Müslümanların zengin olmasını hazmedemiyorlar

akyol

Farklı çıkışlarıyla gündeme gelen Mustafa Akyol’un, İslamî kapitalizm söylemi uzun süre tartışılmıştı. Akyol, Ufuk Yayınları’ndan çıkan ve Prof. Dr. Murat Çizak’la birlikte  yazdıkları yeni kitabı ‘Ahlakî Kapitalizm’ ile tartışmaları farklı bir boyuta taşıyor.

TUĞBA KAPLAN – 20 Ocak 2013

Gazeteci-yazar Mustafa Akyol kendini Müslüman liberal olarak tanımlıyor. Bugüne kadar hep dile getirdiği İslami kapitalizm söylemini “İslam’ın unutulan ekonomik modeli: “Ahlakî Kapitalizm” ismiyle kitaplaştırdı. Akyol ile yeni kitabını konuştuk.

Ahlakî kapitalizmden önce kapitalizmden ne anladığınızı sorsak.

Kapitalizm denince bizde akla Türk solunun diline doladığı birtakım kalıplar geliyor: ‘Kapitalizm sömürgedir, haksızlık, adaletsizliktir’. Ama çok basit tabiriyle kapitalizm bir insanın sahip olduğu sermayeyi plan ve disiplin içinde bir şeye yatırması. Yani bir insanın elindeki 100 bin lirayla, marketi olmayan bir yere market açıp yanında 5-6 kişiyi çalıştırması. Bunun yanında başta 100 bin olan sermayesini 300 bine çıkarması, belki 3 yıl sonra zincir marketler açması. Kapitalizm böyle bir şey.

Sizin ‘ahlakî kapitalizm’ dediğiniz şey bu mu oluyor?

Evet. Bir insanın kazanç elde etmek istemesinden, yanında birilerini çalıştırmasından daha doğal ne var. Aslında kapitalizmin bizatihi kendisi kirli, haksız bir şey değil. Benim sermayem var ve yanıma iki işçi alıyorum. Ama Marksizm’e göre benim bu işçileri mutlaka sömürdüğüm anlamına geliyor. Oysa İslam’da böyle bir anlayış yok. İslam’da insanların sizin emrinizde, yanınızda çalışıyor olması gayr-i ahlakî değil. Sıkça kullanılan bir hadis var: “İşçiye ücretini alnının teri kurumadan veriniz.” Aslında kimse farkında değil, bu hadis tam da işçi-işveren ikilemini onaylıyor. İslam’da hiçbir zaman işçi-işveren mantığı sorgulanmamıştır.

akyol-ic

Neden?

Çünkü insanların farklı yetenekleri var. Kimi kol gücüyle, kimisi fikirleriyle geçimini sağlıyor. Birileri düşünerek insanlara faydalı olacak işler yapıyor, diğeri günlük ihtiyaçların giderilebileceği şeyler üretiyor. Mesela ben bir şirket yönetemem. Bana deseler ki ‘Sana 1 milyon dolar verelim, bir yıl sonra bunu 2 milyon dolar yap’, yapamam.

Eleştrilen ‘İslam ve kapitalizm birbirini destekliyor.’ fikriniz neye dayanıyor?

Bir kere İslam baştan beri piyasa ekonomisini teşvik etmiş bir din. Piyasa kavramı var. Ticaret İslam’da teşvik ediliyor, Kur’an’da ve Resûlullah’ın hadislerinde bunu sıklıkla görmek mümkün. Ticaret, kapitalizmin bir parçası. Bugünkü modern kapitalizm, ticaret ve sanayiye dayanıyor. Ticaret olmadan kapitalizmden söz etmek mümkün değil. Ama İslam bunun ahlakî olmasına da büyük önem atfediyor. Ayrıca toplumda zengin ve yoksulların olacağı açık bir şekilde belirtiliyor. Özel mülkiyet ve miras hakları savunuluyor. Ayrıca zenginlerden yoksullara yardım etmelerini ısrarla talep eder Kur’an-ı Kerim. Bu noktada infak ve zekât kurumlaştırılmış bir yardımseverlik olarak öne çıkıyor. Her Müslüman zengin, servetinin belirli bir miktarını fakir kardeşleri için infak etmek zorundadır.

Yani bu ahlaklı kapitalizm mi oluyor?

Evet.

Zekât, sadaka ve vakıf kurumlarının varlığını da kapitalizme bağlıyorsunuz…

İslam medeniyetinde zekât ve sadakanın yanında bir de vakıf kurumu gelişti. Vakıf bizim uyguladığımız ve Batı’nın örnek alıp, şimdilerde çok önde olduğu bir mesele. Bir toplumda vakfın olabilmesi için ekonomisinin kapitalist olması gerekiyor. Çünkü vakıf özel girişimcilerin bir hayır amacıyla kendi paralarını vakfetmeleri için vardır. Devletten bağımsızdır. Vakfa bu yatırımı yapacak olanların iyi imkânlara sahip olması gerekir. Bizde Kimse Yok mu, İHH, Yardım Eli, Can Suyu gibi dernek ve vakıflar bunun en güzel örneği.

Yurtdışında da böyle mi?

Evet, aynen böyle, hatta daha iyiler. ABD’de hangi müze ya da kuruluşa gitseniz “X ailesinin bağışıdır.” notunu görürsünüz. Bizim bugün devletten beklediğimiz birçok şey, ABD’de vakıflar, dernekler tarafından yapılıyor. İslam medeniyetinde de böyleydi. Aslında bu İslam’ın kökündeki demokrasi izlerini gösteriyor.

Ahlaklı bir kapitalizm olduğuna göre, ahlaksızı da olmalı…

Tabii ki. Bazı dindar işadamları var. İşçisine maaş vermiyor, borcunu ödemiyor, çeşitli hileler yapıyor. Burada yanlış olan iş yapmak değil, ilkeli davranmamak, İslami ve evrensel ahlakî ölçülere göre davranmamak. Gayr-i ahlakî olan bu ve bunu eleştiriyorum. Ama liberal, piyasa ekonomisinin özünde bir sorun görmüyorum. Bunun yanı sıra her ne kadar antikapitalist Müslümanlara katılmasam da, bu noktada bir eleştirilerini haklı buluyorum. Zenginleştikçe gösteriş merakı artanları, İslami düstur ve öğretilere yakışmayan davranışı olanları itici buluyorum. Zengin dindarların bu zenginliği nasıl daha ahlakî kullanabileceklerini öğrenmeleri lazım.

Kemalistler dindarların zengin olmasını hazmedemiyor

 

Kemalistlerin kapitalizmi sevmeme nedenleri ne?

Kemalistlerin derdi dindarların zengin olmasını hazmedemiyor olmak. “Önceden bu ülkede dindarlar daha mütevazıydı. Zenginleştikçe dinden uzaklaştılar.” diyenler de laik kesim. Onlara cevabım: “Eskiden fakir oldukları için, ellerinde imkân olmadığı için mi Müslüman’dılar.” Yok öyle bir şey. Onların derdi kapalı bir ekonomi olması. Bu ekonomiden de sadece laik-Kemalist güruhun faydalanması. Şimdilerde bakın bir zamanlar çocuğunu İstanbul’a bile okumaya gönderemeyen muhafazakârlar, artık ABD’ye, Avrupa’ya gönderiyor. İş dünyasında önemli işlere imza atıyorlar. Laik-Kemalist grup da “Biz bile gönderemezken, bunlar nasıl gönderiyor, yapıyor.” diye içlerine sindiremiyor. Durum bundan ibaret.

Sıkça tartışılan ama net bir cevap alınamayan bir soru “Kapitalizm sekülerleştirir mi?” Sizce kapitalizm Müslümanlığı bozar mı?

Büyük sorular bunlar, öyle basit cevapları yok. Ama Batı tecrübesine bakarak ‘Hayır’ diyebilirim. Çünkü bu problemin temelinde aslında modernlik meselesi var. Kaldı ki modernleşmenin en önemli dinamiği iktisadi gelişimdir, bu da ancak kapitalizmle mümkündür. Bunun dışında Batı’da kapitalizmin gelişmesinde bizatihi Hıristiyanlığın ve Hıristiyan ahlakının oynadığı bir rol var. Weber’e göre Protestan ve Calvinist dindarlar kazandıkları parayı zevk-ü sefaya yatırmayıp, birikim yaparak hayır işlerine yöneldikleri için Avrupa’da kapitalist mantık gelişmiştir. Bu anlamda din ve kapitalizmin çelişik değil de birbirinin destekçisi olduğunu söylemek mümkün. Kaldı ki bu bir ahlakî kapitalizm örneği.

[email protected]

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>