İngilizce Bölüm Okumak, Çileye Dönmesin

Özellikle üniversitelerin fen-edebiyat, hukuk ve tıp fakültelerinde branş derslerini yabancı dilde öğrenmek zorunda kalan öğrenciler, başarılı olamamaktan ve İngilizce konuşamamaktan dert yanıyor. Gençler, geleceklerini kurtarma hayali kurarken sistem, onları çıkmaza sürüklüyor. 

TUĞBA KAPLAN – YENİ BAHAR DERGİSİ | 29 Aralık 2011

Kaliteli bir lisede, üniversitede okumak ve dil eğitimi almak her gencin hayalidir. Çünkü geleceğini kurtarma hesapları yapar ve iyi bir meslek sahibi olmayı hedefler. Bir de üstüne İngilizceyi konuşabilirse, işte o zaman bir taşla üç kuş vuracaktır. Ama gelgelelim, bunları başarmak hiç de kolay değil.

1980’li yılların başından 90’ların ortasına kadar bazı Anadolu, Anadolu imam hatip, yabancı dil ağırlıklı ortaokul ve liselerde fizik, matematik, biyoloji hatta tarih, felsefe gibi dersler İngilizce veriliyordu. Amaç hazırlıkta öğrenilen İngilizcenin bu derslerde de pekiştirilmesiydi. Uygulama ne kadar amacına ulaştı, ne kadar faydalı oldu tartışılır ama bilinen bir şey var ki o da; öğrenci bu sırada ne İngilizceyi ne de asıl dersini öğrenebildi. Hal böyle olunca İngilizce konuşabilme ve bir taşla üç kuş vurma hayali suya düştü. Bir taraf hep eksik bırakıldı. Geriye kaybolan yıllar ve eğitim-öğretim sürecini başarıyla tamamlayamamış nesiller kaldı. Branş derslerinin İngilizce okutulmasının başka bir örneğini şimdilerde üniversitelerin fen edebiyat, hukuk ve tıp fakültelerinde görüyoruz. Ancak fizik, tarih, hukuk ve tıp bölümlerini İngilizce okuyan öğrenciler, hem branş derslerini hem de dili yeterince öğrenememekten yakınıyor. Bu sebeple akıllara dersleri meslekî İngilizceyle mi öğrenmeli yoksa eğitim ana dilde mi verilmeli sorusu takılıyor.

Geçmişte ve bugün eğitim sisteminde yaşananları değerlendiren Fatih Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç Dr. Cemal Karaata, o yıllarda branş derslerinin İngilizce okutulmasındaki amacın İngilizce derslerinde öğrenilen bilgilerin bu derslerde pekiştirilmesi olarak öngörüldüğünü, ancak bu düşüncenin amacına ulaşmadığını ifade ediyor. Ona göre, bu başarısızlığın en büyük nedeni, o yıllarda dersleri veren öğretmenlerin İngilizcelerinin yetersizliği. Bir diğer neden ise,  Anadolu lisesi öğrencilerinin branş derslerinde terimleri ve konuları sadece İngilizce okudukları ve bundan dolayı üniversite giriş sınavlarında çıkan sorularda Türkçe terimleri yeterince bilemedikleri için bu eğitimin başarılarına olumsuz etkide bulunması. Karaata, bu sebeple ilk ve ortaöğretim yıllarında güçlü bir İngilizce eğitimin İngilizce derslerinde verilmesi ve branş derslerinin Türkçe yapılması taraftarı. Üniversitedeki durum ise ortaöğretimden daha farklı. “Üniversitede okuyan öğrenci, bundan sonraki süreçte mesleğini ve akademik bir alanı öğreniyor.” diyen Karaata, şu anda akademik bilginin çoğu İngilizce olduğu için yabancı dille eğitimin mahzurlu olmadığını olduğunu savunuyor. Zira pek çok branşta İngilizce okumanın avantajları var. Çünkü üniversite yıllarında eğitimin İngilizce yapılmasındaki  maksat  yabancı dili geliştirmek değil, tersine alanı çok iyi bilebilecek ve daha sonra alanla ilgili yayınları takip edip, yayın yapabilecek seviyede öğrenci yetiştirmek Yeterli seviyede İngilizce bilmek, hem  daha fazla kaynağa erişmeyi hem de akademik yayın yapabilmeyi kolaylaştırıyor.

Şu an bazı üniversitelerde olduğu gibi, aynı bölümün hem İngilizcesi hem Türkçesi’nin bulunması  ara bir formül olabilir. Ancak Cemal Karaata, her branşın İngilizce okutulması gibi bir zorunluluğun olmadığını, alana göre bu konuda karar verilmesi gerektiğini de ifade ediyor.  1990 yılında Malatya Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden mezun olan Salih Koca, bu uygulamanın son dönemine yetiştiğini ve çok sıkıntılı bir eğitim dönemi yaşadığını anlatıyor. Yeterli bir hazırlık eğitimi almadığını düşünen Koca, “  Branş  derslerini İngilizce gördüm ama  idrak edemedim. Çünkü o yıllarda ne konunun özüne inip anlatabilecek bir hoca vardı ne de konuyu anlayacak altyapıya sahip öğrenci. Bu yüzden çok derin eğitim alamadık. Liseye geldiğimde ise Türkçe mevzuat olsa da konuyu anlamak için iki kat çaba sarf etmek durumunda kaldım. Bu yüzden okulu çok zor geçtim.

Arkadaşlarımdan da eğitimini yarıda bırakan oldu.” diyor. Kendisi terminolojiyi içeren meslekî İngilizce eğitimi verilmesi gerektiğine inanıyor: “Şimdi bana deseler ki, ‘Hücreyi İngilizce anlat’ anlatamam. Terminoloji olmadan tarif ederim ama bu yeterli olmaz.” Koca, bu sebeple branş derslerini yabancı dilde öğrenme tercihinin öğrenciye bırakılması gerektiğini ifade ediyor: “Eğer öğrenci ihtisas yapmak istiyorsa fizik, biyolojiyi meslekî İngilizce eğitimi ile desteklemeli. Öğretmen olacaksa, fiziği, kimyayı ana dilinde öğrenmeli ve öğretmeli.” 
     İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri de yaklaşık 15 yıl devam eden bu eğitim sisteminin sıkıntılı geçtiğinin farkında. Bu sebeple 1980’den sonra branş derslerinin İngilizce verilmesi gerektiğini düşünen Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, okul müdürleri ve öğretmenlerin desteğiyle bu kararı alır. Daha sonra Anadolu, Anadolu İmam Hatip ve Fen liselerinde branş derslerini verecek öğretmen öncelikle 9 aylık kurs sonunda yapılan sınavda başarılı olanlar, bu derslere girer. 90’lı yıllarda üniversite giriş sınavlarında çok iyi başarı sağlanamadığı için veliler, öğrenciler ve bazı eğitimcilerin isteği üzerine uygulama kaldırılır. 

Öğrencilerin yüzde 84’ü İngilizce anlatılan konuları anlamıyor ‘

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise branş derslerin Türkçe olması ve İngilizce öğretiminin nitelikli hale getirilmesinden yana. Gündoğdu’ya göre, anlatımı ve öğrenciler tarafından anlaşılması zaten zor olan branş derslerinin İngilizce öğretilmesi doğru bir uygulama değil. İngilizcenin bilim dili olması, literatür zenginliği göz önünde bulundurularak bu programların geliştirildiğini belirten Gündoğdu, uygulamanın Türkiye eğitim-öğretim sisteminde çok fazla sıkıntılara sebep olduğunu aktarıyor. Doktor ve yardımcı doçentlerin, doçent olabilmek için İngilizce dil sınavında yaşadıkları sorunlardan, üniversite giriş sınavlarındaki başarısızlıklara kadar pek çok problemle karşı karşıya kalındığını hatırlatıyor. Yapılan araştırmalar da branş derslerinin İngilizce okutulmasının verimli olmadığını gösteriyor. Eğitim-Bir-Sen’in yaptığı anketten de öğrencilerin yüzde 83,9’unun İngilizce öğretimde konuları iyi öğrenemediği, sistemin yüzde 81.91 gibi büyük bir oranla öğrencileri ezberciliğe yönelttiği sonucu durumun vahametini gözler önüne seriyor.

Yabancı dilde eğitim tercihi öğrenciye bırakılsın 

Üniversitelerde de durum pek farklı sayılmaz. Boğaziçi Üniversitesi İngilizce Fizik mezunu Büşra Kaçar, üniversitede okurken, öğrencinin bir taşla üç kuş vurma hayalinin özellikle sayısal İngilizce bölümlerde çok mümkün olmadığını düşünüyor. Kaçar, “Fizik, matematik kendi başına zaten zor. Türkçe anlamakta bile zorluk çekerken, İngilizce anlamaya çalışmak nasıl bir hal alıyor, bunun sıkıntısını ne siz sorun ne ben söyleyeyim.” diye dert yanıyor. Başta anlatılan derslerden hiçbir şey anlamayan Kaçar, çok basit bir konuyu bile karmaşık bulur. Sonra bir şekilde dersleri geçmesi gerektiği için anlamaya gayret eder. Bir süre sonra bu durum alışkanlık haline gelir. “İngilizce benim için sadece akademik dil olarak kaldı. Günlük hayatta kullanamadım.” diyen Kaçar, üniversitede okurken konuşma ile ilgili bir eğitim almadığına da değiniyor. Ona göre, okulda çok iyi bir İngilizce eğitimi alınsa bile, pratik eksiklik yüzünden konuşmada sıkıntı yaşanıyor. 
Hukuk ve tıp fakültelerinde de İngilizce eğitim sisteminde gelinen son durum tam bir muamma. Üç yıl öncesine kadar hukuka dair bazı dersler tamamen İngilizce okutulurken Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 2008 yılında bu sistemi kaldırarak derslerin yüzde 30’nun yabancı dilde öğretilmesine karar verdi. Hukuk ve tıp fakültesi öğrencileri için ilk zamanlar işkence olan bu durum, YÖK’ün kararıyla biraz hafifledi. Fakat bu fakülteleri okuyan öğrencilerin en azından belirli bir kesimi hâlâ durumdan memnun değil.

Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisi Enes Akbulut (Türkiye 72.), bazı derslerin İngilizce okutulmasını anlamayanlardan: “Bir yıl zorunlu hazırlık okudum. Ama ne öğrendin diye sorsanız, size bir şey anlatamam. Yabancı dil altyapım sağlam olmadığı için, hocanın anlattığı İngilizce hukuku ne kadar anlayabilirim ki?”  Ona göre, branş dersleri, ana dilde ya da meslekî İngilizce terminolojisi ile verilmesi lazım. Ayrıca öğrenciye alternatif sunulması gerek. Hukuk ve tıp fakültelerinde İngilizce hazırlık sınıfı ve yüzde 30 İngilizce eğitim şartını değerlendiren YÖK yetkilileri de bu uygulamanın yakın zamanda tamamen kaldırılmasıyla ilgili bir çalışma yaptıklarının haberini veriyor.
İngilizce branş dersleri uygulaması, dünyada yaygın olarak görülüyor. Üstelik pek çok ülkede, yabancı dil öğretimi, Türkiye’deki kadar karışık değil. İngilizceyi evrensel dil kabul eden Avrupa, Asya, Uzakdoğu ve Ortadoğu’da ana dilin yanı sıra çoğu ders İngilizce olarak anlatılıyor. Üniversitelerde fizik, kimya, matematik gibi genel bilimler, kaynak imkânı fazla olduğu için İngilizce öğretiliyor. Oralarda da ana dilde eğitimden vazgeçmek mümkün değil. İsteyen öğrenci, hem ana dilde hem de İngilizce eğitim görebiliyor. 

[email protected] 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

1 Response

  1. selda diyor ki:

    merhababalar oncelıkle bu onemlı konuyu ele aldığınız için teşekkür ederim ama bu bolumu nasıl okuyabiliriz konusunda açık bişeye rastlamadım bıraz daha aydınlatırsanız bızlerı bu konuda sevınırım yolları neler hangı aşamalar gerekiyor teşekkurler

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>