Neden İngilizce Konuşamıyoruz?

 

İçinde bulunduğumuz çağın ortak dili, uluslararası iletişimin adı İngilizce. Önceleri bürokrat, iş adamı ya da üst düzey yöneticilerin konuştuğu bu dil, şimdilerde ortalama bir üniversite mezunu için bile olmazsa olmaz. Bakıldığında bilgili nesillerin yetişmesi ve ülkenin çıtasının yükselmesi adına iyi bir kriter gibi görünse de, bu dili konuşabilmek adına yaşananlar, sürecin o kadar da kolay olmadığını gösteriyor. Peki, gerçekten İngilizceyi ya da herhangi bir yabancı dili konuşmak anlatıldığı kadar zor mu, yoksa biz mi zorlaştırıyoruz?“İngilizceyi neden konuşamıyoruz?” dedik ve sadece soruna değil çözüme de odaklanalım istedik.

TUĞBA KAPLAN – YENİ BAHAR DERGİSİ | 15 Mart 2012

Çoğu İngilizce öğretmeni gibi, bu dili sadece kalıplarla öğretmek zorunda olduğu için şikayetçi Dilfem Dershaneleri İstanbul Zümre Başkanı Zümrüt Demirel. Ülkemizde İngilizce konuşma seviyesinin düşüklüğünü eğitim sisteminin sınava dayalı olmasına bağlayan Demirel’e göre eğitim sistemi ve müfredatın gerekliliğini yerine getirmek için, öğrencilerin gözüne soka soka gramer (İngilizce dilbilgisi) öğretiliyor. Öğrenci de geçebilmek için sadece sınava yönelik çalışmayı tercih ediyor. Oysa öğrencinin, grameri farkında olmadan öğrenmesi, ilk etapta sadece öğrendiği şeylerin adını bilmesi lazım. Mesela bir bağlacı öğreniyorsa onu cümle içinde görüp kendinin fark etmesi gerekiyor. Zira eğitim sistemimizdeki “Bunu buraya koymalısın” zorunluluğu, ezber yaptırmaktan öteye geçemiyor. İngilizcede yazma, okuma, dinleme ve konuşmadan oluşan dört beceri olduğunu anlatan Demirel, yazmanın iyi okumayla, konuşmanın ise iyi bir dinlemeyle geliştirileceğini belirtiyor. Ama ülkemizde öğrenciye sadece dilbilgisi ve okuma becerisi verilerek şakır şakır konuşması bekleniyor. Halbuki İngilizce başta olmak üzere neredeyse bütün yabancı dillerin, bu dört beceriyle kolektif bir şekilde öğrenilip konuşulması şart.

     Fatih Üniversitesi Hazırlık Okulu Modül Koordinatör Yardımcısı Tamer Kesil de Demirel ile aynı görüşte. Kesil’e göre İngilizce öğrenme sürecine bakıldığında ilk orta ve lise düzeyinde çözülmeyen ciddi bir eğitim müfredatı sorunu var. Türkiye’de ne devlet ne de eğitim kurumları bu problemi çözebiliyor. Hal böyle olunca şişirme notlarla üniversiteye kadar gelen öğrenci, hazırlıkta çok daha büyük bir sorun teşkil ediyor. Kesil, İngilizce bilmeden Amerikan Kültürü ve Edebiyatı, İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyanları ise hiç anlamıyor. Edebî eleştirilerin, yorumların yapıldığı, romanların okunduğu bu bölümlerde İngilizce konuşamamak durumun vahametini gözler önüne seriyor.
 
İngilizce Yeterlilik Endeksi’nde Türkiye sondan ikinci Araştırma şirketlerinin ülkemizde yaptığı araştırmalarla İngilizce konuşamama ve öğrenememe sorunu adeta tescilliyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) ‘Türkiye’nin İngilizce açığı’ başlıklı araştırmasında, devlet okullarında okuyanların 11 yıllık eğitim süresince öğrendiği İngilizcenin ‘What is it? (Bu nedir)’ ve ‘It is a pencil (O kalemdir)’in ötesine neden geçemediğini ortaya koyuyor. Araştırmada Türkiye’nin İngilizce seviyesinin düşük olmasının eğitim sorununun bir parçası olduğu üzerinde duruluyor. TEPAV’ın çıkardığı ‘İngilizce Yeterlilik Endeksi’ sıralamasında ülkemizin sondan birinci olması ise daha çok yol alınması gerektiğini gösteriyor. Çalışmaya göre en büyük eksiklerden bir diğeri, İngilizce eğitiminde başlangıç yaşının büyük olması. Endekste yüksek ve orta sıralarda yer alan ülkelerde İngilizce eğitimine çocukların eğitim hayatlarının ilk yılında başlanıyor. Türkiye’de ise bu ders, ancak 4. sınıfta, sınıf öğretmenleri gibi konuda uzman olmayan öğretmenler tarafından veriliyor. Lise giriş sınavlarında, İngilizce en temel haliyle soruluyor. Araştırmada bunların yanı sıra, eğitim sisteminde İngilizce programının ağırlığı zamanla azalırken, 2005 yılından itibaren İngilizce hazırlık sınıflarının kaldırıldığı hatırlatılıyor. Artık sadece bazı üniversitelerin belirli bölümlerinde okuyacak öğrencilerin bir yıl yoğun İngilizce eğitim hakkı bulunuyor.

   Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in İngilizce eğitimi sisteminin sorunlu olduğunu kabul etmesi de araştırmayı destekler nitelikte: “Biz insanları 12-13 sene okutuyoruz sonra dershanelere gönderiyoruz. Çocuklara okullarda 4. sınıftan başlayarak, üniversiteye gelene kadar 10 yıla yakın İngilizce öğretiyoruz. Ama tek cümle bilmeden mezun ediyoruz.” Ülkemizde İngilizce öğretilemediğini ifade eden Dinçer, öğretme-öğrenme-öğretmen-kullanılan metodoloji ve kaynakları irdeleyerek sorunun neden kaynaklandığını çözmeye çalışıyor. Yanıtı ise yine kendisi veriyor: “Tek bildiğim sorun bizde. Çocuklarda değil. Çocuklar suçlu değil, biziz suçlu. Bir yerde sorun varsa sorumluluk yöneticilerindir.”
 
‘İngilizce biliyorum diyebilmek istiyorum’

Araştırmaların sonucu, rakamsal veriler hatta Bakan Dinçer’in tespitleri şüphesiz çok önemli. Ama İngilizce öğrenme ve konuşma uğruna yaşanan sıkıntıları, yaşayanlar dışında hiçbir araştırma ya da veri anlatamıyor. Zira yıllarca İngilizce konuşabilmek için sıkıntı çekenler hayli fazla. Dertlerini, şikâyetlerini ve önerilerini paylaştıkları bir grupları bile var. Bir grup üyesinin paylaştıkları problemi özetler nitelikte: “Elementary (başlangıç) seviyesinde bir İngilizce kursuna gidiyorum. Şu an itibariyle kursun bitmesine iki hafta gibi bir zaman kaldı. Ama bana ‘Ne öğrendin? Bir cümle kur bakayım’ deseniz, dört tane cümle kurabilmek için inanılmaz çaba sarf ederim. Kursta dilbilgisi dışında pek bir şey öğrenmedik. Konuşmam rezalet durumda. Bir de buna sınıfın çoğunluğunun hocalara ‘Türkçe konuşun’ ısrarı eklenince İngilizcenin nasıl konuşulabileceğini siz düşünün. Benim en çok istediğim şey konuşmak. En azından gönül rahatlığı ile ‘İngilizce biliyorum’ demek istiyorum.”
 
Görüldüğü gibi şikayetler ve beklentiler bilindik. Çünkü aynı şeyleri defaatle dinledik. Peki problemin çözümünü sadece eğitimci ve yöneticilere mi bırakmak lazım? Tabii ki hayır. Ancak bireyi kendi başına bırakmak da doğru değil. Zira kişiler, kendi çabalarıyla bir yere kadar mesafe kat edebilir. Kalıcı ve nihai çözüm için karar alıcı mekanizmaların, eğitim sistemini değiştirerek, dil öğrenme ve konuşmayı kolaylaştıracak metodları geliştirmeleri şart.

İngilizce konuşmak için neler yapılmalı?

İngilizce dışında Rusça, Almanca ve Arapçayı film izleyerek öğrenen Tamer Kesil, İngilizce öğrenme ve konuşma sürecinde bireye ve devlete büyük görev düştüğünü dile getiriyor. Okullarda öğrencilere sadece kitapla eğitim verilmesinden yakınıyor. Kesil, “Tamamen bilgisayar endeksli eğitim sistemi olsun” demese de, İngilizce milyonlarca eğitim sitesiyle -multimedya aracılığıyla- kelime ve doğru telaffuz becerilerinin geliştirileceğine inanıyor. Ona göre eğitim müfredatları öğrencilerin, teknoloji ilgisi dikkate alınarak düzenlenebilir. ‘Social construction method’ (sosyal yapı metodu) ile eğitim geliştirilebilir. Zira öğrenciler sosyal paylaşım sitelerinde aktif. Çoğu konuda İngilizce pratik yapma imkânı da mevcut. Yeni jenerasyonun iyi okunması gerektiğine dikkat çeken Kesil’e göre Ipad ve Iphone’u olan bu nesil aslında İngilizce’den uzak değil. Oyunların ve sitelerin bilgileri hep İngilizce. TOEFL gibi ELT gibi intergrated skils (bütün becerileri iç içe geçiren) bir plan şart. Oku, dinle, not al, yorum yap şeklinde bütün beceriler aktif hale getirilebilir. Ülke genelinde İngilizce örgün ve yetişkin eğitimi konusunda kampanya başlatılabilir. Saatlerce dizi izleyen bir toplum yerine, dil öğrenen bir toplum seferberliği olabilir. Dil öğrenmenin devlet politikası olması şart. Türk eğitim sistemindeki ezbere dayalı müfredatların kaldırılması elzem. Birey öğrenmek istediği, konuşmak istediği dilde dinleme yapıp altyazısız film izlemeli.

[email protected]

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>