Burdur Gölü Kurumasın Hayat Devam Etsin

 

Kıyılarında yaşayan insanlara ve birçok canlı türüne ev sahipliği yapan Burdur Gölü, her gün biraz daha kuruyor. Suyunun çekilmesine ve kurumasına sebep olan etkenler kaldırılmazsa, göl 2040 yılına kadar çöle dönüşebilir.

TUĞBA KAPLAN – 23 Eylül 2012

Ülkemizde kaybetmek üzere olduğumuz doğal güzelliklere her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Kurulan barajlar, yeraltı sularının
verimsiz kullanımı, çevresindeki maden ocakları ve tarımda yanlış sulama yöntemleri sonucu Burdur Gölü her gün biraz daha kuruyor.
Bölgedeki doğal hayat yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yüzölçümü 27 bin hektardan 17 bin hektara düşen göldeki bu olumsuz değişim Doğa Derneği’ni harekete geçirmiş. Vaillant’ın da katkılarıyla bir buçuk yıldır bölgeyi kurtarma projelerini yürüten dernekle beraber gölün son halini görmek üzere Burdur’a bir ziyaret gerçekleştirdik. İlk durak, Burdur Gölü’nün kuruyan yerleri oldu. Susuzluktan çatlayan kupkuru topraklar üzerinde yürürken, bir zamanlar bu toprakların yerinde göl sularının olduğunu düşünmek mümkün değil. Gezdiğimiz topraklar ile gölün şimdiki kıyısının arasındaki uzaklık bu düşünceyi daha da zorlaştırıyor.

Gölün kuruması, göçe sebep oluyor

Doğa Derneği Burdur Temsilcisi Ufuk Gökduman gölün geçmişten bugüne uzanan durumuyla ilgili kısa bir bilgi veriyor. Gölün hemen yanında bulunan Süleyman Demirel Havalimanı’na kadar uzanan 27 bin hektar büyüklüğündeki göl, bugün bakıldığında 17 bin hektar. Yani üçte biri kurumuş. Şehir, Akdeniz Bölgesi’nde olmasına rağmen, nem azaldıkça bozkır iklimine geçiyor. Artık mevsimlik dalgalanmalar olmadığı gibi, göl seviyesi de her yıl düşüyor. “Kuşların yoğun olarak bulunduğu bu göl, canlıların büyük oranda beslenme kaynağı.” diyen Gökduman, kuruyan yerlere yeni bir havalimanı pisti ve organize sanayi bölgesi yapma gibi fikirler olduğunu, eğer bu fikir gerçekleşirse canlıların beslenme alanını kaybedeceğini anlatıyor. Sadece bununla kalsa iyi, Burdur hayvancılığın çok yaygın olduğu bir şehir. Özellikle gölün çevresinde halk hayvancılık yapılmaması gerektiğini bildiği halde, bu uyarıları dinlemiyor. Bu da kirlilik ve kuraklık sorununu da beraberinde getiriyor. Gökduman’a göre, aslında sorun da, çözüm de belli. Fakat öncelikle Burdurluların bu gölü yeniden kazanmak ve korumak için talepte bulunması, yetkililerin de çözüm sürecini hızlandırması gerekiyor.

Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz ise göl çekilip kurudukça havzadaki bütün yaşamı da etkisi altına aldığını söylüyor. “Yerli halkın hayatını tarımla idame ettiği söyleniyor.” diyen Yılmaz, gölün çekilmesiyle en çok tarımın etkilendiğini belirtiyor.

Gölün kuruması buradaki nüfus hareketlerini de etkiliyor. Önce köylerden Burdur’a başlayan göç, oradan da diğer büyük şehirlere doğru kayıyor. Yani “Göl yoksa Burdur da yok” oluyor.

Her gün biraz daha küçülen Burdur Gölü, ekolojik dengesini de kaybediyor. Nitekim, göl yeraltı sularıyla besleniyor ve mermer ocaklarının yaptıkları çalışmalar yer altı sularını tüketiyor. Buna bağlı olarak tuzluluk oranı artan göl, korunmazsa 2040 yılında tuzlu bir kuyuya dönüşme tehlikesiyle de karşı karşıya. 

Damlaya damlaya göl korunuyor

Doğa Derneği’nin kendi bünyesinde gölü kurtarma çalışmalarına başladığını anlatan Engin Yılmaz, ilk işlerinin Burdur halkını tarımda sulama yöntemini değiştirmeye ikna etmek olduğunu söylüyor. Çiftçileri salma (vahşi) sulamayla tarım yapmaya ikna etmek epey zor olsa da, çiftçiler daha az su ve enerji tüketen, çok hasat veren damlama ve yağmurlama sulama yöntemini arazilerine uygulamış. İkinci durağımızda ise, pilot bölge seçilen bu çiftçilerin tarlalarını ziyaret ediyoruz.

Çiftçi Gürbüz Davan, vahşi sulama ile haftada 15 saat tarlayı suladığını ama 2 gün kendine gelemediğini anlatıyor. Davan, önce derneğin pilot arazi olarak seçtiği tarlasında damlama sulama yöntemini uygulamakta tereddüt ediyor. Fakat sonucu gördükten sonra fikri tamamen değişen Gürbüz Davan farkı şu sözlerle anlatıyor: “Damlama sulama ile tarlamı 15 günde bir sadece 2 saat suluyorum. Aynı gün ektiğim ama farklı şekillerde suladığım mısırlarda farkı gördüm. Damlama suladığım tarlada su, bu yöntemle 70 cm toprağın derinine iniyor. Buradaki mısırın birkaç gün içinde hasadını yapacağım. Ama ötekine daha bir ay var.”

Bir diğer çiftçi Kamil Yılmaz da yağmurlama sulamayı kullanıyor fasulye tarlasında. Eskisi gibi fasulyeleri sulamak için başında beklemediğini anlatan Kamil Yılmaz, “5 günde bir yağmurlama yöntemiyle suluyorum. 2 saat sulama yetiyor. Hem az yoruluyorum, daha az su gidiyor ve ürün de fazla oluyor. Mahsulün verimi de çok güzel.” diyor.

Gölün her gün buharlaşıp, giderek uçtuğunu söyleyen çiftçi Cengiz Ceylan ise 3 yıldır damlama ve yağmurlama sistemiyle tarlalarını suluyor. “İlk duyduğumda çok fazla su isteyen pancara uyguladım. Yağmurlama ile 7 ton, damlama ile 10 ton hasat topladım. 4 yıllık kayısılardan 50 kiloluk hasadım oldu.” diyor. Cengiz Ceylan, az su ve enerjiyle kısa sürede hem yüksek verimler aldığını hem de bu sayede gölün kuruma sebeplerinden birinin kalktığını söylüyor.

Burdur Gölü birçok canlıyı barındırıyor

Burdur Gölü çevresinde 194 farklı kuş türü ve 10 tür sürüngen yaşamını sürdürüyor. Burdur Gölü sadece insan hayatına değil, yüzlerce farklı türdeki canlıya da ev sahipliği yapıyor. Nesli küresel ölçekte tehdit altında olan dünyaca ünlü kuş türü dikkuyruk, kışlamak için Burdur Gölü’nü kullanıyor. Bir balık türü olan Burdur dişli sazancığı da sadece Burdur Gölü’nde yaşıyor.

[email protected]

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>