İki yıldır stadyumda maç izlemiyorum

İki yıldır stadyumda maç izlemiyorum

TUĞBA KAPLAN

16 Haziran 2013, Pazar

TV programı, köşe yazarlığı ve yazdığı kitaplarla tanınıyor Aziz Üstel. Yeni çıkan kitabı Ölü Çocuklar Şehri’ni konuşmak için buluştuğumuz Üstel, gündemi de değerlendirdi. Koyu bir Galasaraylı olan Üstel, maç izlerken şirazesi kayan insanlar yüzünden stadyuma gidemediğini söylüyor.

10 yıl devam eden “Efendim ben haftaya yine buradayım, beklerim.” dediği Gecenin Konukları programıyla tanındı Aziz Üstel. Takım elbiseli, bir eli ceketinde duruşu, ayak ayak üstüne atışı, nispet yaparcasına attığı kahkahaları hafızalardan silinmedi. Koyu Galatasaraylı olmasıyla spor medyasının vazgeçilmez ismi oldu. Türk televizyonlarının ilk talk show mimarı desek yeri. Uzun yıllar yaptığı köşe yazarlığına hâlâ Star Gazetesi’nde devam ediyor. Her yıl kısa aralıklarla çıkardığı kitaplarıyla dikkat çekiyor. Şimdilerde yeni kitabı Ölü Çocuklar Şehri’nde yakın dönem Türkiye’sinden pek çok gazeteci, polis ve savcının yakından tanıdığı bir Savcı Bey’in hikâyesini anlatıyor. İstanbul’un ünlü simalarını, aşiret reislerini, uyuşturucu baronlarını ve çocuk cinayetlerini ele alıyor. Üstel’le yeni kitabını ve gündemde olup bitenleri konuşmak için bir araya geldik.

Ölü Çocuklar Şehri’ni bir savcının gerçek hayat hikâyesinden yola çıkarak yazmışsınız. Kim bu savcı bey?

Gerçek kimliğini açıklamam mümkün değil. Çocukları, ailesi var. Kendisi ve eşi zamanında uyuşturucu tacirleri tarafından öldürüldü. Romandaki çoğu karakter gerçek ama sadece isimleri farklı. Bu, üç kitaplık serinin ilki. Dizi ve sinema filmi olarak çekmek isteyen şirketler var.

Çok ilginç bir savcı profili var karşımızda. Uyuşturucu taciri, kaçakçı ve illegal birçok kişiyle görüşüyor. Bu kadarı da olmaz dedirtiyor.

Demokrasi adına her türlü özgürlüğü savunan hakikaten delikanlı bir adam. 141., 142. ve 163. maddelere karşı olduğu ve çok şey bildiği için İstanbul’dan sürülüyor. O da istifa ediyor. Sonra kendi kanunlarını oluşturuyor. Beyoğlu savcısı olduğu için de herkesi tanıyor, geniş bir çevresi var.

Bizzat tanıyor musunuz?

Tanımıyorum ama etrafımda yakından tanıyanlar var. Hikâyesini farklı ağızlardan dinledim. Rahmetli Neriman Köksal çok iyi tanırdı. Savcı Kamil, tam bir Osmanlı kabadayısı. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözeten bir adam. 1970-80’lerde sağ sol olaylarının ne olacağını kestirmiş. Birtakım karanlık güçlerin, derin devletin bugün Ergenekon dediğimiz uzantının bir tezgâhı olduğunu fark ediyor ve hiç bulaşmıyor. Tam bunların ortasında çocuk cinayetleri başlıyor. Uyuşturucu ticareti zaten kol geziyor. Savcılıktan ayrılmasına rağmen vicdanı el vermiyor olup bitenlere. Küçücük çocukların ailesinden ağa zoruyla alınıp, eroin imalathanelerinde çalıştırılmalarına, elleri küçük olduğu için satış yaptırılan kız çocuklarını göz göre göre ateşe atmak istemiyor.

Romanda Savcı Kamil’in 1970-80 Türkiye’sindeki birçok kurumu (Adli Tıp, polis…) eleştiren tavrının sebebi ne?

O dönemde Adli Tıp gelen çocuk cesetlerini kabul etmiyor, inceleme yapmıyor. Polis ikinci planda. Her şey tamamen askerin elinde. İçeriden tanıdıklar sayesinde otopsi yaptırarak olayları çözmeye çalışıyor. Tek başına kavga veriyor. Belindeki silahı, namusu ve inancından başka bir şeyi yok.

Çocuk tecavüzleri, uyuşturucu tacirleri, terör, aşiretler kitapta derin olaylar silsilesi hâkim. Bu, savcı Kamil’in içine düştüğü bir girdap mı yoksa Türkiye portresi mi?

Her zaman duyduğumuz, çoğu yanı başımızda olan hadiseler. Çünkü dünyada en çok para getiren şey uyuşturucu ticareti. PKK da bunun önemli bir ayağı. PKK ve ASALA’ya yardımlarıyla bilinen, uyuşturucu ticaretinin önemli ismi, öldürülen Behçet Cantürk’ün hayatı da bunu anlatıyor. Afganistan üzerinden İran’a oradan Türkiye ve Avrupa’ya uzanan bir ticaret var. İran’da PJAK, Türkiye’de PKK uyuşturucu geçiş yollarını koruyor. Devam eden barış sürecinde PKK nasıl çekilir bilmem. Ama uyuşturucu ticaretine PKK destek vermese bile başka bir örgüt kurulur.

Bölünmüş bir aileden geliyorsunuz, tek başınıza bir hayat mücadelesi vermişsiniz. Kitapta kendi hayatınızdan esinlenerek yazdığınız olaylar var mı?

Kısmen var. Ben de çok yalnız kaldım, hayat mücadelesi verdim. Şimdi ise eşimden başka kimsem yok hayatta. Allah onun eksikliğini göstermesin.

Uzun süre çeviri yaptığınız hatta medya dünyasına bu vesileyle girdiğiniz biliniyor. Kitap yazmanızı kolaylaştırdı mı çeviriler?

Çok. Senaryo çevirirken diyalog yazabilme yeteneğiniz de artıyor. Bir de ben çok dinlerim. Biz de bazı yazarların eserlerine bakıyorum diyalogları çok yapay. Bizim halkımız öyle konuşmuyor ki.

Her yıl kısa aralıklarla kitap yazıyorsunuz. Kendi hayatınızı anlatan bir eser yazmayı düşünüyor musunuz?

Rahmetli Kemal Tahir’in bir lafı vardır. “Eğer yazacak hiçbir şey kalmadıysa kendi hayatını yazmaya başlarsın.” diye. Allah ömür verirse benim daha yazacak çok şeyim var. (gülüyor)

“Allah devlete, millete ve Galatasaray’a zarar vermesin”

Yıllardır spor medyasının içindesiniz. Yorulduğunuzu hissediyor musunuz?

Zaman zaman oluyor. Mesela maç izlerken şirazesi kayan insanlarla sektörde bulunmak hakikaten zor, sırf bu yüzden 2 yıldır stadyumda maç izlemeye gitmiyorum. Bir insanın bir başkasına üzerinde sırf farklı forma var diye küfür etmesine tahammül edemiyorum artık. Küfre, üslupsuzluğa ve şiddete karşıyım. Ama ne yazık ki bu futbolda da fazlasıyla var. Koyu Galatasaraylıyım. Ama holigan olmadım hiçbir zaman, sövüp saymadım. Takımımı sadece destekledim. Benim en büyük desteğim babamın daha 12 yaşındayken taktığı GS kolyesidir. Arkasında Ayete’l-Kürsi, son satırında da “Allah devlete, millete ve Galatasaray’a zarar vermesin.” yazar. Yıllardır bir an bile çıkarmadım istesem de çıkaramam, lehimlidir. Kimseye zarar vermeden gösteriyorum sevgimi.

Peki, Türkiye’de futbolla ilgili sorunları neye bağlıyorsunuz?

Yönetilmesine bağlıyorum. Türkiye’de spor renklerle yönetilir. Taraf olarak bakıldığı için yönetim de zorlaşır. Ülkemizde futbol ne yazık ki çok başka bir şeye dönüştü, büyük bir rant oluştu. İddia, spor loto derken raydan çıktı. Bu rantı da kimse başıboş bırakmak istemiyor ve spora fesat karıştırılıyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>