Çağatay’ın yol arkadaşları

Çağatay’ın yol arkadaşları

Çağatay Şahin-Serpil Türkekul, dünyayı  ve Türkiye’yi gezmeye devam ediyor. “14 bin kişilik Çağatay Yolda ailesinin anne-babasıyız.” diyen ikili, sosyal sorumluluk projeleriyle de örnek oluyor.

Çağatay Şahin, 1995’de çıktığı yolda birçok yol arkadaşı buldu. ‘Çağatay Yolda’ sadece bir televizyon programı değil, yaklaşık 14 bin kişinin yer aldığı sosyal sorumluluk projelerine de imza atan bir platform.

Dünyayı evlere taşıma serüveniniz tekrar başladı.                                                        

Çağatay Şahin: İki kez ara verdim. Bu işe 1995’te başladım, 2000’de ara verdim. 1 buçuk yıl sonra baktım olmuyor. ‘Tekrar başlamam gerekiyor.’ deyip yeniden düştüm yollara. Sky Türk’te sekiz yıl çalıştım. 2011’de ara verdim, şimdi Kanal 24’teyiz.

Diğer gezi programlarından farkınız ne?

Bizim 14 bin kişilik bir ailemiz var, Çağatay Yolda ailesi.

Nasıl bir aile?

2005’te izleyenlerin görüşlerini almak için bir forum sitesi açtım. Bir, üç, beş derken bugün baktık forumda birbirini yakından tanıyan 14 bin kişilik bir aile olmuş. İlk ekibi Ankara’ya götürdüm. Baktım herkes çok mutlu. Daha sonra başka şehirler ve yurtdışı gezileriyle halka iyice genişledi.

Serpil Türkekul ile nasıl bir araya geldiniz?

Çağatay Yolda ailesiyle Fas’a gitmiştik. Turizmci kimliğiyle oradaydı. Daha sonra iş vesilesiyle bir araya gelip işte buluştuk. Özellikle Çağatay Yolda ailesi gezilerinin bütün organizasyon yükü onun omuzlarında. İki kişilik dev bir ordu olduk. Bazen kameraman olmadığında devreye Serpil girer. O beni, ben onu çekerim. Anlayacağınız işimizin hem patronu hem işçisiyiz.

Lakabım ‘Beton Serpil’ oldu

Ağır bir kamera, kadının taşıması zor olmuyor mu?

Serpil Türkekul: Sekiz kiloluk bir kamera, zor olmaz mı hiç! En son Belçika’da çok zorlandım. Tripodla değil de omuzda Çağatay’ı takip etmem gerekiyordu. Orada artık aşırı ağırlıktan sağ kaburgamda bir hasar oluştu. Sallanan küçük kayığın içinde çektim. Çekimleri görenler inanamadı. Bana bir süre sonra ‘Beton Serpil’ lakabını taktılar. (Gülüyor)

Kendinizi bu işin piri olarak görüyor musunuz?

Ç.Ş.: Hayır. Öyle diyenler de saçma geliyor. Biz gezi programı yapanların her birinin tarzı ayrı. Herkesin olayları ve insanları ele alma ve aktarma şekli farklı. Amacınızın dışına çıkmıyor ve hata yapmıyorsanız başarılı olursunuz.

Hata derken?..

Size verilen 35-40 dakikayı nasıl değerlendirdiğiniz ve gittiğiniz yeri farklı bir şekilde sunmak önemli. Ekranda gezi programı izlerken sürekli anlatan birini görünce sıkılıyorum. Dünyada sadece görüntülerden oluşan belgeseller var. Siz anlatmasanız bile olay kendini anlatıyor. Bu farkı ayırt edip, ekranda görüneni tekrar anlatmaya gerek yok.

Üyelik için tek şart insan olmak

Çağatay Yolda ailesi sadece gezen bir ekip mi?

S.T.: Değil tabii ki. 14 bin kişilik bir aileyle çok anlamlı sosyal sorumluluk projelerine imza atıyoruz. Bu aile sadece gezmiyor. Yardım kampanyaları yapıyoruz. Yaşlılara sevgi battaniyeleri örülüyor. Herkes ördüğü kareyi veriyor, birleştirilip büyük bir battaniye haline getiriliyor. Sonra Darülaceze’ye gidip onları yaşlılara veriyoruz. Erkeklerden bile örenler var. Bunlardan sadece bir tane yapılmıyor. Güneydoğu’daki okullara bilgisayar odaları açılıyor. Gittiğimiz yerde düşkün insanlar varsa, onlara da destek oluyoruz.

Tekrar ara vermeniz gerekse, Çağatay Yolda ailesi dağılır mı?

Ç.Ş.: En son altı aylık bir ara oldu. Hiçbir aile üyesi bizi yalnız bırakmadı. Biz yokken de  görüşmeye devam ettiler. Bizimki sadece bir kıvılcım oldu. Biri hastalandığında, destek için hastaneye gidilip ziyaretler yapılır. Bizim önderliğimizin dışında birbirine giden, iş bulanlar var. Sadece aramızda kan bağı yok.

Üye olmanın bir şartı var mı?

Sadece insan olmak. Egolarından arınmış, saygılı, önce ‘ben’ demeyen, yardım etmeyi seven, faydalı insan olmak. Zaten aile ruhunu hissedenler kalıyor.

Gezilerden ilginç anılar var mı?

S.T.: Kenya’da safari cipimizin yanmasını unutmuyorum. Safari alanında cipten dumanlar yükseliyor. İçeride kalsak dumandan göz gözü görmüyor, aşağı insek her an aslan, çita çıkabilir. Sonra aşağı indik, yarım saate yakın diğer ciplerin gelip bizi almasını bekledik.

Kimler sizinle gezmek istiyor? Emekli ya da ununu eleyip eleğini asanlar mı?

S.T.: Bebek, çoluk çocuk, genç yaşlı herkes gelebiliyor. Bazen çok tempolu-yorucu geziler olacaksa yaşlı olanları önceden uyarıyoruz. Parasını biriktirip bir sene bekleyip gelen de var.  İzlenimlerimiz kadınların erkeklerden daha çok gezdiği yönünde.,

Neden?

Ç.Ş.:  Çünkü kadınlar, erkeklere göre kendilerine daha çok vakit ayırıyor. Bir erkek eşiyle gezmediği sürece, gezmiyor. Onun yerine bir teknoloji mağazasına ya da oto galeriye gidip yeni araba modellerine bakmayı tercih ediyor. (Gülüyor)

Bugüne kadar nereleri gezdiniz?

Ç.Ş.: Nereleri gezmediğimizi saysak daha doğru olur. Ama sayısını bilmiyoruz desek yeri.

Rotada neresi var?

23-30 Mart  arası  aileden 40 kişiyle Hindistan’a gidiyoruz. Oradan ülkeye gelmeden Maldivler’e gideceğiz.

FLASH TV benim için okul gibiydi

İşe ilk başladığınız yer Flash TV. Şimdilerde sadece halay çekilen bir kanal algısı var. İşe ilk orada başladım demeye çekiniyor musunuz?

Kesinlikle hayır.  İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirip sırt çantamı alıp merdivenlerine dayandığım ilk kanal. Kendimi oraya zorla aldırttım. O tarihte doğru düzgün özel kanal yoktu. Dönemin bilinen kanallarındandı. Kaldı ki bir yerden başlamam gerekiyordu. Benim için okul gibiydi.

Nasıl yani?

Sesi, montajı VTR’yi her şeyi oradakilerden öğrendim. İlk geldiğimde sadece kameramanlık yapabilecekken, bir anda rahatsızlandım ve ağır yük kaldıramazdım. ‘Ne yaparsın?’ diye sorulan her şeye bilmediğim halde ‘Evet’ dedim. Öğrenerek, tek başıma savaş verdim. Şimdilerde bir anda çıkan ama hemen yok olanlar var. Çünkü ortada emek yok.  Bu mesleğe emek verdiğimi düşünüyorum. Hâlâ 20 yıl önceki kadar hevesli ve heyecanlıyım.

Bu kadar daha yaşasanız, yine aynı işi yapar mısınız?

Sağlığım, gücüm, ömrüm el verdiği sürece yaparım.

Bu program olmasaydı, ne yapıyor olurdunuz?

S.T.: İnsan ilişkilerini iyi sağladığımı düşünüyorum. 10 yıl turizmde çalıştım. Yine aynı işi devam ettiriyor olurdum. Çünkü normalde de aynı anda birden fazla işi yapma gibi bir çabam var. Kendi işim bittiği an ya başka bir işe ya da başkasının bir işine koşarım.

Ç.Ş.:  Masa başı iş yapmayacağım aşikâr. Ortaokuldan itibaren Manisa Salihli’den yazları kalkıp Didim’de turistlere rehberlik yapmaya giderdim. İngilizcemi geliştiriyordum. Her okul sezonu açıldığında hoca İngilizcemin daha iyi olduğunu söylerdi. Bir yaz garsonluk, bir yaz turistlere şemsiye satardım. Çok hareketli ve kendi başına hayatta kalma ustası olduğumu düşünüyorum. Enerjim hâlâ dipdiri.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>