Nasihat istersen ölüm yeter

Nasihat istersen ölüm yeter

TUĞBA KAPLAN – İSTANBUL

15 Kasım 2013, Cuma

Şu an bu satırları okurken nefesinizin duracağını, aniden ölebileceğinizi düşünün. Peki, hesap vermeye hazır mısınız? Yaptığınız ameller, kurtarıcı olabilecek mi? Yarım yamalak, son dakikada kılınan namazlar şahitlik eder mi hakkınızda? Günlük telaşın içinde sıkışıp kalan kulluk vazifesi tamamlandı mı?  Gördüğünüz ölümler size bunları hatırlattı mı hiç?

Beklenmeyen her ölüm sonrası “Nasıl olur?”  tepkisini verir insanoğlu. Bir türlü inanmak istemez ve yaşı ne olursa olsun başta kendine ölümü yakıştıramaz. Ne de olsa bir düzeni vardır. Acı-tatlı olsa da, yaşamak, dünyada var olmak güzeldir. Oysa ölüm, tarih kadar eski ve hayat kadar gerçek. Şaşırıyoruz yine de, inanamıyoruz, inanmak istemiyoruz ani ölümlere. Ne yazık ki modern insanın ahlakî, dinî ve kültürel birçok kavramda olduğu gibi ölüme bakışında da bir yozlaşma söz konusu. Gün gelir, bir yakınının ya da dostunun vefatını öğrenir.  Bir an ‘nasıl olur?’ sorusunu yine sorar. Sarsılır ilk duymanın verdiği etkiyle. Bir-iki damla gözyaşı ve ‘İyi insandı vesselam’ nidaları gelir, haklar helal edilir. Ölüm geldiği anda bıçak gibi keser hayatı ve kapıldığımız gerçekliği… Ama ne var ki modern insan, ölümün ilk şaşkınlığını üzerinden atar atmaz, ölenin cesedi bile soğumadan hayat yarışına kaldığı yerden devam eder. Kimisi kabristandan daha ayrılmadan yarım kalan işlerini düşünür, kimisi de dönüş yolunda  nerede yemek yiyeceğini… Anlayacağınız insanoğlunun muhasebesi cenazeyi defnedip, o yakını ebedi yolculuğuna uğurlayana kadardır.

Elbette günler, aylar hatta yıllar süren bir mateme girilmesi dinimizce tasvip edilmiyor. Kimseden bu dünya hayatını unutup, sadece ölümü düşünmesi de beklenmiyor. Ancak ölümlerin ardından ders çıkarma ve bir iç sorgulama, insanı belki de bir an için şaşırdığı istikametine geri döndürebilir. Ters giden hayatına çeki düzen verebilir.  “Bize nasihat et ey Allah’ın Resulü” diyen Hz. Ömer’e (r.a.) hitaben,  Nebiler Serveri’nin    “Nasihat olarak ölüm sana yeter, ey Ömer! Eğer ki bir insanoğlu ölümden herhangi bir ibret ve nasihat almıyorsa, başka neyden ders alabilir ki?” sözleri durumu özetlemeye yetiyor.

Ölüme dair idrak edilmesi gereken noktayı, “İnsanoğlu, ölmek için var olur, dirilmek için ölür ve ebediyeti duyup yaşamak için de dirilir.” cümlesiyle tam olarak ifade etmek mümkün.

Meşhur kıssadır. Halife Harun Reşit, Behlül Hazretleri’nin kapısına gelir. Niyeti ‘Adalet’ ile ilgili dünyevi tavsiye almaktır. Mezarlığı gezdirir Koca Pîr ona. Halife, önce anlam veremez ama sonra küpe niyetine şu cümleyi işitir: “Ölüm en büyük nasihattir. Eğer bunu anlamadıysa diğer söyleyeceklerimin de bir faydası olmaz.” Evet, ölüm idrakleri harekete geçiren, kalpteki, beyindeki bütün tıkanıklıkları açan, daralan ufku genişleten, derin derin nefes aldıran. Her gelişinde mutlak hakikati haykırırcasına önümüzden geçen… Bu noktada en azından her ölüm bize Necip Fazıl’ın dizelerindeki gibi “Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm/ Bana geldiği zaman böyle gelecek ölüm!” demeyi hatırlatmalı.

Ölmeden önce nasıl ölünür?

Peki, bir ölümü idrak etmek, ondan nasihat alıp hayatımıza çekidüzen vermek için ne yapmalı? Kalp ve ruh dünyamızdaki eksikliği, dağınıklığımızı ölümü sıkça anarak gidermek mümkün. Zira Peygamberimiz, (sas)  “Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hatırlayınız.” buyuruyor. Aynı şekilde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin, “Dost istersen Allah yeter! Nasihat istersen ölüm yeter.” ifadesi de bizlere aynı bakış açısını gösteriyor. Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan, Müslümanı, “Dünya hayatı sadece bir oyun, bir eğlence, bir süs, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.” diyerek eğitiyor. “Her nefis ölümü tadıcıdır.” (Âl-i İmran/185) diyor. Kısacası Müslüman ve dünya hiçbir zaman bütünleşmiyor. Allah Rasulü’nün Abdullah İbn Ömer’e yaptığı şu tavsiyeler bize dünyadaki rotamızı çiziyor: “Dünyada garip veya yolcu imiş gibi yaşa. Akşama ulaştığında sabahı bekleme. Sabaha ulaştığında da akşamı bekleme. Hastalığın için sıhhatinden ve ölümün için hayatından istifade et. Vaktini boşa geçirme.” (Buhârî, Rikak, 3)

Efendimiz’in “Ölmeden önce ölünüz.” hadisi ise şair Erdem Beyazıt’ın  “Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm/ Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.” dizelerini hatırlatıyor. Elbette ölmeden önce ölmek, fizikî olarak mümkün değil. Ama bunu mecazen hayatımıza tatbik etmek mümkün. Her insan ne yaptığını bilir ve kendi içinde nefis muhasebesi yapabilir. Ölmeden önce ölmek, ölümü hatırımızda tutarak günahlardan sakınmak ve nefsimizin esiri olmamak. Ölümün o soğukluğunu kendi bedenimizde hissedip, kabrin içini o karanlık evi ve sadece uzanabileceğimiz kadar dar bir yere gireceğimizi düşünmek. Orada yalnızca amellerimiz ile baş başa kalacağımızı bilip, hiç kimsenin yardımımıza gelemeyeceğini, sadece dünya hayatında yaptığımız güzel amellerin yardımı olacağını idrak edip, ölüm için hazırlık yapmak… Önemli olan daha hayattayken ölümü kendi dünyamızda yaşamak ve hayalî de olsa provasını yapabilmek. Mesela  ‘Şu an vefat etsem hesap vermeye hazır mıyım? Amellerim beni kurtarabilecek mi? Namazlarım tam mı? Kulluk vazifemi yerine getirebildim mi?’  gibi soruları daha hayattayken kendimize sormak ve cevaplarına çalışmakta fayda var.

Ölüm, ahirete inanan insanlarda müspet tesir yapar

Prof. Dr. Hayreddin Karaman: Ölüm, unutulması zararlı olan bir gerçeği hatırlatır, mü’minin dünyaya dalarak ahiret hazırlığını ihmal etmesini engeller, ahirete inanan insanlar üzerinde müspet tesir yapar. Ahirete iman etmeyen insanlar üzerinde iyi ve kötü iki tesirinden söz edebiliriz: İyi tesir, insanın hırsını frenlemesi, fâni dünya için yapılacak şeylerin dengesini sağlamasıdır. Kötü tesir, karanlık bir geleceğin hatırlanması sebebiyle kişinin mutsuz ve huzursuz olmasıdır. Ama ölüm en nihayetinde hayatımızın en büyük gerçeği. Ölümden de ölüm korkusundan da kaçmak mümkün değil. Onu unutarak yaşamak gerçeği değiştirmiyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>