir aydın farklı yönleriyle anlatılıyor.

SURİÇİ’NDE BİR YAŞAM: TOKTAMIŞ ATEŞ’E ARMAĞAN, KOLEKTİF, İSTANBUL BİLGİ ÜNV. YAY., 557 SAYFA, 50 TL

“Biz hakikaten çok iyi hocalarda okuduk. Bir Sabri Ülgener, Sabahaddin Zaim, İdris Küçükömer, Orhan Dikmen, Feyzioğlu, Orhan Tuna… Bizim kuşak, bu büyük hocaların boşluğunu dolduramadı maalesef. Belki biraz politize bir kuşak olmaktan kaynaklanan bir sorundu bu. Ümit ediyorum ki yeni kuşaklar, hem bizim açığımızı kapatır hem de onların boşluğunu doldurur. Çok büyük hocalardan, çok iyi eğitim almıştık ama maalesef sizlere bunu aktaramadık.” Bu sözler ömrü boyunca iyi bir hoca, bilim adamı, yazar, baba, eş, arkadaş, komşu ve kendisini tanıyanlar için her şey olmayı başarmış Prof. Dr. Toktamış Ateş’e ait. Bugüne kadar her konuda, duruşu ve fikirleriyle dikkate alınan Ateş’in özeleştiri içeren bu cümlelerini okuyunca doğrusu “Siz onun böyle dediğine bakmayın!” demek istiyor insan. Bir zamanlar iyi hocalarda okuyan ve iyi bir eğitim alan Toktamış Ateş, arkadaş çevresinin deyişiyle “Tokta” Hoca, söylediğinin tam tersine aldığı eğitimi iyi aktarmış, başarılı talebeler yetiştirmiş biri. Sadece insan yetiştirmekle kalmayıp bilgi birikimini paylaşmış,  her fırsatta fikirleriyle topluma yön vermiş, şüphesiz boşluğu kolay doldurulamayacak bir ilim adamı.

2013’ün Ocak ayında vadesi tekmil olup ömrü dolan Prof. Dr. Toktamış Ateş’in hatırası, Suriçi’nde Bir Yaşam-Toktamış Ateş’e Armağan adıyla geçen ay yayımlanan bir kitapta yâd ediliyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, bu eseri Tokta Hoca’nın sağlığında yayımlamayı planlıyormuş ancak Ateş’in hastalığı ve ardından vefatı sürecin uzamasına sebep olmuş.  Yaşamını Suriçi’nde geçiren İstanbullu bir aydın olan Toktamış Ateş kitapta sevdiklerinin gözünden anlatılıyor. Ailesinden yakın dostlarına, asker arkadaşlarından mahalledeki bakkala ve yemek yediği lokantanın sahibine kadar uzanan bir ‘muhip zinciri’nin hikâyeleri, kendi el yazısı ile tuttuğu notlar ve fotoğraflarla okuru Tokta Hoca’nın hayatını keşif yolculuğuna çıkarıyor kitap.  Ateş’in “Suriçi’nde Bir Yaşam” ismini verdiği fakat yazamadığı anıları da kendi el yazısından notlarla kitapta yer alıyor. Bu notların hikâyesini kitabı yayına hazırlayan Fahri Aral anlatıyor: “Kitabın hazırlıkları bitmiş, yazılar ve tüm görsel malzeme toplanmışken, sevgili Nevin’in (Tokta’nın eşi) bana gönderdiği bir zarftan Meteksan’ın kareli bir bloknotunda Tokta’nın el yazısı ile karalanmış beş sayfalık notlarını görünce kitaba dair planları değiştirdim. Sevgili dostum oturmuş, adını Suriçi’nde bir yaşam olarak koyduğu hatıralarıyla ilgili notlara başlamış, oklar çıkarmış, yaşamının önemli aşamalarını kaydetmiş, kısaca çatı kurmaktan öte kaleme alacağı hatıratın temel direklerini de yerleştirmiş…”

O katıksız bir Kemalist’ti, ben iflah olmaz bir Marksist…

Toktamış Ateş’in hayatına giren, onunla vakit geçirip düşünce dünyasını, fikirlerini öğrenen her kesimden insan, onun nasıl bir baba, hoca, yazar, arkadaş, dost, komşu, hatta müşteri olduğunu anlatıyor kitapta. Önce kızı Ayşegül Ateş’ten Tokta Hoca’nın nasıl bir baba olduğunu dinleyelim. Babasının kendisi için bir hoca, profesör veya bilim adamı değil,  sadece eşsiz bir baba olduğunu anlatıyor Ayşegül Ateş: “Doğduğum ve onun kucağına verildiğim ilk anda tuttuğum eli, bana o kadar huzur vermiş olmalı ki; son ana kadar sadece elini tutmak bana hep yetti. Ben babamın yaşamayı seçtiği hayatı hep çok sevdim, onun kendine biçtiği 50 yıllık ömrün fazlasını da sadece benim ve annem için yaşadığını hep bildim.”

Sırada yıllarca yolları kesişse de hep farklı yollardan yürüdükleri bir dostu var: Gazeteci Aydın Engin. Yıllar sonra Ateş yazar, Engin ise yazı işleri müdürüyken Cumhuriyet gazetesinde buluşurlar. Çatıştıkları çok nokta olur ama sonunda yine dostlukları kazanır. Aydın Engin bunu şöyle dile getiriyor: “Birbiriyle uzlaşması zor iki ayrı ideolojinin insanlarıydık. İlk gençliğimizin sonuna kadar da öyle kaldık. O katıksız bir Kemalist’ti, ben iflah olmaz bir Marksist… Yine de dost kalmayı başardık… Zaten ideolojik hasmım olanın adı Toktamış’tı. Benim arkadaşım ise Tokta…”

Toktamış Ateş için vefa ile bütünleşmiş bir Vefa’lı diyor Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkan yardımcısı Cemal Uşşak. İsim tahliliyle başlıyor Tokta’yı anlatmaya. Eski Türkçede Toktamış, “durmuş, oturmuş, dinmiş, sükûnet bulmuş” anlamlarına geliyor. Hocanın hayat seyrine ve karakterine bakınca ismiyle müsemma olduğunu söylüyor Uşşak. GYV’nin kuruluş yıllarında Toktamış Ateş ‘Kemalist sol’ gelenekten biri olarak üniversite hocalığının yanı sıra Cumhuriyet’te de köşe yazarıdır. Uşşak, hocanın kimi Kemalist solcular gibi Atatürk dönemini kutsamadığını, yanlış uygulamaları tevil etmediğini, dönem şartları ile açıklasa da yanlışa yanlış dediğini söylüyor. Vakfı ve onursal başkanı Fethullah Gülen’i tanıdıktan ve öncülük ettiği hizmetlerin doğruluğuna inandıktan sonra hayatını boyunca bu hususta desteğini korumuştu Toktamış Ateş. Uşşak’ın, “Onun bu kararlılığı, kendisini Cumhuriyet gazetesi köşe yazarlığından ettiği gibi, yakın çevresinin de eski dostları tarafından boşaltılmasına da sebep oldu. O bunlara hiç aldırış etmedi. Aydın duruşunu ve karakterini bozmadı, eğilip bükülmedi.” sözleri, gerçekten hocanın isminin hakkını verdiğini gösteriyor.

‘BİR aydınlanma neferi’

Büyük hocayı bir de öğrencisi Ufuk Uras’tan dinleyelim. Uras, 1978’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencilik döneminde tanışır Tokta Hoca’yla. 1983’ten sonra asistanı olunca beraber daha çok vakit geçirirler. Uras maç yaptıkları, Anadolu’yu il il dolaştıkları zamanlar olduğunu anlatıyor. Hocanın 12 Eylül’ün fırtınalı dönemlerinde Varlık dergisindeki bir yazısından dolayı Sıkıyönetim Komutanlığı’na çağrılmasını unutamıyor. Şu sözler Uras’ın hocasına bağlılığını gösterir nitelikte: “Tam donanımlı bir aydınlanma neferi olarak büyük keyif alırdı konferanslarından, sohbetlerinden. Uçağa binmediği için karadan kat ederdi yolları. Hayata dair, sanattan mutfağa, spora çok geniş bir alanda bilgeliğini paylaşmaktan mutlu olurdu. Evindeki kitap, dergi, müzik arşivi başımızı döndürürdü. Özellikle çevresinin daraldığı bazı dönemlerde vefa duygusu aramızdaki bağları güçlendirdi.”

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>