Maymunluk yaparak güldürmem

Maymunluk yaparak güldürmem

Herkesin kendinden bir şeyler bulduğu bir programdı TRT Okul’daki Radi Hoca. 2 yılın ardından geçtiğimiz şubat ayında bitti. Radi Hoca ve tiplemelerini hem yazan hem de oynayan Murat Özsoy’u ziyaret ettik. Özsoy’un, Radi Hoca’yı özleyenlere yeni müjdesi var. Yakın zamanda izleyicinin mizaha doyacağı  bir program geliyor.

Radi Hoca’yı elinizdeki malzeme bittiği için mi bitirdiniz?

Aslında malzeme bitmedi. 2 yılda 430 bölüm çekildiyse bir o kadar daha giderdi. TRT Okul memnundu, devam ederdi. Ama Radi Hoca etiketi üstüme daha fazla yapışsın istemedim. Yaptığımız her tipi sınıfa ve Radi Hoca’ya bağlamak da son zamanlarda sıkıcı oluyordu.

Kendinizi tekrar etmek istemediniz yani?

Evet. Yılanlar neden kabuğundan sıyrılıp deri değiştirir şimdi anlıyorum.

Siz de deri mi değiştiriyorsunuz?

Öyle de diyebiliriz. O karakterden çıkabilmek için şu anda bekleme dönemindeyim. Üzerime yapışan Radi Hoca’dan sıyrılma vakti. 430 bölüm çektik, kolay değil. Yeni bir karakter oluştururken biraz zor oluyor geçiş. Radi Hoca’dan kurtulamadım desem yeri. (Gülüyor)

‘İzleyici, bitirdiğimize bir türlü ikna olmuyor.’ dediniz…

Program bittiğinden beri herkes ‘Neden bitti?’ diye soruyor. Esprilerle bir yerleri iğnelediğimiz için, herkesin kafasında ‘Kesin atıldılar. Bir bit yeniği var.’ düşüncesi hâkim. Şubatta bitmesinin altında bile bir şeyler arayanlar var. Oysa biz 2 sene önce şubatta başlamıştık. Tek sorun, bir final yapamadık programa.

Radi Hoca ve diğer tiplemeler nasıl çıktı ortaya?

Hepsi yaşanmışlığın ve gözlemin ürünü. Burada insanları yakalayan tamamen gözlem. Yaşıma bakan ‘Daha yaşın kaç, ne yaşadın?’ diyebilir. Ama öğrenci adamın hikâyesi bitmez. Yurt, ev, İstanbul’da yaşamak ve sokakta insanların ne konuştuğunu bilmek hepsi bir şey katıyor.

Gözlemin yanı sıra abartılmış bir tarafı da yok mu?

Abartı denir mi bilmiyorum. Ama biraz da önyargı ve varsayımın ürünü olan replikler diyebiliriz. İnsanları yakalıyor. Her izleyen, kendi hocasını ya da karşılaştığı tipleri görünce ‘Nasıl olur?’ diye şaşırıyor. Bu bir süre sonra bende ‘Galiba bütün kimyacılar aynı.’ fikrine sebep oluyor. (Gülüyor)

Yani izleyiciyi size bağlayan hayatın içinden olması mı?

Bence bütün mesele bu. Mesela geçen yılki Türkçe Olimpiyatları’nda Pakistanlı Radi Hoca’yı izlediğimde acayip duygulanmıştım. Karşımda tıpkı benim çocukluğuma benzeyen, kara kuru, esmer Pakistanlı bir çocuk, geçmiş beni taklit ediyor. Hem de Türkçe ve benim esprilerimle. Çok etkilendim. Bir kere Türkçe konuşması bir mucizeydi. Yanıma geldi, tanıştık. Benim bile hatırlamadığım bölümlerden birini baştan sona ezberlemiş.

2 yılın sonunda, öğrencilik yapmış  genç-yaşlı insanların sevgisini görmek  nasıl?

Ben artık nasıl dolduysam, bitirelim dendiğinde, bir an evvel başka işler de yapmanın heyecanıyla hemen kabul ettim. Hiç etkilenmedim. Ama bittikten sonra gelen okuyucu tepkileriyle ben de üzüldüm. Sanki Radi ölmüş gibi moralim bozuldu. Meğer Radi Hoca’yla bir gönül bağı oluşmuş.

Radi Hoca’nın hikâyesi de size ait. Hem yazıp hem oynamak zor olmadı mı?

Normal bir dizi olsa uzun sahneler ya da verilen müzikle geçebilir. Ama bizde 15 dakikalık programda 30 saniyede bir güldürmek zorundasınız. Yoksa seyirci anında gider. O sebeple aklıma gelen yeni şeyleri hemen yazıp sıcağı sıcağına ekliyordum.

Aileniz beğeniyor muydu?

Özellikle babam çok gülüyordu. Onun da yaptığı şeyleri eleştirdiğim için biliyordu. Radi Hoca’da babamdan çok şey var. Bana hitap şeklini falan kullandım.

Projeyi TRT’ye gönderirken bir önyargı var mıydı?

Birçok insan gibi başta bende de ‘TRT işte, ne bekliyorsun ki?’ önyargısı vardı. TRT denince konuşmaya, argoya dikkat edilmeli, bir ciddiyet olmalı. Zaten argo benim tarzım değil, bir de çocuklar da izleyeceği için daha dikkatli olmamız gerektiğini biliyorduk. TRT’yi de, hükümeti de, muhalefeti de eleştirdik. Buradaki sır, samimi olmamızdı. Çıkar peşinde koşma durumu yoktu. Bu da işimize yansıdı.

Bir gün bu eleştiriler yüzünden atılmaktan korktunuz mu?

İlk başta programı çekip gönderdik. Espriler iğneleyici ve sert geldi bana. Sonra ‘Devam edin.’ denince her geçen gün dozu biraz daha artırdık. Ama bir tedirginlik de vardı. Her şeye rağmen TRT’nin bize inanılmaz bir hoşgörüsü oldu. Açık kapı bıraktılar hep. Çok büyük paraların döndüğü özel bir kanalda bırakın bu kadarını, bu programı hiç yapamazdım.

Yeni proje de TRT’ye mi olacak yoksa?

Ben bu işi yaparken rahatlıyorum. Doğal olarak en rahat ve özgür nerede yapabileceksem orada olmak istiyorum. Bana müdahale edilmesini istemiyorum yani. Bakmayın aslında sinirli bir adamım. Zaten o agresiflik, dolmuş hallerim yansıyor tiplemelere de. Adam 2 saat düşünüp espri döşüyor, küfür etmek yerine. Küfür etmek daha kolay ama o benim gibi tiplemelerimi de açmıyor.

Mizah karşıma çıkıyor

Yeni projenizde Radi Hoca’dan farklı olarak neler var?

Tiplemelerin daha özgün olacağı, birbirinden farklı konuların ele alınacağı,  tiplemeleri fazla, süresi daha uzun bir program olacak. Tadımlık değil de doyumluk hikayesi olan, skeç konseptli bir proje üzerine çalışıyoruz. Spor, siyaset, diziler, hayatın içinden her şey olacak. Üslup olarak daha sert, komik ve vurucu olacak. Sosyal medya kullanıcılarını da işin içine katıp paylaşımı artırmak istiyoruz.

İsmi belli oldu mu?

Aklımda bir isim var ama söylesem mi?.. Proje netleşmediği için değişebilir. Ama ‘daha tamam’ olacak gibi. Hani bir insana ‘tamam, yeter o kadar’ anlamında ikaz niteliğinde kullanılır ya, işte öyle. Konsepte de uyuyor. İçinde isyan da, trajikomedi de var.

Siz de diğer mizahçılar gibi ‘Kendi yaşadıklarım mizah yapmaya yeter’ diyor musunuz?

Kesinlikle. Mizahı aramak için uzaya gitmeye gerek yok. İstanbul’da metrobüse bindiğinizde mizahçı olmasanız bile birçok malzeme çıktığını görürsünüz. Ve insanlar buna daha çok gülecek. Çok basit görünen olaylardan ne espriler çıkıyor. Yolda başıma gelenlerde aramaya çalışıyorum mizahı. Gerçi çalışmama gerek yok, hep karşıma çıkıyor. (gülüyor)

Hedefinizin sinema olduğunu söylüyorsunuz. Televizyon basamak mı? Biraz şöhret biraz para, ver elini sinema mı diyorsunuz?

İlk zamanlar televizyonda para kazanıp sonra hemen sinemaya atılmayı düşünüyordum. Sonra televizyondaki işin lezzetinin farklı olduğunu gördüm. Günceli yakalıyor olmak beni mutlu ediyor. Sinema elbette kafamda hep var ve olmaya devam edecek. Ama biraz daha zamanı var. Uzun uzun anlatmaya ihtiyacım olacak. O anda sinema yapmak isterim. Şimdi yeni projemle ilgili çok heyecanlıyım. Bununla işte bir üst level’a çıkmak istiyorum. İnşallah başarılı oluruz. Şu anda eğitim aşamasındayım. İleride daha iyi şeyler yapacağız; gerçek sitcom gibi bir sitcom, kahkaha efektinin değil de gerçek seyircinin olduğu…

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>