Ladin sever grup, medya operasyonuna gerekçe yapıldı Kim bu tahşiyeciler?

Ladin sever grup, medya operasyonuna gerekçe yapıldı Kim bu tahşiyeciler?

TUĞBA KAPLAN

21 Aralık 2014, Pazar

14 Aralık medya operasyonuyla çoğumuz yeni bir kelime daha öğrendik: ‘Tahşiyeciler…’ Gözaltına alınan, tutuklanan isimler ‘Tahşiyeciler’i hedef gösterdiği ve onlara operasyon yaptığı iddiasıyla iktidarın operasyonuna maruz kaldı. Fakat gözaltına alınan, tutuklanan ve neredeyse operasyonu yapanların dahi cevabını bilmediği bir soru var.

Türkiye, 14 Aralık’ta yapılan operasyonu konuşuyor. Emniyet görevlilerinin yanısıra Tek Türkiye dizi ekibinden birçok kişiyle birlikte Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca gözaltına alındı. Gözaltına alınan ve tutuklanan isimler 2009-2010 yıllarında yürütülen ‘Tahşiyeciler grubuna yönelik’ soruşturmada ‘sahte delil üretmekle’ suçlanıyor. Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın, “Onları arayıp, şikâyetiniz var mı diye soruldu” sözleri Tahşiye bahane edilerek operasyon yapıldığı algısını güçlendiriyor. Meğer Tahşiye grubu aranana kadar mağdur olduğunun farkında değilmiş! Bu operasyonu başlatabilme adına, polis ya da savcılar onlara başvurmuş.

Tahşiyeciler, Nur cemaatinin bir kolu olarak biliniyor. Said Nursi’nin vefatından sonra Risale-i Nur eserlerini okuyan talebeleri gruplara bölündü. Tahşiyeciler olarak anılan grubun manevi lideri Muşli Xoce ya da Hoca Abi adıyla bilinen Molla Muhammed Doğan da Nurcu kökenli. Ancak, Taraf Gazetesi Yazarı Mücahit Bilici ‘Kim Bu Tahşiyeciler?’ yazısında Doğan ve cemaatinin, resmi propaganda metinlerinde Bediüzzaman’ın talebelerinden Hulusi Bey’e bağlı alelade bir Nur cemaati gibi sunulsa da hakikatin bu olmadığını söylüyor.

Molla Muhammed Doğan, Kürdistan’daki medrese geleneğinden gelen, klasik ilimlere vakıf bir isim. Gruba ait Esrarname, Cihadname ve İkazname isimli kitaplar ve Muhammed Doğan’ın videolu sohbetleri Tahşiyeciler’e dair bilgi edinilen kaynaklar.

Nurculuk ile bağlantısı

Mücahit Bilici, bir dönem Yeni Asya Gazetesi ve Vakit’te yazılar yazan Mustafa Kaplan gibi kişiler ve İstanbul’da yükselen, ancak dindarlık dolayısıyla kentin nihilizminden sakınıp İslami özgünlük arayan bazı işadamları ve profesyonellerin Doğan’ın etrafında toplandığını söylüyor. Klasik İslamî bilgi ve kesinliğe susamış, özgünlük hasreti çeken bazı eski ortodoks Nurcular, İslami esaslara dönüş halet-i ruhiyesi içinde faaliyet göstermeye ve yayınlar yapmaya başlar. Tahşiye yayınları da buna tekabül ediyor. Bilici, grubun Nurculukla ilgisi olmayan aşırılıklara sahip çıktıklarını da ifade ediyor. Silahlandıklarına ihtimal vermese de, Nurcu kökenden gelip sonrasında garip suretlere giren çeşitli gruplar içinde hiçbirinin Tahşiyeciler kadar şaşırtıcı gelmediğini belirtiyor.

Tahşiyeciler, Risale-i Nurlara yaptıkları gelenek dışındaki yorumlarla diğer Nur gruplarından da yoğun eleştiri alıyor. Abdülkadir Badıllı, 2003 yılında ‘ifhamname’ isimli bir çalışmayla Doğan’a sert tepkiler gösteriyor. Badıllı, hezeyankâr ve aynı zamanda menfice tahripkâr, teşvişkâr (kafa karıştırıcı) bulduğu metinler hakkında şöyle diyor: “Kitap­ları hep aynı maksad ve aynı hedefe yöneliktir. O da özetle şudur: Basit, aciz ve biçare olan meczub Molla Muham­med-i Muşî ahir zamanda gelecek Mehd-i Azam’dır. Şu anda Amerika ile mücadele eden Üsame Bin Laden, Mehdi’nin öncü kuvveti ve askeridir. Üsame yakın zamanda kuvvetlenecek, Amerika’yı mağlup edecek ve Filistin’de İslâm devletini kuracak. Daha sonra devletin idaresini mehdiye (yani Molla-i Muşîye) teslim edecektir. Mehdî de bundan sonra Hazret-i İsa (as) ile İslâm hâkimiyetini te’sis edip ilan edeceklerdir.”

İki makale, bir haberle operasyon yapılır mı?

Çoğumuz 14 Aralık operasyonuyla ‘Tahşiyeciler’ ismini ilk kez duymuş olsak da Tahşiyeciler, takvimler 22 Ocak 2010’u gösterirken El Kaide örgütüne yönelik Türkiye çapında yapılan operasyonlarda 122 kişinin gözaltına alınmasıyla da gündeme gelmişti. Operasyon sonrasında yapılan ilk mahkemede tüm sanıklar serbest kalırken örgüt evlerinde iki adet el bombası, fişekler ve krokilerin bulunduğu söylenmişti. Tahşiyeciler’e yönelik bu operasyonun sebebi ise iddialara göre, Fetullah Gülen’in 6 Nisan 2009’da yayınlanan konuşması. O konuşmada Gülen, yeni bir irtica kampanyası başlayabileceği uyarısında bulunuyor. El Kaide türü terör yapılanmalarının Türkiye’de zemin bulmasının zorluğunu anlatıyor. PKK’yı ve onun karşısına Hizbullah’ı çıkaran güçlerin El Kaide benzeri örgütleri üretebileceğine dikkat çekiyor. Yeni örgütün isminin Tahşiye olabileceğini ve ellerine silah verilerek ‘Müslümanlar da fırsat bulduğunda teröre bulaşır’ algısı oluşturulabileceğini kaydediyor. Gülen aslında bir ‘paravan’ terör örgütünden bahsediyor. Zaman Gazetesi, diğer bazı gazeteler ve internet siteleri gibi herkül.org’da yayınlanan bu sohbeti haberleştiriyor. İki Zaman yazarı da köşe yazılarında konudan bahsediyor.

14 Aralık operasyonuna sebep olan Tahşiyecilerin hedef gösterildiğine dair bir diğer iddia ise STV’nin Tek Türkiye dizisindeki Karanlık Kurul sahnesinde geçen diyaloglar. İddialara göre, bütün bunların ardından polis harekete geçmiş. Tahşiyecilerin evlerine sahte deliller koyarak onları tutuklamış. Savcı işlem yapmış ve hâkim yargılamış. Tahşiyeciler hiç hak etmedikleri halde bin türlü belaya maruz kalmış!

Tahşiye davasında tahliye talebini oy birliğiyle reddeden mahkemenin başkanı, Şeref Akçay’dı. Onu Balyoz, Ahmet Şık ve Hanefi Avcı’ya tahliye oyuyla hatırlıyoruz. Akçay’ı Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’nın dosyasına katılmazsa bu soruşturma başlamadan biter. Üye hakim Oktay Açar ise Taraf yazarlarının sahte isimle dinlenmesine izin veren yargıç.

Tahşiyeciler Gülen’in sohbetinden önce de takip ediliyordu

‘Tahşiye Grubu’ ile ilgili devam eden davanın dosyasında yer alan belgeler, iddiaların hepsini çürütüyor. Dosyaya göre, Tahşiye yapılanmasını ilk olarak Milli İstihbarat Teşkilatı 2008 yılı öncesinde takip etmeye başlıyor. Emniyet İstihbarat ise 2008’in ilk aylarında MİT’ten aldığı bilgi üzerine çalışmalar yapıyor. Yani çalışmalar Fethullah Gülen’in sohbetinden aylar önce başlıyor. Emniyet İstihbarat 3 Aralık 2008’de 12 İl Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı’na yazı yazarak bilgileri paylaşıyor. Nur Cemaati görünümlü grubun 5 bin kişi civarında mensubu olduğu anlatılıyor. Son olarak MİT, 17 Şubat ve 30 Mart 2009’da Emniyet İstihbarat’a bilgi notları göndererek yazışmalar yapıyor. İstihbarattan raporu alan İstanbul Terörle Mücadele Şubesi de Mayıs 2009’da dosyayı İstanbul Adliyesi’ne gönderiyor. Böylece Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatılıyor ve şüpheliler teknik takibe alınıyor. 14 Aralık operasyonu kapsamında tutuklanan Eski Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Ertan Erçıktı, savcılıkta verdiği ifadede Tahşiye grubuna yönelik ilk tanımlamanın MİT tarafından yapıldığını söylüyor.

Tahşiyeciler’e operasyona imza atan müdür AK Partili vekil

İddialara bakıldığında şunu sormadan edemiyoruz: Madem ortada çok tehlikeli bir ağ var, neden Tahşiyeciler operasyonunun altında imzası bulunan dönemin emniyet genel müdürü Oğuz Kaan Köksal AK Parti’ye milletvekili yapıldı? Tahşiyeciler operasyonunun hemen ardından ‘El Kaide bağlantılı bir örgütü çökerttik’ açıklaması yapan AK Parti hükümetinin içişleri bakanı Muammer Güler değil miydi? Suç iki makale, bir haber ve bir dizi ise, operasyonu haber yapan, o dönemde yazı yazan bütün  gazeteler suç işlemiş olmuyor mu? CNN Türk ve Habertürk gibi televizyonlar da Muhammed Doğan’ın görüntülerini yayınladı.

 

 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>