İktidar Ateşi Muhalefeti Yaktı

Siyaset bilimciler, anket şirketleri ve muhalefet 7 Ha­zi­ra­n’­dan bu ya­na AK ­Parti’­nin oylarını nasıl 8,5 pu­an artırdığını izahta zorlanıyor. Tabloda muhalefet partilerinin payı neydi? 1 Kasım AK Parti’nin zaferi mi, yoksa muhalefetin hediyesi mi?
A combination of file pictures shows leaders of Turkish political parties (clockwise from top L) Prime Minister Ahmet Davutoglu of the AK Party in Istanbul October 14, 2015; Kemal Kilicdaroglu of the main opposition Republican People's Party (CHP) in Ankara June 23, 2015; Selahattin Demirtas of the pro-Kurdish Peoples' Democratic Party (HDP) in Istanbul August 9, 2015 and Devlet Bahceli of the Nationalist Movement Party (MHP) in Istanbul May 31, 2015. Turkey holds its second general election of the year on Nov. 1, a snap vote which President Tayyip Erdogan hopes will see the ruling AK Party win back the majority it lost five months ago. REUTERS/Murad Sezer, Umit Bektas/Osman Orsal/Files

AK Parti, 7 Haziran seçimlerinde ara verdiği tek başına iktidar koltuğuna 1 Kasım’da yeniden oturdu. Yüzde 49,4’lük oy, bırakın muhalefeti, anket şirketlerini, siyaset bilimcileri, AK Partilileri dahi şaşırttı. Lakin AK Parti’nin tek başına iktidar olmasına en büyük katkıyı muhalefetin verdiği konusunda herkes hemfikir. AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber’in sözleri bunun en bariz örneği. “MHP’ye oy veren birçok kişi bu seçimde AK Parti’yi destekledi. Bize destek verenlere, Devlet Bahçeli’ye çok teşekkür ediyorum. Onların sayesinde bunlar oldu.”
Seçmen 7 Haziran’da iktidara uyarıda bulunurken, hükümetsiz kalmamak adına muhalefete de büyük bir şans verdi. Ama gelin görün ki MHP, CHP ve HDP, ülkeyi yönetebileceklerine dair millete bir umut ışığı veremediler. Siyaset bilimci Prof. Dr. Doğu Ergil’in dediği gibi, yüzde 59 oyla çoğunluğu sağlayan muhalefet kendi içinde anlaşıp bir iktidar çıkartamadı. Halk bunu gördü ve “Bunlar bizi yönetemezler, kendi aralarında bile anlaşamıyorlar.” dedi. Ülke aslında seçilmemiş bir hükümetin eline bırakılırken, parlamento 3,5 ay boyunca kapalı kaldı ve muhalefet bu konuda hiçbir şey yapamadı.
Ergil’e göre muhalefet fiilen Meclis’e gelip onu çalıştırabilirdi. Halk bunu gördü ve beceriksizlik olarak değerlendirdi. Muhalefetten iktidar çıkmayacağını düşündü. Bir başka konu ise halkımız gelişmiş demokratik hak ve özgürlükler konusunda fazla talepkâr değil. Daha çok günlük hayatındaki edinimlere bakıyor, geçmişle kıyaslıyor, “Daha iyi durumda mıyım?” diye bakıyor.
Okan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Tayfun Atay ise AK Parti’nin 1 Kasım’da seçime “Devlet” olarak girdiğini düşünüyor. Ve ‘o devlet’e karşı varlık ve yaşam mücadelesi veren toplum kesimleri üzerinde cebre, zorbalığa, hile-hurdaya başvurduğunu söylüyor. Kürt sorunu bağlamında ise MHP’nin ideolojik çizgisini benimseyip uygulamaya sokarak kendisinin dahi beklemediği bir sonuç elde ettiğine inanıyor.
Atay, “Toplum, korkuya yenilmiş görünüyor.” diyor ve 7 Haziran’dan bu yana korku pompalayan unsurları sıralıyor. Yağmur gibi yağan şehit cenazeleri, patlayıp 100’den fazla cana kıyan ete kemiğe bürünmüş bombalar, saldırıya uğrayan gazete binaları, tekme tokat dayak yiyen, ağzı burnu kırılan gazeteciler ve kayyımlanan muhalif medya grupları… Ona göre kendini devlet karşısında önceleyemeyen bir toplumda bunlar, tepkiye ve karşı çıkışa değil, tedirginlik ve korkuya yol açtı. Ve korku, zafer kazandı, iktidara geldi.
Normal şartlarda 13 yıldır tek başına iktidarın olduğu bir ülkede muhalefetin güçlenmesi beklenir. Ama Türkiye’de beklendiği gibi olmadı. AK parti önceki seçimlere oranla oyunu 8 puan artırırken, muhalefetin oylarında ise azalma oldu. Aslına bakarsanız, 1 Kasım seçimlerinde AK Parti’ye başarıyı getiren şey tam olarak muhalefetin başarısızlığıydı. Bu yüzden tartışmalar daha çok 13 yıldır süregelen muhalefet sorunu ve muhalefetin iktidarı AK Parti’ye nasıl bıraktığı üzerinde dönüyor.
Muhalefetin başarısızlığı bir bakıma iktidar partisinin yolunu açmış oldu. AK Parti’nin 1 Kasım’da aldığı 22 milyon oyun içinde, üç muhalefet partisinden de belli oranda oy bulunuyor. Yenilgi mazereti olarak muhalefet, iktidar partisinin devletin imkânlarını kullanması ve medya gücünü arkasına alması gibi etkenleri sıralasa da, buna verilen ortak cevap, “O hâlde geçici hükümete bakan verip bunu engelleselerdi.” oluyor.
Bunların yanı sıra pragmatizmi kuruluş felsefesi olarak benimsediği söylenen AK Parti’nin bu seçimlere de pragmatik yaklaştığı ortada. 7 Haziran’da olduğu gibi seçim kampanyasının başkanlık üzerinden götürülmemesi, AK Parti’ye yaramış görünüyor. Genel Başkan Ahmet Davutoğlu’nun, üç dönemlikleri aday gösterip listelere yerinde müdahale yapması, muhalefetin dile getirdiği ama seçmenin dikkatini çeken vaatleri sahiplenip kampanya yürütmesinin de iktidara giden yolda etkili olduğu açık. Ek olarak CHP, MHP ve HDP’nin muhalefet partisi olarak 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar geçen sürede yapmaları gerekip de yapmadıklarına bir bakmakta fayda var.
seçim

MHP kendi siyasetinin kurbanı
AK Parti’nin iktidar olmasıyla en büyük darbeyi MHP’nin aldığı görülüyor. 1 Kasım’dan bu yana bütün gözler MHP’nin üzerinde. Taraf gazetesinin 2 Kasım’daki “Bahçeli iktidarı hediye etti” manşeti AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber’in sözlerini doğrular nitelikte. Genel başkanı Devlet Bahçeli nezdinde MHP’nin 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra uzlaşmadan uzak bir tavır sergilemesi, ‘istemezükçü’ tutumu, her türlü koalisyon formülüne sırtını çevirmesi, her şeye ‘Hayır’ demesi AK Parti’ye iktidarın yolunu açtı. Kendisine sunulan başbakanlık teklifini bile elinin tersiyle itti.
Bahçeli, bu tavrın MHP’ye kazandıracağını düşünmüş olmalı ki, bir an olsun vazgeçmedi. Seçim sonrası yaptığı açıklamada arkasına bakmayacağını söylemesi bunun bir göstergesi. Bahçeli’nin memleketi Osmaniye’de bile MHP oyuna sahip çıkamadı. Ayrıca Meral Akşener ve Sinan Ogan gibi isimlere yönelik tercihler parti tabanına izah edilemedi. Ve MHP seçmenin önemli bir kısmı AK Parti’nin yanına geçti. Elhasıl Bahçeli’nin yönlendirmesiyle MHP bizzat kendi siyasetinin kurbanı oldu.
CHP toplumu inandıramadı
CHP’nin 1 Kasım seçimleri tablosuna göre puanında bir eksilme olmadı. Oyu 560 bin, milletvekili sayısı da 2 artı. Ancak oy oranını çok daha fazla artırabileceği şartlar ve ortam olduğu hâlde bunu değerlendiremedi. 7 Haziran ve 1 Kasım’da AK Partili olmayanlar için önemli bir ümit ışığı olarak görülüyordu. Ancak inandırıcılık sorununu aşamadığı, topluma güven veremediği için Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm çabalarına rağmen bir türlü atağa geçemedi.
Ayrıca, Türkiye’de sağda bir alternatif ihtiyacı olduğunu göz ardı etmemekte fayda var. Eğer beklenen alternatif olmazsa bu döngünün böyle süreceğini söylemek mümkün. Bir CHP seçmenini AK Parti’ye oy vermeye ikna edebilir misiniz? Ya da bir AK Parti seçmenini CHP’ye oy vermeye ikna edebilir misiniz?
HDP’nin önüne kazılan hendekler
HDP’nin 7 Haziran sonrası farklı birçok kesimden gelen çağrılara rağmen PKK şiddetine ‘Dur!’ demeyerek, PKK’yı ve faaliyetlerini kınamayarak 1 Kasım tablosunun oluşmasına katkı verdiği görüşü hâkim. HDP’nin kendisine açılan krediyi yerinde ve yeterince kullanamadığını gören, terör ve kaostan korkan halk soluğu AK Parti’nin kollarında aldı. “Tür­ki­ye par­ti­si­” ol­ma id­di­ası­nı ha­ya­ta ge­çirme adına inan­dı­rı­cı bir adım beklenen ama bu adımı bir türlü atamayan HDP’yi seçmen baraj sınırına yaklaştırarak cezalandırdı.
7 Haziran’dan sonra HDP’ye dair en çok zikredilen cümle “PKK ile arana mesafe koy, yoksa kaybedersin” şeklindeydi. Nitekim öyle de oldu. PKK ise 7 Haziran’da HDP’nin aldığı altı milyon oyu küçümsemekle kalmadı, seçmenin verdiği mesajı okuma gereği bile duymadı. ‘Öz yönetim’ ilanları HDP’nin aleyhine oldu. Sokaklarda kazılan hendekler, sadece bölge önünde değil, parti olarak HDP’ye de engel teşkil etti. Kürtler silahların gölgesinde yaşamak istemedikleri, hakları için yasal siyaseti yeterli gördükleri mesajını verdi.
Sonuç olarak ortaya çıkan Meclis aritmetiği dağılımında bütün muhalefet partilerinin 7 Haziran’dan 1 Kasım’a sergiledikleri tutum ve hataların payı var. Bunlar gözden geçirilip politika değişikliğine gidilmediği takdirde, bütün muhaliflerin susturulduğu ve muhalif bir medya ortamının giderek azaldığı şu günlerde muhalefetin önümüzdeki seçimlerde de başarılı olma ihtimali görünmüyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>