Mutlak Sonun Alâmetleri

alamet

 

Gözümüzle gördüğümüz bu âlemin mutlaka, yoktan var edilen bir başlangıcı var. Başlangıcı olan her şeyin bir de sonu olduğuna göre, bu âlemin de bir sonu olacak. Kıyamet dediğimiz bu son şüphesiz gelecek. Peki  kıyametin yaklaştığını nasıl bileceğiz diye merak edenler için  ‘Kıyamet Alâmetleri’…

 TUĞBA KAPLAN – 29 Aralık Cuma

Kendi akıbetini düşünmeyi unutan insanoğlunun en çok merak ettiği şeylerden biri de dünyanın sonunun nasıl olacağı. Bu hususta birçok kıyamet senaryoları yazılıyor. Geçtiğimiz haftalarda Maya takvimine göre dünyadan ve ülkemizden binlerce insan kıyametin tek etkilenmeyeceği yer olduğu söylenen Şirince köyüne akın etti. Görüldü ki, kıyamet öyle    içi boş dedikodulara göre kopmuyor. İslâm esaslarına göre, gözümüzle gördüğümüz bu âlemin mutlaka, yoktan var edilen bir başlangıcı var. Başlangıcı olan her şeyin bir de sonu olduğuna göre, bu âlemin de bir sonu olacak. İslâm literatüründe bu büyük hâdise “Kıyamet” tabiriyle ifade ediliyor. Bu inanç, en ilkel kavimlerden en modern milletlere kadar bütün insanlığın ortak bir kültürü olarak önümüze çıkıyor. Kıyamet, dolayısıyla ahiret inancı İslâm dininin de temel rükünlerinden birini oluşturuyor. O ‘son gün’ mutlaka gelecek. Gelecek gelmesine ama bu sonun yaklaştığını nasıl bileceğiz diye merak edenler için, mutlak sonun habercileri yani ‘Kıyamet Alâmetleri’…

İnsanın ölümü kendi kıyametinin kopmasıdır

Kıyametle ilgili en geniş bilgiyi şüphesiz yine yüce dinimiz veriyor. Gerek Kur’an-ı Kerim’e gerekse Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) sudur olmuş beyanlara bakıldığında, kıyametin nasıl gerçekleşeceği başta olmak üzere, alametleri, insanların kıyametteki ahvali, karşılaşacakları safhalarla ilgili birçok bilgi edinmek mümkün. “Onlar kendilerine sâatin (kıyametin kopuşunun) ansızın gelip çatmasından başka neyi bekliyorlar? İşte onun alâmetleri (eşrat) şimdiden gelmiştir.”(Muhammed, 47/18)  

Çoğu kaynakta kıyametin iki çeşit olduğundan bahsedilir. Ama John Caroll Üniversitesi İslam Çalışmaları Öğretim Üyesi Prof.Dr. Zeki Sarıtoprak, bunun genel bir yanlış olduğunu, aslında kıyametin üç çeşit olduğunu belirtiyor. Birincisi küçük kıyamet diye bilinen insanın ölümü. Yani kendi kıyametinin kopması. Sarıtoprak’a göre insanın ölümüyle artık, dünyanın kıyametini beklemesinin veya bilmesinin bir anlamı kalmıyor. Zira kendisi için ahiret sayfası açılmış, kimine göre uzun ve meşakkatli, kimine göre ise kısa ve zahmetsiz olmakla birlikte cennet veya cehennemle noktalanacak bir safha başlamış oluyor. Dünyevî bütün meraklar, yarım kalan işler, evlenmeyen çocuklar, biçilmeyen ekinler hep geride kalıp birer yalan oluyor. Kısacası, insanın kıyameti ölümüyle zaten kopmuş oluyor.

İkinci kıyamet, hadislerde de geçen; İsrafil (as)’ın sûra üflemesiyle birlikte dünyanın ömrünün bitmesi. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri kıyameti anlatırken ‘Haşir Risalesi’nde ilk önce tevhid delilleri üzerinde durur. “Haşir bir mesele-i nakliyedir. Delili nakildir. Akıl ile ona gidilmez.” der. Akabinde haşirden bahseder ve “Asıl söz ise Kur’an’ındır. Zira söz odur ve söz onundur. Dinleyelim…” diyerek sözü ayetlere bırakır. Biz de Üstad misali kıyametin ikinci şeklinde sözü Allah kelamına teslim edelim. İsrafil’in sûra üflemesiyle güneş dürülür, ışığı söndürülür, yıldızlar yerlerinden düşüp dağılır, denizler kaynar, dağlar yürür. Kulakları patlatan o dehşetli günde kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar. İnsanlar uçuşan kelebekler gibi şuraya buraya fırlatılır, çocuğunu emziren anne dehşetten çocuğunu unutup terk eder, hâmile olan her kadın bebeğini düşürür. O azametli kıyamet saatinden sonra İsrafil tarafından ikinci kez sûra üflenir. Bu nefhayla birlikte mahlûkat kabirlerinden kalkar ve mahşer yerinde bir araya gelir. Kur’an’ın ifadesiyle “Allah, kabirlerde olanları diriltecektir.” (Hac/7)

alamet-1

‘On alâmet zuhur etmeden kıyamet kopmayacak’

Kıyametin büyük alâmetlerine geçmeden Prof. Dr. Zeki Sarıtoprak, hadis kaynaklarında geçen bazı küçük alâmetleri anlatıyor. Bunlar insanların yüksek binalar yapmakta birbiriyle yarışması. Yeryüzündeki hayat zorlaştıkça, insanların ölümü temenni etmesi. Fırat Nehri’nin sularının çekilmesi ve yatağından hazine çıkması. İslamî ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması, depremlerin çoğalması. Yahudiler ile Müslümanlar arasında bir savaşın patlak vermesi. İstanbul’un fethi, zamanın yakınlaşması gibi birçok alâmet bu kabilden sayılıyor. Büyük alametler konusunda ise Sarıtoprak, Hüzeyfe b. Esîd’in sahih bir hadis olarak kabul edilen hadisini örnek veriyor. Burada sahabîlerin kendi aralarında kıyamet meselesini konuştukları bir sırada, Resûl-i Ekrem (sas) ansızın çıkagelir. Ne konuştuklarını sorar ve “on alâmet zuhur etmeden kıyametin kopmayacağını” haber verir. İşte on alametten bazıları:

Deccal’in çıkışı

Bu konuda Kur’ân’da bir netlik olmamakla birlikte hadis kaynaklarında birçok rivayet mevcut. Bunların bir kısmı Buhari ve Müslim gibi sahih kaynaklarda yer alıyor. Meselenin temel esprisi yakalanmadığı için, bu inanç toplumları hatalı bekleyişlere itiyor. Altmış arşın boyunda, eşeğinin iki kulağı arası altmış arşın uzunluğunda bir insan, toplumun zihnine yer etmiş. Hâlbuki hadislerde otuz Deccal’den bahsediliyor. Bunlar çıkmadan kıyametin kopmayacağı haber veriliyor.

Dâbbetu’l-arz

Deccal’in çıkışındaki aynı hususlar dâbbetu’l-arz için de geçerli. Kıyametin yaklaştığını gösteren bir işaret olarak yerden çıkacak bir hayvan şeklinde tasvir edilen bu yaratık, Kur’an-ı Kerîm’de ismen zikredilen bir kıyamet alâmeti. “O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dâbbe çıkarırız, o onlara insanların ayetlerimize içtenlikle inanmadıklarını söyler.” (Neml, 27/82) Bazı hadîs kaynaklarındaki tasvirler genellikle çok büyük ve olağanüstü bir hayvanı anlatır. Ancak bir kıyamet alâmeti olarak dabbenin çıkışı sahih hadislerde mevcut. Dâbbetü’l-arz’ın bir virüs olabileceği fikri, Kur’ân’daki “dâbbe” kelimesinin kullanım tarzına daha yakın görülüyor. Zira Sebe sûresinde geçen âyette “dâbbe”, “ağaç kurdu” anlamına geliyor.

Hz. İsa’nın nüzûlü:

Bu hususta çeşitli yorumlar yapılıyor. Bazıları bunu tamamen İlâhî kudret açısından ele alırken, diğer bir kısım âlimler bunu te’vil ediyor. Konunun hem Hıristiyan hem de İslâm esaslarında yer alması dikkat çekici. Bu konuda sarih bir âyet yok. Ancak tefsir âlimleri bazı âyetlerin yorumunda buna işaretler ediyor: “Beşikte ve yetişkinlikte insanlarla konuşacak ve iyilerden olacak.” (Âl-i İmran, 4/46) âyet-i kerîmesinden, bir kısım müfessirler nuzûl-i Îsa’ya dikkat çekiyor. Nuzûl-i Îsa’ya delil teşkil ettiği ileri sürülen “Kitap ehlinden her biri ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir.” (Nisa, 4/159) şeklindeki âyet-i kerîmenin tefsirinde Hz. İsa’nın gökten ineceğine dikkat çekiliyor.

Ye’cûc ve Me’cûc

Eski Ahit’te Gog ve Magog olarak geçen Ye’cûc ve Me’cûc, Kur’ân-ı Kerîm’den anlaşıldığına göre Zülkarneyn döneminde vardı. “Ey Zülkarneyn, Ye’cûc ve Me’cûc yeryüzünde fesat çıkarıyorlar.” (Kehf, 18/94) diye kendisine şikâyette bulunulduğu anlatılıyor. Bazen sidre ağacı kadar uzun oldukları nazara verilirken, bazen de bir karış boyunda oldukları ifade ediliyor. Lakin müşterek nokta, âhir zamanda, Ye’cûc ve Me’cûc’un büyük fitneler çıkaracağı.

Güneşin batıdan doğması

alamet-2

 

Bu kozmik olay kıyametin son alâmeti olarak kabul ediliyor. Artık tevbe ve iman kapısı kapanır. Süfyanu’s-Sevrî (161/777) ve Ebu’l-Ferec el-Cevzî (597/1200) gibi zatlara göre bu alâmet “Rabbi’nin bazı âyetleri geldiği gün” (En’am, 6/158) âyetinde zikrediliyor. Dünya şu anda saniyede otuz kilometrelik bir hızla güneşin etrafında batıdan doğuya doğru dönüyor. Bir şekilde bu dönüş tersine, yani doğudan batıya doğru olacak, dolayısıyla güneş batıdan doğacak ve kıyamet kopacak. Ayrıca yeryüzünü insanlara sakin ve konforlu bir uzay gemisi şeklinde yaratan Allah (cc), insanı sonsuz nimetlere mazhar etmiş. Bu nimetlere karşılık kendisine teşekkür edilmesini, elçileri (Peygamberler) vasıtasıyla gönderdiği mesajın dinlenmesini ister. İnsanlar toplu olarak İlâhî emir ve yasakları dinlemedikleri, kâinat sahibinin verdiği nimetlere nankörlük ettiklerinde artık bu düzenin devamının bir maksadı kalmaz.

[email protected]

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>