Böyle vicdansızlık görmedim

Böyle vicdansızlık görmedim

TUĞBA KAPLAN

9 Şubat 2014, Pazar

BTK ve TİB’in, CHP milletvekili Umut Oran’ın yolsuzluk tapeleriyle ilgili meclis soru önergesi haberini kaldırmasını istediği T24’ün sahibi ve genel yayın yönetmeni Doğan Akın, yaşanan bu olayın detayını, interneti sansürleyen yeni yasayı ve medyanın bugünkü halini anlattı.

Yaklaşık 5 yıldır yayın yapan, T24 bugünlere nasıl geldi?

Cumhuriyet gazetesinde başladım gazeteciliğe. Daha sonra 12 yıl Doğan Grubu’nda çalıştım. 2008’de Doğan Grubu’nda bir internet portalı kurmuştum, doğanburada ortaklığı için. Fakat ortaklığın Alman tarafı küresel ekonomik kriz nedeniyle bütün yeni projelerin durdurulmasını istedi. 1,5 yılda hazırlanan Tempo 24, üç buçuk aylık yayın hayatından sonra kapatıldı. Ondan sonra bir hayalin peşine takıldım. Bağımsız gazetecilik girişimleri oldu Türkiye’de benimki de öyleydi. Ama bir finansal modeli olmadığı için bağımsızlık iddiasıyla yola çıkıp, insanlardan kurumlardan destek istemeye, hatır reklamı istemeye başlayanlar oldu.

Siz hiç kimsenin kapısını çalmadınız mı?

Bir yere bağlı olmak istemediğim için kapı çalmadım. Ama bazı kurumlara gittim. O kurumlara internet sitelerindeki, fotoğraf  ve metinlerin çok kötü olduğunu, ajanslara çok para ödediklerini, daha düşük maliyetle daha iyi fotoğraf, metin ve video ile iş yapabileceğimi söyledim. Oradan kazanacağım para ile de bağımsız gazetecilik girişiminde bulunacağımı anlattım. Nitekim 20-30 bin liralık bir anlaşma yaptım. Gençleri topladım buraya, onları kayıtsız, sigortasız çalıştırmayacağımı ancak düşük bir ücret verebileceğimi söyledim. Sadece takıntısız bir gazetecilikle, Türkiye’de her kesimin yazacağı, gazeteciliğin önüne hiçbir görüş ve inancı koymadan gazetecilik yapacağımızı anlattım. 1 Eylül 2009’da başladık. Kiradan ücretlere, yol ve yemek masraflarına, telefon parasına varana kadar her şey bu 20-30 binle karşılandı.

Bugün Türkiye’de nasıl bir gazetecilik anlayışı var?

Sadece ekonomik ya da siyasi olmayan, gazetecilerin kendilerinden kaynaklı sorunları olduğunu düşünüyorum. Bence gazeteciler kendi durumlarına ilişkin eleştiri yapmayı unutmamalı. Sürekli ekonomik durumdan, siyasi baskıdan yakınarak gazetecilik yapılmaz. Bu yönüyle  Türkiye’de gazeteciliğin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de hâlâ şirket gezilerinde bedava ağırlanan gazete yöneticileri var. Bu gazeteciyim diyen kişinin neye gönül indirdiği, neye tenezzül ettiği ile ilgili bir problem. Bir de herkes bir kanaat getirmeye hevesli. Herkes kanaat önderi. Ama gazeteci olarak yapacağı katma değer konusunda geldiği nokta itibarıyla sıkıntılar var.

Anlattıklarınıza bakılırsa pek de itibar edilecek bir iş yapmıyoruz…

Gazetecilerin bir itibar sorunu var. Bu ancak hataların ne olduğunu görüp sonra deneyime çevrilerek halledilebilir. Ama ben ve arkadaşlarım, hiçbir şeyin gazeteci için gazetecilikten daha değerli olamayacağı düşüncesiyle yola çıktık.

T24, işten çıkarılan köşe yazarlarının, muhabirlerin alternatif medyası mı? Siz mi davet ediyorsunuz, kendileri mi geliyor?

Bu süreçte işsiz kalan herkesin sığınağı değiliz elbette. Görüşü nedeniyle işsiz bırakılıyor insanlar. Bu bizim için bir fırsata dönüşüyor belki ama hiç sağlıklı değil. Biz bazı isimleri çağırırken çok ihtiyatlı davranıyoruz. Muhabirler için söz konusu değil ama yazarlara ‘Biz ancak kendinizi ifade etmek isterseniz, sayfaları size açık olan bir mecrayız.’ diyoruz. Birilerini davet ederken ölçülüyüz de. Mesela bugün işsiz kalsa davet edemeyeceğimiz, gazetecilik kriterleri açısından bir arada çalışamayacağımız çok sayıda insan var. Yani her önüne gelen burada yazamıyor.

20 yıldır aynı şeyleri söyleyen köşe yazarları var

Gezi’den bu yana dikkat çekiyor T24. Diğer internet gazeteler neden farkınız ne?

Biz eski alışkanlıklarla yayın yapmamaya çalışıyoruz. Önümüze gelen olay hayatın olağan akışına ne kadar uygun ona bakıyoruz. Çok çekici, tahrik edici başlıklar atılabilir ama T24’te asla bir tane ‘şok’ başlıklı haber görülemez. Bizim herhangi bir yerle parasal, siyasi, ideolojik bir bağlantımız yok. Bir de biri hakkında her şeyi yazıp sonra ‘iddia edildi’ notunu düşmek bana etik gelmiyor. ‘İddia edildi’ yazınca iş bitmiyor. Biz yolsuzluk iddiası operasyonuna dair ağır hakaretler içeren bazı yazıları, yazarlarıyla da konuşarak yayınlamadık.

T24 yazar kadrosundaki isimler itibarıyla da öne çıkıyor. Hasan Cemal, Yasemin Çongar, Oya Baydar, Nilüfer Göle, Ergun Babahan, Yavuz Baydar… Bu isimlere telif ödemesi yapılabiliyor mu?

Yazarlarımıza ne yazık ki önemli ölçüde bir telif veremiyoruz. T24’ü bu yıldan itibaren beka sorunu olmayan bağımsız bir yer olarak kurumlaştırmaya çalışıyoruz.

Kâğıt gazeteciliğinin biteceği ve internet gazeteciliğin hüküm süreceği yorumlarına katılıyor musunuz?

Haber artık internet ve TV’de tüketiliyor. Kâğıda basılı gazetelerin yine de bir önemi vardı. Kanaatler gazetelerin köşelerinde inşa ediliyordu. Ama T24 ile bu biraz değişti. T24 kendi yazarlarıyla kanaat oluşturulan bir internet gazetesi oldu. Diğer haber ya da gazete siteleri genelde gazetelerin köşe yazarlarını kullanıyor. Bir de köşe yazarlığının kötüye kullanıldığını düşünüyorum. 20 yıldır bir gazetede olup da hâlâ aynı şeyleri söyleyen, bir katma değer oluşturmayan köşe yazarları var. Gazetelerin önündeki engel bence internet siteleri değil, köşe yazarlığı yapısı. Bir gün gazeteler biter mi bilmiyorum ama teknolojiye dair bir kehanet var. Sürekli güncellenen neredeyse sayfa inceliğinde gazeteler olacağı söyleniyor. Ne kadar mümkün tabii zaman gösterecek.

 

T24’ü Hasan Cemal’den önce sonra diye ayırıyor musunuz?

Bunun hakkını vermemek olmaz. T24 Hasan Cemal’den önce, Hasan Cemal’den sonra olduğu kadar görünen bir site değildi. Bunu asla inkâr edemeyiz. Genel olarak yazarların siteye katkısı çok büyük.

TİB’den ‘paralel yapı’ açıklaması gelebilir!

Umut Oran’ın internete düşen ses tapeleriyle ilgili soru önergesi haberinizi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kaldırmanızı istemişti. Sonra (Bilgi Teknolojileri Kurumu) BTKve TİB‘den ‘sehven’ açılması geldi. Olayın arka planında bilenmeyen neler var?

Hâlâ kafa karıştıran noktalar var. T24’ün genel mail adresine BTK ve TİB ortak imzalı bir bildirim geldi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı gereğince haberin URL uzantısını veren ve ‘derhal’ kaldırılmasını talep eden bir bildiri. Önce internet linki olduğu için inanmadım. Sonra Umut Oran’ın yakınındakilere sordum. Öğrendim ki onlara da gitmiş. Önce bu meseleyi haber olarak siteye ekledim. BTK ve TİB’e cevap yazdım. ‘Bildiride karar yok, mahkemenin kararını bildirip yasal haklarımızı kullanmamıza zaman tanır mısınız?’ diye. Bir karşılık gelmedi.

Sonra…

BTK Başkanı Tayfun Acarer ve internet medyasından birkaç isim ile bir araya geldik. Kendisi de çok şaşkındı ve nasıl olduğunu bilmiyordu. BTK’nın imzasının prosedür uyarısınca olduğunu aslında TİB’in yaptığını söyledi.  TİB, BTK’ya bağlı ama özerkleşen bir kurum. Bakan’ın da bilgi almak istediğini TİB ile temas kurduğunu söyledi. Sonra da sehven olduğuna dair bir açıklama yapılmasına karar verip, araştırılacağını söylediler. TİB o maili nasıl gönderdi, nasıl bir açıklama yapacaklar, incelemeleri nasıl sonuçlanacak bilmiyorum. Yine bir ‘paralel yapı’ açıklaması gelebilir! Ama TİB idaresi anamuhalefet partisinin soru önergesinin çıkarılmasını bizden talep etti. Biz de kaldırmadık.

Toz bulutu kalktığında pişman olacaklar var

İnterneti sansürleyen yeni yasa maddeleri Meclis’ten geçti. İçeriğine dair çoğu insan ne olup bittiğinden haberdar değil. Bundan sonra ne olacak?

Devlet yargı kararı aramadan, 4 saat içinde, benim de haberim olmadan erişim sağlayıcıları birliğine gönderip haberi çıkarabilecek. Şu anda ‘yargı yavaş, hukuk işlemiyor’ diye özel hayatı koruma adı altında internet sansürleniyor. Acarer’e de söyledim. ‘TİB başkanını atayan bakan arayıp, bu ses kaydı niye çıkarılmıyor?’ dediğinde kendini atayan bakana ne diyebilir başkan? Ayrıca yeni bir dokunulmazlık alanı oluşturuluyor. TİB başkanının göreviyle ilgili aldığı kararlardan dolayı soruşturulması bakanın iznine tabi. TİB çalışanları ile ilgili soruşturma da TİB başkanının iznine tabi. Hukuk devleti prensipleriyle kabul edilmesi mümkün değil. Bu kanunlar Başbakan’ın telefon açıp Habertürk TV’ye muhalefet liderinin alt yazı olarak TV ekranında geçen son derece makul ‘Cumhurbaşkanını göreve çağırıyor’ ifadesini kaldırttığı bir ülkede uygulanacak.

Başka çelişkili noktalar var mı?

İnternet kullanıcılarının trafik bilgileri yeni yasayla altı aydan bir çıkarıldı ve şimdi bilgilerimiz 2 yıla kadar saklanacak. İnternette nereye, hangi sayfaya giriyor, hangi linki tıklıyorsanız, kimlerle yazışıyor, mailinizde nelerden bahsediyorsanız idare istediğinde alacak. Bu özel hayatın ihlali değil de nedir? Bu parti döneminde önemli demokratikleşme adımları da atıldı. Ama sonra dönüp böyle şeyler yapılıyor. AK Parti 3 genel, 3 yerel seçim ve 2 referandumla 7 kez sandıktan zaferle çıkmış bir parti. Meşruiyetini seçmenden alan bir kudreti var. Bu tür yasalarla, kudretini kaba kudrete dönüştürüyor.

Gazeteciler bu noktada nasıl durmalı?

Gazetecilerden çok medya elitleri var, onlardan da umudum yok. Medya elitleri gazeteciliği araçsallaştırıyor. Ama gazetecilerin kendi kişisel durdukları noktada yapacağı mutlaka bir şey vardır. Çok büyük cümleler kullanarak gazetecilik yapılması gerekmiyor. Çünkü bugün nasıl geçmişteki gazetecilik anlayışı utanç veriyorsa, bugün o kadar utanılacak şeyler yapılıyor ki. Gazetecilik rafa kaldırılmış durumda. Vicdani sorunlar var. Toz bulutu kalktığında pişman olmak var. İnsanlar inanmadığı şeyleri yazıp çiziyorlar. Medyadaki vicdansızlığın örneğini, daha önce bugünkü kadar görmemiştim.

AB İlerleme Raporu’nda ifade ve düşünce özgürlüğüne, medya sahiplerine yönelik eleştiriler vardı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin 2012-2013 son ilerleme raporuna ilk kez ifade özgürlüğünün önündeki engel olarak, başka işleri de olan medya patronlarının yayınları gösterildi. Bu konudaki eleştiriler doğrultusunda bir düzelme yok, tam tersi şeyler oluyor. Mesela bir Sabah-atv satışına bakılabilir bunu anlamak için. Habertürk olayındaki gibi ya da. Muhtemelen emir almak üzere getirilmiş, gazeteci bile olmayan bir TV yöneticisinin yaptığı gibi. Yani daha vahim bir yere gidiyoruz. Raporda mevcut yasaya karşı bile çok eleştirisi vardı. Yeni yasa tamamen sıkıntılı. Bu yasanın derhal veto edilip, AB müktesebatına yaklaştırılması gerekiyor. AB’nin medya kriterlerinden uzaklaştıran bir yasa. Bence bu yasayla bile gerçek gazeteciliği, haber alma özgürlüğünü engelleyemeyecekler. Eğer engellerlerse işte o zaman Türkiye’nin ligini değiştirirler.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>