Ergenekon’un ortaya çıkması, benim ve kitabevimin yaşamasına vesile oldu

Ergenekon’un ortaya çıkması, benim ve kitabevimin yaşamasına vesile oldu

TUĞBA KAPLAN

24 Kasım 2013, Pazar

Selahattin Bulut,  Kürtler üzerine yazılmış, farklı dillerden Kürtçeye çevrilmiş kitapları satan tek kitapçı. Bulut’un kitaplarla dolu dünyası ve hikâyesi dinlemeye değer.

Medya Kitabevi, Taksim İstiklal’de yürüyüp, Odakule’ye gelirken sağda Elhamra Pasajı’nın giriş katında köşede yer alan bir kitabevi. Sahibi 60 yaşındaki Mardinli selahattin bulut. 18 yıldır Kürtler üzerine yazılmış kitapların yanı sıra farklı dillerden Kürtçeye çevrilmiş kitaplar satıyor. Kürt edebiyatının önemli eserleri ve klasikleri dışında, Türk, Rus ve İngiliz edebiyatı klasiklerinin Kürtçe çevirileri de mevcut.  Kitabevinde geçen zaman diliminde Kürtçe öğrenmeye çalışan, çocuğuna dilini öğretmek isteyen, tez yazan, Türk-Kürt insanların varlığı dikkat çekiyor. Medya Kitabevi’nin İstanbul’daki tek Kürtçe kitapçı olduğunu söylüyor Selahattin Bulut. Sonra başlıyor hem kitabevinin hem de kendi hayatının hikâyesini anlatmaya.

İlkokul öğretmeni olan ama sadece 1 yıl öğretmenlik yapan Selahattin Bulut, bir 12 Eylül mağduru. 1979’dan 80’e kadar çalışır, sonra darbe olur. O dönem Kürt derneğine üye olduğu için aranır. Uzun bir süre kaçar, saklanır. Ve bir gün yakalanır. Diyarbakır Cezaevi’nde 8 yıl kalır. 36 yaşında çıkar nezaretten, İstanbul’a gelir. Kürtler üzerine yazılmış kitapların azlığına dair hep kaygılıdır Selahattin Bulut. Amacı sadece Kürtçeye Kürtlere dair yazılmış kitapları Türk-Kürt okuyuculara ulaştırmak ve ilgiyi artırmak.

Dönemin suç aleti: Kitap

Kitap sayısının az olduğu bir dönemde, 1995 kışında, Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda seyyar kitapçılık yapmaya başlar. “Kürtçe kitaplar olduğunu görenler nefretle bakıyordu. Aklımdan ‘Acaba gelip beni döverler mi?’ diye az geçirmedim.”  diyor. Seyyar kitapçılığı nasıl bıraktığını ise şöyle anlatıyor: “Zabıtalar o gün sonunda sadece bana gelip kitaplarımı ve tezgâhımı alıp gitmem için mühlet verdiler. Tabii kitaplarımı alıp tezgâhı dağıtmalarına gönlüm el vermezdi. Bir koliye hepsini toplayıp gönderdim. Kimsenin yanına bırakamadım kitapları. Ne de olsa o dönemin en büyük suç aletiydi kitap ve kimse başına bela almak istemiyordu.” O günden sonra nereye gitse elindeki 25-30 kitabı da beraberinde götürür. İlk olarak Aznavur Pasajı’nın izbe bir köşesinde camekânla çevirdiği bir alanda kitapçılık yapmaya başlar. 1996’dan 2000’e kadar geçen bu sürede ayda en az iki kez baskın yapar polis. Ne de olsa 7-8 katlı Aznavur Pasajı, devrimcilerin bir araya geldiği, mimli bir yerdir. Hal böyle olunca polisin gözleri Selahattin Bulut’un üzerinden bir an olsun ayrılmaz.

Hrant Dink’in öldürülmesiyle korkularım arttı

Bu olaylar 2000’e kadar mutat bir şekilde yaşanır. Selahattin Bulut artık psikolojisinin ve ruh dengesinin iyice bozulduğunun farkına varır. Her gece yatağa girdiğinde ‘Yeter artık yarın açmayacağım’ dese de, ertesi gün kendini yine kitabevinin kapısında bulur. Sonra 2000’li yılların başı itibarıyla Elhamra Pasajı’nda şimdiki yerini açar. “O yıllarda siyasi iklim yumuşayınca eskisi kadar baskın olmamaya başladı. 6 ayda ya da senede bir kontrole gelirlerdi kibarca. Bir gün biri ‘Selahattin anlaşılan senin bu işi bırakacağın yok’ dedi. Ve bir daha gelmediler.” Bu sessizlik Bulut’u hepten tedirgin eder. Zira o dönemde toplatılan birçok kitap, kendisinde de olduğu halde baskın yapılmaz. Tam rahatladığını düşünürken, bir gün bir internet sitesinde kitabevi hakkında verilen tehdit mesajını görür.ergenekon yanlısı internet sitelerinde “Unkapanı’nda Kürtçe müzik yapan iki kasetçi, Topkapı’da Kürtçe ve Kürtler üzerine kitap basan bir matbaa ve bunların yayın-satışını yapan Medya Kitabevi” mesajını görür. Bu üç noktanın isim, soy isim ve telefonları yayınlanır. Selahattin Bulut o günlerdeki tedirginliğini şöyle ifade ediyor: “Ve gün geldi. hrant dink ve Orhan Pamuk’a yönelik tehditler arttı. Derken Orhan Pamuk kaçtı. İnsanlar daha da panikledi. Sonra Hrant Dink’in öldürülmesiyle korkularım katbekat arttı. Ölümü aldığım nefeste, ensemde hissediyordum.”

Daha sonra Ergenekon’dan tutuklanan subaylar dalgası başlar. Bilgiler, belgeler bulunur ve süreklilik kazanır. Birden o siteler kapanır. Siteler aktifken tüm dünyanın yükü ve korkusu üstünde olan Selahattin Bulut da rahatlar. Kendi deyimiyle, Ergenekon’un ortaya çıkışı hem onun hem de yayınevinin yaşamasına vesile olur.Selahattin Bulut bütün bu yaşadıklarını tek bir cümle ile açıklıyor: “Ben bütün bunları Kürtçe kitap ve Kürtler üzerine yazılmış kitapları sattığım için yaşadım. Medya Kitabevi açıldığı günden beri hiçbir örgütün ya da ideolojinin mekânı olmadı.” Sanıldığı gibi Kürtlüğü öven kitaplar satmayan Bulut’un dükkânında aleyhte olan, eleştiren kitaplar da var. Yanlış bir şeyle gündeme gelmemek için uğraşıyor, yıllardır bu çizgiyi ve kendini korumaya çalışıyor: “Öyle bilinme gibi bir derdim yok. Bilinmesem de olur.” sözleri ise neden yıllardır sessiz sedasız, kıyıda köşede kaldığını anlatmaya yetiyor.

Kürtlerin devlete güveni, Kürtçenin serbestisinden geçiyor

Yıllardır Kürtçe adına kendince katkıda bulunan Selahattin Bulut, Kürtlere anadilde eğitim konusundaki sınırlamaları şu sözlerle anlatıyor: “Kürtlerin devlete güvenebilmeleri için Kürtçe konuşma, okuma ve yazma hakkının serbest hale getirilmesi önemli bir adım. Kürtlerin bu devlete güveni Kürtçenin serbestisinden geçiyor. Kürtçe, devlet tarafından desteklenen bir dil konumuna geldiği zaman devlet Kürtlerin güvenini kazanır. Kuytu köşede açılan derslikler, seçmeli derslerle, kurslarla olmaz bu iş. Zaten onları da sonra ‘talep olmadı’ diye kapatıyorlar.” Ona göre devlet Kürtçeyi Türkçe kadar önemsediği zaman sorun kalmaz. Kürtler o zaman devlete de hükümete de inanır, güven ortamı oluşur, kimse de ayrılmak istemez. Gerçi şu anda da Kürt milletinde baskın bir ayrılma isteği yok zaten. Halihazırda devam eden çözüm sürecine dair de fikirlerini paylaşan Bulut, Kürt bir vatandaş olarak pratiğe baktığını, kimin ne dediğinin önemi olmadığını söylüyor. Bulut’a göre yarın bir gün Kürt çocuklarının Kürt illerinde okulda Kürtçe okuyup yazdığını, anadilini rahatlıkla okuduğunu görmek, onun için çok şeyin hallolduğunu gösterir.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>