Derdini de gençleri de seviyor

Genç Arkadaşıma Mektuplar, Hekimoğlu İsmail’in gençler tarafından kendisine internet yoluyla ya da postayla gönderilen mektuplara verdiği cevapları bir araya getiriyor. Hekimoğlu hiç tanımadığı gençlerden aldığı mektupları tek tek okumuş, cevaplamış ve onların dedesi, hocası, dert ortağı olmuş.

GENÇ ARKADAŞIMA MEKTUPLAR, HEKİMOĞLU İSMAİL, TİMAŞ, 256 SAYFA, 14.50 TL

İman ve Kur’an hizmetine ömrünü adayan “derdini seven adam” Hekimoğlu İsmail. Hayatının 81 yılını geride bıraktığı şu günlerde felçli vücuduna rağmen tekerlekli sandalye ile işine gidip geliyor, gazete makalelerine devam ediyor, verimli bir hayat sürüyor. Tanıyanlara sorulduğunda verilen cevap, “tevazu ve mahviyet fıtratının bir parçası” şeklinde oluyor. Hatta yazdığı kitaplar için, “Ben bu romanları büyük yazar, büyük adam olmak, çok para kazanmak için yazmadım. Bunların hepsi benim inlemelerimdir. Bu milletin feryadını yazmaya gücüm yetmiyor. Ancak inlemeleri yazabiliyorum.” demesi nasıl bir tevazu sahibi olduğunun işareti. Timaş Yayınları’ndan çıkan Genç Arkadaşıma Mektuplar isimli kitabı, Hekimoğlu İsmail’in tevazuunun bir başka örneği. Kitapta yer alan mektuplar, sosyal medya, elektronik posta ve mektup yoluyla gelen yazışmalardan derlenmiş. Hekimoğlu İsmail hiç tanımadığı gençlerden aldığı mektupları tek tek okuyor, sorularını cevaplıyor ve uzun süre devam eden bu mektuplaşmaların neticesinde onların dedesi, hocası, dert ortağı oluyor. Belli ki mektuplar sadece yazanları değil, Hekimoğlu’nu da hayli mutlu ediyor.

Her mektup bir selam

“Her mektup bir selam ve her selam bir hak” düşüncesiyle kendisine yazılan hiçbir mektubu karşılıksız bırakmaması, konuya ne denli ehemmiyet verdiğini gösteriyor Hekimoğlu İsmail’in. Uzun yazışmalar Betül, Kâmil, Ayşe, Ali ve yazar arasında geçiyor. Mektupları okurken gençlerin kaygıları kadar ümitlerini de yüreğinde hisseden bir yazarla karşılaşıyoruz. Bir süre sonra muhataplarına, kendi evladına ya da torununa seslenir, yol gösterir gibi hitap ediyor. Hayatı boyunca insan yetiştirmenin önemi üzerinde duran ve bunu hayata uygulamaya çalışan Hekimoğlu İsmail, mektuplara verdiği cevaplarla gençleri yetiştiriyor gibi görünse de, kendi deyişiyle, her sözü önce nefsine söylüyor. Anlaşılan, öğretmeye çalışırken kendisi de öğreniyor. Ve Allah’ın murat ettiği hayatı yaşama konusunda talebeliğe devam ediyor.

13 Ocak tarihli Denizli’den Kâmil isimli gencin gönderdiği mektup “Sana nasıl hitap edeceğimi bilemedim. Dedem desem uygun olur mu?” diye başlıyor. Kâmil sinemaya, tiyatroya gitmek, gençliğini yaşamak istediğini ama ders çalışması gerektiğini söylüyor. Dahası, aslında harama düşmekten korkuyor. Yakınında bu soruları soracağı kimse bulamadığı için de “Ne yapacağım dede?” diyerek Hekimoğlu İsmail’e açıyor derdini ve kalbini. İki gün sonra gelen cevap aslında Hekimoğlu’nun nasıl bir hayat yaşadığını da gösteriyor. Her insanın yaşayışında iki cazibe kuvveti olduğundan bahsediyor mektup: Bunlardan biri “canının istediği gibi yaşamak”, diğeri “Allah’ın istediği gibi yaşamak”. En iyi hayat şüphesiz Allah’ın istediği gibi olandır. Böyle yaşanırsa insanın ilmi artar, kazancının bereketini görür, sağlığını korur, helâle harama dikkat eder, nereye giderse gitsin. Aslında tevekkül ve rıza insanı, kendisinin yaptığı gibi, Kâmil’e ve bütün gençlere de ‘helâl daire’de yaşamayı işaret ediyor. İlk mektuptan sonraki yazışmalarda Kâmil’in “Sevgili Dede, Dedem, Dedeciğim” hitaplarına Hekimoğlu İsmail, Kâmil’i gerçekten torunu gibi görüp “Sevgili Torunum” diye karşılık veriyor.

Kâinat ibretlerle dolu

Hekimoğlu İsmail’in uzun uzun mektuplaştığı isimlerden biri de Betül. 12 Haziran tarihli Bursa’dan yazdığı mektubunda, Hekimoğlu’ndan gelen mektuplar sayesinde hayata “huzur penceresinden” baktığını söylüyor. İç dünyasını açıyor dert ortağına. İki gün sonra gelen cevap Hekimoğlu’nun düşünce dünyasını da anlamamızı sağlıyor. Mektubun devamında hayatta kurulu düzeni anlatıyor ve çocukluğundaki bir anısını paylaşıyor. Erzincan’da yol kenarındaki evlerine, babasının gelen geçen yesin diye kayısı ağacı diktiğini anlatıyor. Hatta bahçedeki kayısı ağaçlarının aksine, yol kenarındakilerin hiç meyvesiz kalmadığını ve geçip giden herkesin kayısılardan tattığını söylüyor. Anlaşılan, kayısılar nasıl paylaştıkça çoğalıyorsa o da ömrünü, ilmini ve bilgisini paylaşarak bereketlendiriyor hâlâ. Dikkatle bakanlar için kâinat aslında ne büyük ibretlerle dolu.

Hekimoğlu İsmail’e gelen mektuplar mesafe tanımıyor. Ayşe eğitim gördüğü Londra’dan ve gittiği her yerden  yazarken, Ali de Frankfurt’tan ara vermeden yazıyor. Hastalığına, yaşadığı onca imtihana dair ağzından bir kere bile “Niye ben?” sorusu çıkmayan Hekimoğlu İsmail, derdi hastalığı olanlar için de iyi bir rol model. Zira yaşanan maddi ve manevi sıkıntılar karşısında bir Müslümanın nasıl durması gerektiğini ona bakınca görmek mümkün. Şüphesiz o da birtakım düsturları Allah Resûlü’nün (sas) hayatından alıyor. Eşiyle problem yaşayan, sıkıntılı bir evliliği olan ve artık ümidinin kalmadığını yazan Ali’ye verdiği nasihat, peygamberane bir duruşun göstergesi. Mektup yine naif ve nazik bir hitapla başlıyor: “Benden mektup bekleyen, mektuplarımda hikmet arayan sevgili Ali’m.” Kendi hayatından geçmişte yaşadığı bir örneği anlattıktan sonra, alışkanlıkların terk edilememesi, insanın alışkanlıklar karşısında yenilmesi, iradesini kullanamaz hale gelmesi üzerinde duruyor, yaşanan ruh sıkışıklığından Nebiler Serveri’nin örnek alınarak çıkılabileceği tavsiyesinde bulunuyor ve dualarla sonlandırıyor mektubu.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>