Resulullah’ın doğumu, kainâtın bayramı

Resulullah’ın doğumu, kainâtın bayramı

TUĞBA KAPLAN – İSTANBUL

10 Ocak 2014, Cuma

Nebiler Serveri’nin (sas) doğum günü  olan Mevlid Kandili için, topyekûn insanlığın yeniden doğumu denebilir. Bu yıl 12 Ocak Pazar gününe denk gelen Mevlid Kandili’ni O’nun dünyayı şereflendirdiği güne kadar akın karadan, gecenin gündüzden, gülün dikenden farkının olmadığı, dünyanın umumî bir mâtemhâne olduğu idrakiyle değerlendirmeye ne dersiniz?

Merhabâ ey cân-ı cânan merhabâ/ Merhabâ ey derde dermân merhabâ/ Merhabâ ey cümlenin matlûbu sen/ Merhabâ ey Hâlikın mahbûbu sen/ Merhabâ ey pâdişah-ı dû cihân/ Senin için oldu kevn ile mekân/ Merhabâ ey rahmeten lil-âlemîn.”

İnsanlığın İftihar Tablosu’nu (sas) Mevlid’inde böyle anlatıyor Süleyman Çelebi. Getirdiği mesaj vesilesiyle bütün varlığın çehresine nur saçan, nazarları ahiret yamaçlarına çevirerek topyekûn insanlığa Cennet ve Cehennem’i tanıtan ve ebedî saadet yollarını aydınlatan Allah Rasûlü’nün (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) doğumu, bütün insanlığın ve kâinatın bayramı. Bir bakıma, topyekûn insanlığın da yeniden doğumu. Nebiler Serveri’nin dünyayı teşrif etmesine ve bu hadiseyi anlatan eserlere ‘mevlid’ adı veriliyor. Mevlid aynı zamanda, dinî ve içtimaî olarak önemli günlerde Efendimiz’in (sas) hayatını anlatan şiirlerin okunduğu, Kur’ân tilâvetinin yapıldığı törenleri ifade ediyor. Allah Resûlü (sas) Rebîülevvel ayının 12. gecesinde, miladî takvime göre ise 20 Nisan 571 Pazartesi gecesinde dünyayı şereflendirmişti. 12 Rebîülevvel Mevlid Kandili kutlanırken, günümüzde 20 Nisan’a denk gelen günün içinde bulunduğu hafta ise ‘Kutlu Doğum Haftası’ adıyla çeşitli etkinliklerle değerlendiriliyor. Bu kutlamalar şüphesiz Efendimiz’i daha yakından tanımamız ve O’nun yolundan gitmemiz için güzel bir vesile.

Mevlid Kandili’ni kutlamak bi’dat mıdır?

Nebiler Serveri için mevlid yazma ve okutma konusunda bazı tartışmaların olduğu biliniyor. Bu itirazların bir kısmı mevlid törenlerindeki dinin ruhuna uygun olmayan davranışlar ve Mevlid manzumesine Kur’ân mesabesinde kıymet verilmesi. Diğer bir eleştiri ise bu metinlerde tarihi hakikatlere uymayan anlatımlar bulunduğu yönünde. Mevlid Kandili’nin Peygamberimiz’den 3–4 asır sonra kutlanmaya başlandığı, sonradan ortaya çıkan anlamında bid’at olduğu ileri sürülür. Âlimler bid’atleri iki kısma ayırır ve bir kısmının bid’at-i hasene denilen, dinen hoş görülebilecek işleri kapsadığını belirtir. İbn Hacer ve Süyûtî gibi âlimler, mevlid merasimlerinin, bid’atin bu kısmına girdiğini söyler. Bediüzzaman Said Nursi de bu meseleyi şöyle izah eder: “Mevlid-i Nebevî ile Miraciye’nin okunması gayet faydalı ve güzel bir âdettir ve iyi, hoş bir adet-i İslâmiye’dir. Belki hayat-ı ictimaiye-i İslâmiye’nin gayet latîf, parlak ve tatlı bir sohbet sebebidir. Belki, hakaik-i imaniyenin hatırlatılması için en hoş ve şirin bir derstir. Belki imanın envarını, muhabbetullahı ve aşk-ı nebeviyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyaran) ve müessir bir vasıtadır.” (Mektûbât, s. 281) Mevlid kutlamasında okunan Kur’an-ı Kerim’ler, getirilen salavatlar, yapılan vaazlarla, dinî his ve heyecanı hareketlendirmesi, ayrıca Efendimiz’in dünyaya gelişine bir sevinç ve şükür gösterisi olması itibarıyla âlimler tarafından ‘bid’at-i hasene’ olarak değerlendiriliyor.

Geçmişten bugüne Mevlid Kandili

Kaynaklara bakıldığında Doğu’da dindar ve mutasavvıf çevrelerde bireysel faaliyetlerle doğan Mevlid kutlamalarının, kısa sürede Mısır, Mağrib ve Endülüs’e kadar uzandığı görülüyor. Daha sonra İran ve Hindistan bölgelerinde halkın etkin olarak katıldığı merasimler arasına giren Mevlid faaliyetleri günümüze kadar geliyor. Nebiler Serveri’nin sağlığında ve Hulafa-yi Raşidin dönemiyle, Emevi ve Abbasi devirlerinde ise Mevlid’le ilgi bir uygulamaya rastlanmıyor.

Sünni Müslümanlarda ilk mevlid merasimi, hicrî 604 yılında Selahaddin Eyyûbî’nin eniştesi Erbil atabeyi Melik Muzafferuddin Gökbürü tarafından tertip edilir. Merasimler, bütün halkı kapsayacak bir şekilde ayarlanır. Efendimiz’in doğup büyüdüğü yer olması hasebiyle Mekke’de doğduğu ev kutlamaların merkezi yapılır. Mekke ve Medine’de düzenlenen ihtişamlı kutlamalara devlet erkânı  da katılır. Mevlid kutlamalarının en yaygın olduğu ülke Mısır, Fatımilerin ilk dönemlerinden itibaren her yıl görkemli Mevlid merasimlerine ev sahipliği yapar. Törenler Fatımi devleti yıkıldıktan sonra Memluklular ve Selahaddin Eyyubi dönemlerinde de devam eder.

Osmanlı’da ise Mevlid Kandili, Kanunî Sultan Süleyman döneminden itibaren saray protokolünde yer alır. Osmanlı’nın yıkılışına kadar bu törenler büyük bir titizlikle gerçekleştirilir. Osmanlı teşrifatında padişahın, merasim erkânı ve muhafızlarının katılımıyla oluşan Mevlid Alayı kurulur. Padişahın başını çektiği alayı camiye yaklaştığında müezzin mahfelinde Fetih Sûresi okunmaya başlar. Sûre tamamlandığında padişahın mahfel-i hümayuna geldiğini belli etmek için kafesin küçük penceresi açılır ve cemaat ayağa kalkar. Müezzinler, Hz. Peygamber’in özelliklerini belirten metinler okur. Ardından Ayasofya, Sultanahmet ve törenin yapıldığı caminin vaizleri sırayla kürsüye çıkıp kısa vaazlar verir. Her vaizin kürsüye çıkışı sırasında cemaate şerbet ikram edilir. Ardından Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i okunur. 1910’lu yıllarda Mevlid günü ülkede kutlanan resmi tatiller arasına alınır. O’nun doğumuna verilen öneme binaen adi suçlardan mahkûm edilen şahıslardan cezasının üçte birini çekenlerin bu günde afla serbest bırakıldığı da kayıtlarda geçer.

Âlemlere rahmet olanın doğduğu gece

Doç. Dr. Selami Bakırcı, ‘Mevlid/Doğuşu ve Gelişimi’ adlı kitabında Mevlid Gecesi’nin en kutsal gece olarak zikredildiğini şöyle anlatıyor: “İbni Hacer el Heytemi, Mevlid gecesinin Kadir Gecesi’nden daha üstün olduğunu öne sürer. Çünkü Mevlid Gecesi Hz. Peygamber’in dünyaya geldiği gece. Kadir gecesi ise dünyadayken ona sunulmuş bir nimet. Ama O’nun doğduğu gece bütün kâinat ve bütün mahlûkat üzerine bir nimet. Manevi olarak faydaları daha kapsamlı. Kadir gecesi meleklerin yeryüzüne inmesiyle şereflenir. Mevlid Gecesi’nde ise meleklerden üstün olan Allah’ın Resûlü doğmuştur. Kadir Gecesi, Resûlullah’ın ümmetine olan rahmetinden dolayı üstün. Mevlid Gecesi’nde ise üstünlüğün bizzat kendisi zuhur etmiştir.” Bakırcı, ilim adamlarının buna dayanarak Mevlid, Kadir, Miraç, arefe ve cuma Gecesi şeklinde bir sıralama yaptıklarını söylüyor. Selami Bakırcı, bu özel gün bol bol salavat getirerek,  O’nun ruhuna Kur’an-ı Kerim okuyarak geçirilmesini tavsiye ediyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>