Kadın, kadına daha çok mobbing uyguluyor

Kadın, kadına daha çok mobbing uyguluyor

TUĞBA KAPLAN

17 Kasım 2013, Pazar

Mobbing, diğer ismiyle psikolojik taciz, yıldırma ya da bezdirme. Hayli sık duyar olduk bu kavramı… Hep erkeklerin kadınlara uyguladığını çaresizce gördük ve öyle  öğrendik. Ama yapılan yeni çalışmalar ve raporlar, kadınların birbirine daha çok mobbing yaptığını gösteriyor. İş yerinde kadın amiri ya da iş arkadaşı tarafından mobbinge maruz kalanların sayısı hayli fazla. Buna arkadaş ve  konu komşunun yaptığı sosyal baskı eklenince kadınların hayatı zindana dönüyor.

Elif, sabah erken yollara düşer, çok sevdiği işine gider. Gider gitmesine ama ah o patronu yok mudur? Bir de hemcinsi olacak. Sözde empati kuracak. Ama nerede? Bütün gün ne kadar angarya iş varsa yaptırır. İşine olan saygısından, tabii bir de ekmek kapısının hatırına sesini çıkarmaz. Derken, iş dışında çayını kahvesini getirmesini, fotokopi çekmesini, masanın üstünü düzeltmesini de ister. ‘İyi de bunların hiçbiri bir mühendisin görevi değildir.’ demekle yetinir ve sabırla mesai dolsa diye bekler. İş yorgunluğunu atabileceği tek yer olan evine, çocuğunun, eşinin yanına gelir. Kayınvalidesi gelmiştir ve daha içeri girer girmez, Neriman’ın gelininin nasıl iyi annelik yaptığını anlatmaya başlar. Dikkate alsa da almasa da, bu ifadeler onda kaygı ve huzursuzluğa sebep olur. Sadece empati kurması ve daha anlayışlı olması gerekirken,   kadınların birbirine bunu nasıl yapabildiğini idrak etmeye çalışır. Markete gitme bahanesiyle nefes almak üzere dışarı çıkar. Yolda sözde komşusu olan bir kadın muhabbetin ortasından “Seni bilmem ama ben çocuklarıma değer veriyorum” der ve kendi yaptığı ama Elif’in yapamadığı bir dizi şey anlatır. Neymiş de iyi anne olduğu için çok yoğunmuş. Elif, kalbi kırık dökük eve döner. Bu kez görümcesi alır sazı eline. “Sen daha iyi bilirsin ama bir çocuğa en iyi anne bakar. Bak ben işimi bıraktım sen de bırak, arada derede ziyan olacak çocuk. Zaten eşine, çocuğuna, kendine bile vaktin olmuyor.” der. Elif işyerinde kadın patronunun mobbingiyle başlayan gününü, evine döndüğünde kayınvalidesi, komşusu ve görümcesinin toplumsal baskısıyla sonlandırır. Kendi kendine “Kadın kadının kurdudur derlerdi de inanmazdım.” diye söylenir. İş hayatında mobbingle, toplumsal hayatta da yakınları, arkadaş ve komşuları tarafından psikolojik baskıya maruz kalmayla nasıl baş edeceğini düşünür.

Anlatılan kurgu gibi gelse de, gerçekten iş ve sosyal hayatında baskıya maruz kalmış bir kadının mağduriyetinin özeti. Onun gibi daha nice örnekler var. Kadın kadını her zaman, her yerde ve koşulda n’olursa olsun, savunmalı, desteklemeli gibi anlaşılmasın. Amacımız “Bir kadın hemcinsiyle sadece empati kurması gerekirken, neden onu daha çok yaralar ve zarar verir ki?” sorusuna cevap aramak. Ne yazık ki iş hayatında bugüne kadar erkekler tarafından mobbinge maruz kalan kadınların çoğunlukta olduğu biliniyor. Bunların çoğu bunu çaresizce kabullenirken, kimi işini bırakıyor kimi de mücadele etmeyi tercih ediyordu. Anlayacağınız erkeklerin uyguladığı baskı bir süre sonra öğrenilmiş çaresizlik içinde değerlendiriliyor. Ama yapılan son araştırma, çalışma ve gelen haberlere bakılırsa kadınların hemcinslerine uyguladığı psikolojik baskı oranı hayli fazla. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İletişim Merkezi Alo 170 hattına 2013 yılı Ocak – Haziran tarihleri arasında gelen şikâyetlerden yüzde 63,27’sinin kadınların kadınlara yönelik yaptığı mobbing şikayeti olduğu belirtiliyor.

Kadınların birbirine baskısı kültür içinde kendine yer edinmiş

Hem toplumsal hayatta hem de iş hayatında kadınların hemcinsleri üzerinde daha baskın olma isteğini Sosyolog Ayşen Gürcan değerlendiriyor. Bir insanın başka insanlar üzerinde baskın olma isteğinin normal bir durum olmadığını düşünen Gürcan, bunun sorunlu kişilerin özelliği olduğu kanaatinde. Mesela gelinine baskı yapan bir kaynananın, oğluna, kocasına veya daha güçlü bir başkasına gücünün yetmeyeceğini, hatta onlara yönelmeyeceğini söylüyor. Kadınların birbiri üzerindeki baskısınınsa, kendini belli alanlarda ifade etme, varlığını hissettirme ve değerli olma noktasında imkân bulamamış kişilerin, bunun yerine kendilerinin kolaylıkla ulaşacağı, tabiri caizse dişine göre gördüğü kişilere yönelmesinden kaynaklandığını belirtiyor.

Gürcan’a göre iş hayatının yanı sıra, en küçük dairede gelin-kaynana-görümce-elti, komşu ilişkisi ve arkadaşlar arasında yaşanan zulüm ve baskı durumları, doğru olmasa da kültür içinde kendine yer edinmiş vaziyette.

Kadınlar, kadın amir istemiyor

‘mobbing.com (Emotional abuse in the American Workplace)’ isimli sitede yapılan bir anket çalışmasında özellikle iş ortamında kadınların hemcinsleriyle olan ilişkisinin iyi olmadığı ve kadın amir istememe oranlarının hayli yüksek çıktığı bilgisine yer veriliyor. Bu çalışmaya göre işyerinde mobbingi yüzde 85 erkekler kadınlara yapsa da, yüzde 69 oranında kadınlar birbirlerine uyguluyor. Çalışmada kadın kadına baskının çok daha şiddetli olduğu belirtiliyor. Mesela kadın mağdurlardan birinin, hemcinsi için “Empati kurabilirdi, çünkü onun da çocuğu var, bir anne ve bir kadın.” demesi dikkat çekiyor. Çoğu kadının özellikle finans sektöründe ‘Kadın yönetici istemiyorum’ isteği ise bir diğer ilginç sonuç. Mobbing konusunu akademik olarak çalışan ve Türkiye’de kitaplaştıran Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Tınaz, bu tarz anket çalışmalarının sonuçlarının bu yönde olmasının gerçeklik payı olduğu fikrinde. Tınaz’a göre kadın çalışanların kadın amir istememelerinin sebebi, kadın çalışanların mobbingi önce hemcinslerine uygulamasında ya da birbirlerine karşı geliştirdikleri düşüncede aranmalı. Sosyolog Ayşen Gürcan ise, kendi cinsini küçümseyen, öteki cinse karşı bir yapay üstünlük algısına sahip kişiye, küçümsediği cinsten bir amir gelmesinin ona hakaret gibi geleceğini düşünüyor. Bazen de tam tersinin olabileceğini belirtiyor. Mesela kadın amire karşı sadece kadınların değil erkeklerin de bakışının kendi cins yüklemeleriyle doğru orantılı olduğunu ifade ediyor.

Kadının en büyük düşmanı diğer kadınlar

Psikolojik yönüyle mobbing ve toplumsal baskıyı ise Prof. Dr. Pınar Tınaz yorumluyor. Tınaz’a göre, çalışma hayatında kadınlar, beceri ve yeteneklerini erkekler kadar iyi pazarlayıp satamaz. Daha sessiz kalır, daha fazla sorumluluk yüklenirler. Ayrıca aile hayatının yükünü de yine kadınlar çektiği için, çalışma hayatının sorunlarına karşı çok daha hassas olabilirler. Bu özellikleri kadını, kurban olma tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor. Kadınların en büyük dezavantajı, daima yalnız mücadele etmek zorunda olmaları. ‘Birleşirsek daha güçlü oluruz.’ düşüncesi, kadınlarda erkekler kadar gelişmiş değil. “Kadının en büyük düşmanı ne yazık ki diğer kadınlardır.” diyen Pınar Tınaz, kadının çoğu kez diğer kadını kendine rakip olarak gördüğünü, onu bir tehlike olarak algıladığını düşünüyor. Ona göre erkeklerin dünyasında yer alarak, kendilerine ‘erkek gibi kadın’ dedirtmek hevesiyle hemcinslerine karşı çevrilen oyunlarda sorgusuz sualsiz erkeklerin amacı doğrultusunda hareket eden kadınlar da var. Dolayısıyla hem toplumsal hayatta hem iş hayatında kadınların hemcinsleri üzerinde daha baskın olma isteği, birbirlerine karşı geliştirdikleri düşünce ve algıların yanında, erkekler dünyasına kendilerini kabul ettirme isteğinden de kaynaklanıyor. Üstelik bu her ortamdaki kadın ilişkilerinde geçerli.

Kadın çalışanların yüzde 84’ü vaktini mobbing baskısıyla geçiriyor

Konuyu veriye boğmak istememekle beraber yapılmış bazı rapor sonuçlarına kulak vermekte yarar var.  Amerika’da 2000 yılında sosyal psikolog Gary Namie  1.335 kişi üzerinde işyerinde psikolojik şiddet araştırması yapıyor. Bu araştırmaya göre çalışanların yüzde 16’sı mobbing mağduru. Kadın çalışanların yüzde 84’ü vaktini mobbing baskısıyla geçiriyor, mobbing yapanların ise yüzde 81’i patron veya üst düzey yöneticilerden oluşuyor. Bir diğer ilginç bilgi ise mağdurların, kendilerine neden mobbing uygulandığı sorusuna verilen cevaplar. İş görenlerin yüzde 58’i ‘aşırı kontrole direndikleri’ ve kendilerine ‘bir uşak gibi davranılmasına’ itiraz ettiği için; yüzde 56’sı kendileri üstlerinden daha yetenekli olduğu ve kıskanıldığı için; yüzde 49’u sosyal becerileri, işyerinde sevilmeleri ve pozitif tutumları nedeniyle; yüzde 46’sı kendilerine kaba davranıldığı ve buna karşılık verdikleri için; yüzde 42’si ise mobbing aktörünün zalim kişiliği nedeniyle işyerinde mobbinge maruz kaldığını belirtiyor. Gary Namie, Amerika’da yaptığı araştırmada, baskının mağdurların özel ve mesleki yaşamlarını olumsuz yönde etkilediği, mağdurların beceri ve yeteneğinin azaldığı, motivasyonlarının düştüğü, kuşkulu, sinirli ve güvensiz bir hale geldiği kanaatine ulaşmış. Mobbing sonucunda çalışanların yüzde 30,8’i işini veya işyerini değiştirirken, yüzde 25’i işini bırakıyor, yüzde 14,8’i ise işinden kovuluyor. 2000 yılında yapılmış bir araştırmada sonuçlar böyle ise sene 2013’te yapılacak bir araştırmada durumun daha vahim olacağını kestirmek hiç de zor değil. Zira 13 yıl önce günümüzdeki kadar yaygın olmayan mobbing, son yıllarda birbirine empati ile yaklaşması gereken kadınların bile hemcinslerine uyguladığı psikolojik bir bezdiri haline gelmiş durumda.

B.A.:  Ben çok kötü günler yaşadım sen de yaşa

“İşe yeni başladığımda amirimin yardımcısı statüsündeki çalışan kadındı. İlk günden itibaren üzerimde bir baskı kurmaya çalıştı. Başta çok önemsemedim. ‘İş öğretiyor, normaldir herhalde’ diye düşündüm. Ancak baktım ki amirim beğendiği, onay verdiği halde o yaptığım hiçbir işi beğenmiyor. Ve bunu güzel bir üslupla anlatıp bana yol göstereceğine beni aşağılayarak yapıyordu. Derken, üzerimde birçok sorumluluk olmasına rağmen kendi yapması gereken ve angarya gördüğü işleri bana yüklemeye başladı. Zaman zaman geri çevirmek zorunda kalıyordum bu isteklerini, onun da hoşuna gitmiyor, ‘Biz ilk işe başladığımızda böyle miydi, ne derlerse yapar, saatlerce çalışırdık, şimdikiler ne kadar rahat, hiç sıkıntı çekmiyor.’ diye söyleniyordu. İşte o zaman anladım ki onun derdi bana yardımcı olmak değil, zamanında kendine yapılanı bir başkasına yaparak kendini rahatlatmak istiyordu. Yani ben kötü günler yaşadım, sen de yaşa diyordu kısacası. İlk zamanlar çok bunaldım. Hatta işimi sevdiğim halde bırakmayı çok düşündüm. Ancak vazgeçtim ve devam ettim. Yavaş yavaş arama mesafe koymaya hatta normal şartlarda çok konuşmamaya, selamlaşmamaya başladım. Verdiği kendi işlerini bir bahaneyle geri çevirdim. Koyduğum bu mesafe işimde rahat etmemi sağladı.”

E.D.: Yaptığım işi amire ‘ben yaptım’ diye gösterirdi

“Üniversitede sekreter olarak çalışıyordum, hiyerarşinin belirgin yaşandığı, ast-üst ilişkilerinin ön planda olduğu bir kurum. Erkekler tarafından ya inançlarımdan dolayı dışlandım ya da sahip olduğum pozisyondan dolayı. Bulunduğum birimde büyük ölçüde işler benim üzerimden yürütülse de, amir olmayan kişiler bile (özellikle hocalar) kendilerini amirim gibi görerek iş yaptırmaya çalışırlardı. Bayanlar biraz daha rekabetçi ve kuşkucu davranıyorlar. Örneğin Ankara’da bir operasyon geçirdim, 15 gün rapor aldım. Göreve başladığımda amirim bana şunu söyledi: ‘Oraya tayin yaptırmaya gittin zannettim.’ Bu cevaba çok şaşırmış ve üzülmüştüm. Çünkü bana güvenmiyordu. Bana verilen bir işi yapıp götürdüğümde, kendi amirine ‘Ben yaptım.’ derdi. Şikâyetlerimi dinler gibi yapar, sonra da ilgilenmezdi. Her şeyi kontrol altında tutmaya çalışırdı. Onun amirinin odasına bir iş için gittiğim zaman çok tedirgin olur, kendisini şikâyet maksatlı gittiğimi düşünürdü.”

S.K.: Kız arkadaşım yüzünden nişanlımla aram açıldı

“Kız arkadaşımla beraber çokça zaman geçirirdik, gezmek tozmak için çok fazla insana ihtiyaç duymazdık. Sonra ben nişanlandım, nişanlımla daha çok zaman geçirmem gerekti. O dönemde, arkadaşım bana sürekli imada bulunmaya, kendisini ihmal ettiğimi anlatmaya ve agresif tavırlar göstermeye başladı. Bir gün telefonda konuşurken yüksek sesle nişanlıma ‘Bizi rahat bırak, arkadaşımla konuşamıyoruz senin yüzünden.’ dedi ve ortam çok gerildi, ağladım. O dönemde kendimi sorgulamaya başladım, arkadaşım doğru söylüyor olabilir mi, diye. Hatta bu mesele zaman zaman nişanlımla aramın açılmasına neden oldu. Çok stresli ve zor zamanlardı benim için. Kendi kendimi hep sakin olmam gerektiğine inandırmaya çalıştım. Çünkü bir tarafta kalbi kırılan kız arkadaşım, diğer tarafta hayatımı birleştireceğim insan vardı. O günleri geride bıraktık ama hâlâ aklıma geldiğinde üzerimde oluşturduğu tahribat hissini unutamam. İnsan, hayatının farklı dönemlerinde bu tür mobbing uygulamalarına maruz kalabiliyor, ama insana en acı veren şey her gün yüz yüze görüştüğü insanlarla bunu yaşıyor olması.”

Sakin ve özgüvenli duruş, mobbinge karşı en etkili ilaç

Kadının iş hayatındaki yerinin ve öneminin artmasıyla mobbingin hatta buna bağlı toplumsal baskının da arttığını söylemek mümkün. Sosyolog Ayşen  Gürcan, bu kavramların son yıllarda daha sık gündeme gelmesini, insanların kendi haklarına ilişkin  bilinç ve  farkındalığın artmasına bağlıyor. Ona göre, eskiden, özellikle kadınların uğradığı mobbinglerde ne yazık ki,  kadın bunu ifşa etmekten ürküyordu. Üstelik bu konuyu destekleyici kültürel ve hukuki düzenlemeler de ne yazık ki mevcut değildi. O yüzden genellikle üstü kapatılır, ortamdan uzaklaşma yoluna gidilir, bir şekilde olmamış gibi davranılırdı. Bu noktada psikolojik-sosyolojik anlamda baskı mağduriyeti çözülebilir mi? sorusuna verilen cevaplar da önemli. Prof. Dr. Pınar Tınaz, mobbingle mücadelede en önemli hususun, iş başarısını ve başkalarıyla olan iyi ilişkileri değerlendirebilme, öz güveni ve öz saygıyı yitirmemek olduğunu söylüyor. Ona göre, mağdur ancak üstün bir duruş sergileyebilir ve içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirebilirse, sükûnetini koruyup kendini rahatlatabilirse mobbing şiddeti etkisini yitirebilir. Sakin ve özgüveni yüksek bir duruş, buna karşı en etkili ilaç. Sosyolog Ayşen Gürcan ise hangi durumda olursa olsun, iş hayatında, sokakta ya da ailede bir insana (kadın veya erkek) baskı uygulanıyorsa, önce orada bu baskıya karşı dik durmak, bunun mücadelesini vermek gerektiği görüşünde. Bunun için özellikle hukuksal mücadeleyi hemen başlatmanın, sonrasında olabilecek başka vakaları önleme açısından da önemli olduğunu anlatıyor. Bunun söylendiği kadar kolay olmayacağı zamanlar olduğunu ifade eden Gürcan, “Gerçekten gücünüz yetmeyebilir, desteğiniz çok az olabilir hatta hiç destek bulamayabilirsiniz, işte böyle bir durumda tüm güveni (tevekkülü) Allah’a atfederek, o ortamı terk etmek en uygunudur. Ama asla zalimin zulmüne izin vermemek bizim başlıca görevimiz olmalı.” diyor.

Mobbing mağdurunun hukuki hakları

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Erdem Özdemir ise mobbingin hukuki yönlerini ve hukuksal olarak tanınan hakları açıklıyor. Bir mobbing mağduru iseniz;

*İş sözleşmesini haklı bir sebeple feshedebilirsiniz.

*Belli şartlarda ayrımcılık tazminatı isteyebillirsiniz.

*Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’na göre tazminat isteyebilirsiniz.

*Mobbing yapan yöneticiyi dava edip, manevi tazminat talep edebilirsiniz.

*Koşulları söz konusu ise kötü niyet tazminatı hükümlerine de başvurabilirsiniz.

*Bunun dışında olayları, verilen anlamsız emirleri ve uygulamaları yazılı olarak kaydedin.

*İlk fırsatta zorbayı yetkili birine rapor edin, eşitiniz ise üstünüze, üstünüz ise yönetim kurulu ve insan kaynaklarına durumu kanıtlarıyla bildirin.

*Gerekiyorsa, tıbbi ve psikolojik yardım alın. Hem yardımcı olur, hem de kanıt oluşturur.

*Şikâyetiniz hakkında ne yapıldığını araştırın.

*İş arkadaşlarınızla durumunuzu paylaşın, onlar da aynı şekilde rahatsız olabilirler, grupça başvurmanız daha etkili olabilir.

Avrupa ülkelerinde mobbing yasası

İsveç: Psikolojik tacize karşı özel yasal düzenleme yapan ilk AB ülkesi. 1993 tarihli İşyerinde Mağduriyet Hakkında Kararname’ye göre psikolojik taciz, sosyal dışlama, cinsel taciz gibi saldırgan tutum ve davranışlar mağduriyet kapsamında.

Fransa: Sosyal Modernleşme Yasası (2001) ile İş Kanunu ve Ceza Kanunu’na psikolojik ve cinsel tacize ilişkin hükümler eklendi.

Almanya: 2006 tarihli Eşit Davranma Yasası; ırk, etnik köken, cinsiyet, din, yaş vb. nedenlere dayalı her türlü ayrımcılığı önlemek ve ortadan kaldırmak amacıyla çıkarıldı.

İsviçre: Borçlar Kanunu’nun “Kişiliğin Korunması” başlıklı 328’inci maddesine göre, işverenin, iş ilişkilerinde işçilerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarını koruma ve bunlara saygı gösterme yükümlülüğü var.

İtalya: Psikolojik tacize karşı ülke genelinde koruma, genel yasalar kapsamında sağlanıyor. Bununla birlikte, psikolojik tacizle mücadelede önlemler içeren bölgesel yasalar kabul ediliyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>