Kerbela hem direniş hem diriliştir

Kerbela hem direniş hem diriliştir

TUĞBA KAPLAN

15 Kasım 2014, Cumartesi

Şehir Tiyatroları’nın yüzüncü yıl oyunu olarak sahnelenen Kerbela oyunu, döneme hakim metni, görsel efektleri, dekor ve kostümleriyle hayli etkileyici.  ‘Kerbela hem direniş, hem diriliştir.’ diyen oyunun yazarı Ali Berktay ve yönetmeni Ayşe Emel Mesci ile Kerbela’nın yazılma sürecini konuştuk.

“Bitmeyen bir yas, bitmeyen bir diriliştir Kerbela.

Kaleleri kin, düşüncesi zehir olanlara,

bir kırmızı güldür Kerbela.

Ey şehidi Ey şüheda!

Adına adanmış bir yerdir Kerbela.

Ey minik Ruğayya!

Fırat’ın susuzluktan yandığı bir gündür, Kerbela.” dizeleriyle anlatılır Kutlu Nebi’nin torunu İmam Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilişi  ve bir ağıda dönüşür. Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları‘nda sahnelenen Kerbela oyununu izledikten sonra yine anımsadım bu dizeleri.  İslam tarihinin en kanlı ve trajik olaylarından biri olan Kerbela, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)’in torunu Hz. Hüseyin’e bağlı küçük bir grubun, Hicri 61 yılında,  Muharrem’in onuncu gününde, Kerbela’da  Emevi halifesi Yezit’e bağlı ordu tarafından katledilerek şehit oldukları olaydır.  Kerbela oyunu, bu olayın sahneye müzikal olarak taşınmış hali. Tıklım tıklım bir salonda, gözünü  üç saat boyunca bir an bile kırpmayan, hıçkırıklarını, gözyaşlarını gizlemeyen bir izleyici kitlesiyle izledim oyunu. Görsel efektleri, şiirsel anlatımı ve derinlik taşıyan döneme hakim metniyle etkileyiciydi. Oyunda Kerbela sadece Alevilerin kınadığı bir olay olarak değil de, hem Sünni hem Alevi Müslüman olan herkesin kınadığı bir olay olarak anlatılıyor. Oyunun dili, üslubu kimseyi incitmiyor, dışlamıyor. Aksine Kerbela etrafında Alevi, Sünni, kendini farklı hissedenleri birleştiriyor.  İslam tarihinde üzücü,  trajik bir hadise olarak hatırlanan Kerbela’nın gerçek manasını idrak etmeyi sağlıyor.  Yezit nasıl kötülüğün, zulmün simgesi ise İmam Hüseyin’in de haksızlığa karşı başkaldırının, direnişin sembolü olduğunu izliyoruz. Kerbela ile bireysel acıların, toplumsal bilince nasıl dönüşebileceğini görüyoruz. Zulme sessiz kalanların da zalimlikten payını alacağını öğreniyoruz İmam Hüseyin’den. Konu, metin, yönetim, dekor,  kostümler ve  görsellik adına her şeyiyle etkileyici olan oyunda, oyuncuların tutukluğu dikkatten kaçmıyor. Bu yönüyle oyunun seri bir şekilde akması zaman zaman kesintiye uğruyor.

Bir an olsun sıkılmadan izlediğim bu oyun bittiğinde, yazarıyla görüşme fikrini koyuyorum kafama. Böylesine etkileyici ve derin bir oyunun arka planını merak ediyorum. Birden fazla vasfıyla karşılaşıyorum Ali Berktay’ın. Yazar, çevirmen, editör, sinema, tiyatro oyuncusu.  Telefonda oyunun yönetmeni Ayşe Emel Mesci’nin eşi olduğunu öğreniyor ve beraber görüşme fikri üzerinde karar kılıyoruz. Yılmaz Güney’in Duvar filminde,  Tuncel Kurtiz ve Ayşe Emel Mesci’nin kurduğu tiyatro topluluğunda bir iki oyunda oynamış Ali Berktay. Tiyatroya dair her şeyi yapmış. Reji asistanlığı, ışık küratörlüğü, dramaturgluk, prodüktörlük. Ve Fransa’da başladığı çevirmenliğe Türkiye’ye dönünce de devam etmiş, geçim kaygısıyla. Kerbela dışında şu an İzmir Devlet Tiyatrosu’nda oynanan kendi yazdığı bir oyun daha var. 16 ödüllü Son Çığlık. Ayşe Emel Mesci ise yetiştiği kurum olan Şehir Tiyatroları kapılarının 34 yıl sonra tekrar açılmasının mutluluğunu yaşıyor. 15 yaşından beri birlikte çalıştığı Şehir Tiyatroları Genel Müdürü ve oyuncu Erhan Yazıcıoğlu, Şehir Tiyatroları’nın yüzüncü yıl oyunu olarak Kerbela’yı repertuvara alınca  Mesci’ye büyük bir hediye vermiş.  Mesci, şu an Kerbela dışında Son Çığlık, Cesaret Ana ve Çocukları, Hamlet Makinesi, Bernarda Alba’nın Evi oyunlarını yönetiyormuş Ankara, İstanbul ve İzmir’de.

“Ali, Kerbela’yı yazmalısın”

Görüşmede ilk sorum “Kerbela’yı sahneye taşıma fikrinin nasıl ortaya çıktığı” oluyor.  Ali Berktay, bütün sakinliğiyle tane tane anlatıyor süreci: “Sene 1995’te Ayşe Emel Mesci bana ‘Sen Kerbela’yı yazmalısın.’ dedi. Kerbela, yabancı olduğumuz bir konu değil. Anadolu’nun temellerini oluşturan öğelerle ilgiliydik hep. Ama Kerbela’yı yazmak korkutuyordu.  Hata yapma riski var. Bizim toplumda böyle konularda hata yaparsanız topa tutarlar. Bir iki yıl okuma araştırma sürecim oldu. Sonra  Kerbela’yı Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği oyun yarışmasına  gönderdim. Büyük ödülü kazandı orada.  Sonra Mitos Boyut, kitap olarak bastı oyunu. Ondan sonra yıllarca sahnelenmesi için 2009’a kadar bekledik. Sonra Emel, Ankara Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Lemi Bilgin’e teklif etti. Ve kabul edildi. 2009’dan bu yana hÂLÂ sahneleniyor.”

Oyunun yazarı Ali Berktay ve yönetmeni Ayşe Emel Mesci

Saadete Ermişlerin Bahçesi

Kafama takılıyor; Ayşe Emel Mesci, durduk yere “Kerbela’yı yaz” demiş olamaz. Soruyorum, cevaplıyor adeta geçmişe giderek:  “14 yıl tiyatro yaptık yurtdışında. İsveç’te, Fransa’da Tuncel Kurtiz’le kurduğumuz halk oyuncuları tiyatro topluluğunda.  Kendi coğrafyamıza ve Orta Asya kültürüne odaklandık. Bu kültürlerin geleneklerini oyunlara nasıl aktarırız diye uzun uzun araştırdık. İslam kültürü ve tasavvufu çok ilgimi çekiyordu. Bu tarihin altında ne olduğunu merak ettim. Sema öğrenmek istedim. O arada bir dervişle tanıştım. Bana öyle kıymetli bir yol açtı ki. Tasavvuf konusunda bilgilendim. Bir gün bana bir neyzenle beraber bir kitap getirdiler. Fuzuli’nin Hadikatü’s-Süeda (Saadete Ermişlerin Bahçesi). ‘Bu senin vazifen, sahneye taşıyacaksın.’ dediler. Biraz ezoterik ama aynen böyle oldu. O gece Hadikatü’s-Süeda’yı  okuyup ağladım.  Anadolu cemleri semahları konusunda çalışmalar yapmıştım ama İslam tarihinin bu kadar kanlı bir tragedyaya sahip olduğunu o kitap ve sonrasında okuduğum kitaplarla öğrendim. Sonra Ali Berktay’a  ‘Sen Kerbelay’ı  yazacaksın ben de yöneteceğim. Bu bizim görevimiz.’ dedim ve Kerbela oyunu yazıldı.”

Kerbela, tüm insanlığı kucaklıyor

Sonra Ali Berktay için Kerbela’nın  ne ifade ettiğini merak edip, soruyorum.  “Hicret’ten 60 yıl sonra Hz. Muhammed’in torunu ve etrafındaki 72 kişinin İslam adına devleti yöneten bir iktidar tarafından öldürülüp, kafaları kesilip mızraklara asılmış, bu iktidarın hükümranlığı sürmüş hemen de yıkılmamış.” diyor.  Ali Berktay,  her haksızlığa başkaldıranın kendini bir şekilde bu olayla tanımladığını düşünüyor. Anadolu’da bunu sahiplenen insanların yüzyıllardır bu acıyı hem hafızalarında hem de fiziksel olarak yaşadıklarını anlatıyor. Bunun üzerinden de bir kültür şekillendiğini, bu yönüyle Kerbela’nın  aynı zamanda bir kültür tarihi olduğunu vurguluyor. “Sadece Müslümanları değil,  insanım diyen herkesi birleştirmeli  Kerbela.” diyor Berktay, bu yönüyle oyundaki o kucaklayıcılığın sebebini öğrenmiş oluyorum. Evet, Kerbela tüm insanlığı kucaklıyor. “Kerbela’yı araştırmak, okumak, yazmak bende büyük bir ufuk açtı. Okudukça ben bu insanları sevdim.” diyen Ali Berktay,  Kerbela’nın hem direniş hem de diriliş olduğuna inanıyor. Ona göre, Hz. Hüseyin’i tanımlayan temel konu haksızlığa karşı,  hangi koşul altında olursa olsun karşı çıkabilmek. Haksıza haksız, zalime zalim, zulme zulümdür diyebilmek. “Kerbela kimin için diriliştir?” soruma Berktay’ın cevabı “Haksızlığa  karşı yapılmış  bir başkaldırı, yüzyıllar içinde direnen herkes tarafından sahiplenerek bugüne kadar getiriliyorsa bu bir diriliştir zaten.”  oluyor.

‘Bu  iktidar sorunu değil artık, insanlığımı koruyabilme savaşı’

Herkesi kucaklayan bir oyun olması için çok uğraştıklarını anlatan Ayşe Emel Mesci,  o dönemde bugünkü kadar mezhep ayrımcılığı olmadığını söylüyor:  “O dönemde onların derdi ne Alevilik ne Sünnilik ne Şiilik’ti. Onlar bir yola çıkmışlardı ve o yolda insanlık savaşı verdiler.  Mezhep ayrımcılığı, bizim üzerinde çok durmak, konuşmak istemediğimiz konular.  Ehlibeyt,  insan kavramının içini dolduruyor. Hz. Muhammed’in hicretinden, yani Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sadece 60 yıl sonra, Hz. Hüseyin, yani Hz. Ali’nin oğlu ve Peygamber’in sevgili torunu, oğullarıyla, yakınlarıyla birlikte katlediliyor. Kimin tarafından? Toplumu İslam adına yönetme iddiasını taşıyan bir iktidar tarafından. Kerbela olayının en önemli boyutu, zulme, haksızlığa, sosyal adaletsizliğe karşı her koşulda, gerekirse bir çölün ortasında günlerce susuz kalarak başkaldırmayı simgelemesidir. Dinsel bir kavga değildir burada söz konusu olan. Hatta bir yerden sonra iktidar kavgası bile değildir. Oyunda Hüseyin düşünde gördüğü annesi Hz. Fatıma’ya şöyle der: ‘Nasıl anlatsam, bu bir iktidar sorunu da değil artık, insanlığımı koruyabilme savaşı belki de…’ Gerçekten de asıl sorun bu bence.”

Toplum, Kerbela’yı  Alevilerin derdi olarak görmeyi bıraktığında kurtulacak

Oyunda Muaviye’nin ‘çapulcular sürüsü’ sözü ve direniş vurguları dikkatimi çektiği için oyunun gündemi yakalamak adına güncellenip güncellenmediğini merak ediyorum.  Ali Berktay  ‘Yağlı kuyruğu buldu seyirtiyor çöl fareleri, çapulcular sürüsü’ diyen Muaviye’nin bu sözlerinin oyunun başından beri yer aldığını söylüyor.  Mitos Boyut Yayınları’nın bastığı kitapta da görebileceğimizi, gündemle ilişkilendirme gibi bir çabaya girmediklerini de ekliyor. Ama insanların bugüne dair bir yorum yapmalarını, bugünün olaylarıyla çağrışımda bulunmalarının ise doğal olduğunu söylüyor.  2009’da oyun sahnelendiğinde Alevi açılımı söz konusu olduğu için oynandığı yorumları yapılmış. Bugün de yine açılım söz konusu olduğu için aynı yorumlar devrede.  Ama Ali Berktay ve Ayşe Emel Mesci, Kerbela’yı güncel tartışmaların ve bugünün politik çekişmeleri içinde değerlendirmek istemiyor. “Toplumun içinde bulunduğu koşullardan sıyrılarak izlediğini, okuduğunu değerlendirmesi kaçınılmaz olsa da,  Kerbela gibi bir vakayı sadece Alevilerin derdi olarak görmekten kurtulduğu gün bu toplum da kurtulacak.” diyorlar. İlgilileri için hatırlatmakta fayda var: Kerbela, Şehir Tiyatroları’nın yüzüncü yıl oyunu olduğu için artık İstanbul’da da sahnelenecek. İzlemek için hâlâ fırsat var.

 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>