Çocuğunuz Öğrenemiyor Mu?

Çocuğunuz 2 ile 2’yi toplayamıyor, ‘dede’yi ‘bebe’ diye okuyor ya da dört farklı aritmetik probleminin hepsine birden aynı cevabı mı veriyor? Bunlar onun zekâsında bir sorun olduğunu değil, aksine üstün zekâlı ama öğrenme bozukluğu olan ‘dislektik’ bir çocuk olduğunu gösteriyor.

TUĞBA KAPLAN – YENİ BAHAR DERGİSİ / Sayı: 66 | 19 Nisan 2012

Ailedeki en yavaş kişi olduğumu düşünürdüm. Korkarım oldukça haklıydım ve bu gerçeği kabul etmem gerekiyordu. Yazmak ve hecelemek benim için kâbustu. Yazdığım harfler asıllarından çok farklı oluyordu. Okuma ve telaffuzum da felaket derecede kötüydü.” Bu sözler, ünlü İngiliz yazar Agahta Christie’e ait. Yazarın bu ifadeleri, öğrenme bozukluğu anlamına gelen ‘disleksi’nin belirtilerinden sadece bazıları. Ebeveynler de bu semptomları genelde zeki ama okulda başarısız olan çocuklarında gözlemliyor. Kitaplarının yerini unutan, eşyalarını kaybeden dislektik çocuklar sınıfta öğrenemiyor. Bir cümle ya da fikrin ortasından başlayıp, bir cümlenin ortasında durabiliyor. Kimi toplama, çarpma yapabilirken, çıkartma ya da bölme yapamıyor, kimi işlemleri yalnızca zihinden yapıyor ama yazamıyor, kimi de kelimeleri yüksek sesle okurken harfleri ve heceleri atlayabiliyor ya da ekleme yapıyor. Peki bu belirtiler nasıl ortaya çıkıyor? Disleksi tam olarak nedir? Bu rahatsızlığa tıbbî müdahale mümkün mü? Müdahale ne kadar etkili? Disleksili çocuğun tedavisinde ebeveyne, öğretmene ve doktora ne gibi görevler düşüyor? Gelin bu soruların cevabını hep birlikte öğrenelim.

Disleksi, zekâsı normal ya da normal üstü olan, herhangi bir duyusal, nörolojik, fiziksel, ruhsal ve kültüre özrü olmayan çocuklarda okuma–yazma, matematik, kendini ifade etme, düşünme, zaman ve mekânda yönelme alanlarından biri veya birkaçında yetersizliğe yol açan bir tür öğrenim bozukluğu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Osman Abalı, öğrenmeyi insan aklının en önemli vasıflarından birisi olarak değerlendirirken, öğrenemeyen kişilerin hayatının zorluğuna dikkat çekiyor. Öğrenme güçlükleri etkileme şekline göre okuma güçlüğü, yazma güçlüğü, matematik güçlüğü olarak üçe ayrılıyor. Örneğin bir çocuğun çok iyi resim becerisi, el-göz koordinasyonu olabilirken, okuma veya yazma alanında kendi zekâsını ortaya koymakta zorlanabiliyor. Bu sebeple öğrenme güçlükleri özellikle okul becerisini olumsuz yönde etkiliyor. Disleksi okulöncesi dönemde, öğrenme alanlarında isteksizlik, çabuk sıkılma, basit kavramları öğrenememe, kelimelerin yerini karıştırma, geç konuşma, dil becerilerinde eksiklik gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Bu rahatsızlık, okul çağında temel bir belirti olmasa da derslere karşı isteksizlik, çalıştığı halde istediği verimi elde edememe, okuma ya da yazmada güçlük yaşama, aşırı hareketli ya da aksine çok durağan olma, dikkat dağınıklığı veya erken unutma, derslere karşı başarısızlık duygusu, özgüven eksikliği çocuğun ruh dünyasında birtakım duygusal değişikliklere de yol açabiliyor. Bunun yanı sıra çarpım tablosunu öğrenememe, d ile b, p ile b harflerini karıştırma, okurken sık sık harfleri karıştırma (“dağ” yerine “bağ”, “sal” yerine “şal” gibi), harflerin sırasını şaşırma (“kız” yerine “zık” veya “ızk” gibi), görsel ve işitsel algıda yavaşlık diğer belirtiler arasında yer alıyor.

Doç. Dr. Osman Abalı, disleksinin nasıl ortaya çıktığına dair görüşler olsa da, bu rahatsızlığı kesin bir sebebe dayandırmanın mümkün olmayacağını belirtiyor. Yine de bu hastalık, sol elini kullananlar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlar ve anne-babasında bu türlü zorluk yaşayanlarda daha sık görülüyor. Bu sebeple genetik etkenlerin rolü birçok çalışmada vurgulanıyor. Bunun yanı sıra disleksi doğuştan veya travmaya bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Doğum öncesi disleksiye, yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar ve bilinçsiz ilaç kullanımı yol açabiliyor. Uzun ve zor doğum plesenta anomalileri, doğum sırasında oluşan disleksiye, doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme ve geçirdiği ateşli hastalıklar da doğum sonrası disleksiye neden oluyor. Kalıtsal etmenlere bağlı olarak da disleksi gözleniyor.

Erken tanı çok önemli

Disleksinin belirtileri erken tanı için hayati önemde. Pedagog psikolojik danışman Doç. Dr. Ümran Korkmazlar Oral, erken tespit ve müdahalenin disleksi tedavisinde çok önemli bir yeri olduğunu belirtiyor. Sinir sistemi maturasyonu olmadan yani tam olarak erişkin seviyesine gelmeden müdahale olursa başarı oranı artıyor. 5-7 yaş okuma-öğrenme yeteneğinin geliştiği dilim olduğu için riskli çocukların özellikle okulöncesi dönemde dikkatle izlenmesi şart. Genellikle öğrenme bozukluğu ilkokula başlayınca ortaya çıksa da okulöncesi dönemde erken belirti gösteren çocukların (riskli çocuklar) öğrenme bozukluğu açısından değerlendirilmesi, erken tanı ve terapi için önem taşıyor. Oral, dislektik vakalar üzerine ülkemizde yapılan bir araştırmada hastaların yalnızca yüzde 6,6’sına doğru tanı konulduğunu aktarıyor. Nitekim bu bulgular, rahatsızlığın çok iyi bilinmediğini ve ailelerin uzman bulmakta güçlük çektiklerini gösteriyor. Sorunun aile tarafından fark edildiği yaşla (6,9) öğrenme bozukluğu tanısının konulduğu yaş (7,11) arasındaki fark, tedaviyi zorlaştıran bir sorun. Oral’a göre erken tanı konulduğu ve yardım alındığı takdirde çocuklar yaşıtlarına yetişip gerçek potansiyellerini gösterebiliyor. Disleksi hastalarının okuma güçlüğü tespit edilip eğitim çalışmalarıyla desteklenmezse sorun giderek artabiliyor. Disleksi Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yard. ve Çocuk Gelişim Uzmanı Zeynep Demircioğlu da okuma ve yazma güçlüğünün toplumun genelinde yüzde 4 oranında olduğu bilgisini paylaşıyor bizimle. Bu da demek oluyor ki on binlerce çocuk ve genç, bu tür zorluklar yaşıyor. Yapılan birçok araştırmada farklı sonuçlar bulunmasına rağmen ortalama bütün öğrenme güçlükleri yüzde 4 ile 30 arasında görülüyor. Hiperaktif çocukların yüzde 30-70’inde, davranış bozukluğu olanların ise yüzde 30-40’ında öğrenme güçlüğü var. Bu kişiler, özellikle eğitim hayatında yıllar ilerledikçe büyük sorunlar yaşıyor.

Disleksi eğitmeni Karatepe, disleksili çocukların zekâ düzeyleri düşük olmadığı gibi özel yeteneklere sahip olduklarını düşünüyor. Disleksili olduğu halde önemli icat ve eserlere imza atan bilim adamı, sanatçı ve yazarlar bunun en büyük kanıtı. İzafiyet teorisini keşfeden Albert Einstein, ünlü mimar ve Mona Lisa’yı resim dünyasına armağan eden ressam Leonardo da Vinci, İrlandalı yazar William Butler Yeats, ‘Düşünen Adam’ heykelinin mimarı Rodin, sinema oyuncusu Tom Cruise, şarkıcı Cher disleksili ünlüler arasında.

Görüldüğü üzere disleksi, çocuğun ne geri zekâlı ne de becereksiz olduğu anlamına geliyor. Okuma-yazma ve matematik güçlüğü yasayan dislektik çocukların tedavisinde ailenin ve uzmanın desteği elzem. Allah’ın evliliğin bir meyvesi olarak lütfettiği çocuk her ne olursa olsun ailenin baş tacı, evin neşesi olarak görülmeli. Öyle ki bu bakış açısı ebeveynin çocuğuyla imtihanını geçmesine ve onu topluma kazanmasına yardımcı olur. [email protected]

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>