Safari’nin başkentinde

Safari’nin başkentinde

Yapılan yollardan, düğmelere bağlı şehir hayatından sıkıldınız mı? Hadi kalkın ve Afrika’ya gidin. Derin bir nefes alın. Safari turu, Kenya’nın havası gibi sıcak insanı, dokunacakmışsınız gibi yakın, berrak seması sadece ruhunuzu değiştirmiyor. Ufkunuzu ve bakışınızı da genişletiyor.

“Sonra bir çağ geldi/ Baktım kafamda karıncalar vardı/ Sonra yapılardan yollardan bıkmıştım/ Kötü meydanlarda boğuluyordum/ Suları borulara almalarına kızıyordum/ Sonra kalkıp Afrika’ya gittim/ Ohh Afrika’ya.” Şair Erdem Bayazıt, şehir hayatından bıkkınlığını, “Gölgeler” isimli şiirinde bu dizelerle dile getiriyor. Eğer şehir hayatından bıktıysanız ve kafanızda karıncalar varsa, bu kez yakında bir yere değil de şair gibi ‘Ohh!’ deyip Afrika’ya gidebilirsiniz. Biz de Pronto Tur’un Kenya’ya düzenlediği safari daveti vesilesiyle yola çıktık.

Yedi saatlik bir yolculuğun ardından Kenya havaalanındayız. Çıkışta ılık, güneşli ama yakmayan bir havayla karşılaştık. Gezi boyunca yolculuk yapacağımız safari arabasıyla Sitima Ole geldi bizi almaya. Bir butik otelde dinlendikten sonra Naivasha Gölü’ne doğru yola çıktık. Yol boyunca birçok kilise gördük. Kenya’nın yüzde 75’inin Katolik ve Protestan Hıristiyan, yüzde 25’inin ise Müslüman olduğunu öğrendik. Müslümanların çoğunluğu Mombasa denilen sahil kıyısında yaşıyor.

Naivasha Gölü’nde kartalların balık avı

Kenya, Doğu Afrika’daki önemli ülkelerden biri. Bölgenin hayat kaynağı Rift Vadisi tüm zenginliğini sunuyor. Ama burada yaşayan insanlar 40 yıl öncesine kadar sömürüldükleri için tarım ve hayvancılık konusunda oldukça eğitimsiz. 1942 İtalyan yapımı olduğunu öğrendiğimiz bir yolu geçerek Kenya’nın en yüksek tepesi Rift Vadisi’nde fotoğraf çekmek için araçtan indik. Ertesi gün erkenden kalkıp Naivasha Gölü’nün yolunu tuttuk. Hem güneşin doğuşunu hem de kartalların balık avını görmek farklı bir deneyim doğrusu. Kenya’nın en büyük göllerinden biri olan Naivasha’da sayısız kuş türü var. Tabii bir de su aygırları. Tüm ağırlıklarıyla gölün üzerinde süzülüyorlar. Göldeki tekne turunun ardından konakladığımız otelin bahçesine döndük. Bir de ne görelim; oradan oraya zıplayan, yanımızdan hızla geçen maymunlar… Sanırsınız maymunlar cehennemi (!) Komik oldukları kadar hızlı ve çok uyanık canlılar vesselam.

Safari olmazsa olmaz!

Kenya’ya giden birçok kişi gibi bizim de amacımız, dillere destan safari heyecanını yaşayıp, büyük beşliyi görmek.. Naivasha Gölü’nden ayrılıp, 4 saatlik yolun ardından safari yapacağımız Masai Mara’ya geldik. Ucu Tanzanya’ya kadar uzanan, adı geniş verimli topraklar anlamına gelen bir safari alanı. Alana girmemizle nesli tükenmekte olan leoparı görmemiz bir oldu. Şaşkınlıkla beraber ilginç bir heyecan hakimdi. Ağzında avladığı impalanın parçalarıyla salına salına ağaçtan indi. Safaride rastlanması en zor canlı olan leoparı biz daha ilk günden görüyoruz. Safari tüm hızıyla devam ederken avını arayan bir çitaya rastladık. Anlatırken kulağa çok basit gelebilir. Ama o çitayı görmek için dakikalarca bekleyen bizim gibi 20 safari aracı daha vardı. Büyük 5’li arasında olmasa da birbirinden ilginç hareketleri ve duruşlarıyla adeta poz veren bir grup zürafayla karşılaşmak yorgunluğa değdi. Şimdi geriye büyük beşlinin tamamlanmasına bufalo, gergedan, fil ve aslan kaldı.

Her şeye, hayata ‘Hakuna Matata!’

Masai Mara topraklarında üçüncü günün sabahı ve ikinci kez safarideyiz. Safarinin öyle bir günde olup bitecek bir şey olmadığını, sabahın beş buçuğunda kalkınca anladık. Kenyalıların Swahili dilindeki ‘Hakuna Matata’ sözcüğüyle ‘Neyse büyük beşliyi görelim de, önemli değil.’ diyoruz. ‘Hakuna Matata’ (önemli değil, problem yok) tüm Kenya’nın hayat felsefesi gibi bir şey. Anlaşılan bütün rahat ve sakin hallerini ‘Hakuna Matata’ya borçlular. Safarinin ilk dakikaları ve biz bir bufalo gördük. Şanslıydık aslında çok zorlanmadan ve yakından görebildik. Derken bir aslan ailesine rastladık. Gördüğümüz en güzel aslan parçalarıydı o yavrular! Bir anda seke seke geçen impala, baba aslanı harekete geçirdi. Ama impala ve ceylan ordusu aslandan daha hızlıydı. Safariye küçük bir fil ailesiyle devam ettik. Türkiye’de sadece hayvanat bahçesinde görebildiğimiz sevimli filler capcanlı karşımızdaydı. Tabii heyecanlanmamak elde değil.

Ticaret merkezine dönüşen şehir

Kenya gezisi boyunca insanları yakından görebilme şansımızın olduğu tek yerdi Masai yerlilerinin köyü. Önce İngilizce bilen birkaç kişiden biri olan David karşıladı bizi. Çamurdan yapılmış evlerini gezerken, David inek kanı içtiklerini anlattı. Ve o seremoniyi bize kişi başı 30 dolar karşılığında gösterebileceğini söyledi. Bunu duyunca Kenya’da birçok yerin özellikle de Masai’nin turizm ticaret merkezi haline dönüştüğü kanaatine vardık. Masaili kadınların kısa bir şarkı dinletisinin ardından, bir çeşit ritüel olan erkeklerin ilginç Masai dansına rastladık. Masai kasabasında yürürken, sıra sıra dizilmiş dükkanlar dikkatten kaçmıyordu. Özellikle de Mubarek Gen Shop. Somalili bir Müslüman baba-oğul dükkân sahibi. Tamamen duygusal amaçlı Masai’deler. Yoksa kim dayanır altı ay ailesinden uzak kalmaya. Akşam olmadan tekrar safariye çıktık. Aslanların vazgeçilmez yiyeceği bufaloların bolluğu, kolayca görmemizi sağladı. Dönüş yolunda gün batımını izlemek de hayli keyifliydi.

Ve büyük beşli tamamlanır…

Kenya’da dördüncü gün ve yine yollardayız. Yedi saat süren yolculuğun ardından Nakuru’dayız. Çalışanların söylediğine göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Galatasaray eski futbolcusu Hasan Şaş’ın kaldığı oteldeydik. Yakından görmeye gittiğimiz Nakuru Gölü’nün üzerinde flamingolar, pelikanlar ve birbirinden ilginç kuşlar adeta dans ediyor. Sonra çılgın baboonsların mekânında bulduk kendimizi. Birbirlerine öyle zarar veriyorlar ki biz korkarken, onların eğlendiğini öğrendik. Çok geçmeden beklenen an geldi. Ağzı geniş ve siyah olarak ikiye ayrılan gergedanları nihayet gördük. Böcek ve bitlerden korunmak için çamura yattığını, güneşle derilerinin muhafaza olduğunu öğrendik. Daha sonra tüm canlılığıyla zebralar karşımızda. Dönüşte ağaçlar arasında kayıp giden güneş bizi uğurladı. Büyük beşliyi görerek bitirdiğimiz safarinin hazzıyla dönüşteyiz. Kenya’da son gün Nairobi’deki havaalanına varmakla başladı. Sonunda sıcağa, berrak gökyüzüne, kavruk tenli, güzel yürekli insanlara, Kenya’ya veda ediyoruz…

Ne yenir? Aç kalma endişesi taşırken, karşılaştığınız tat, bu kaygının yersiz olduğunu gösteriyor. Balık ve sebze yemekleri oldukça lezzetli. Kenya tam bir meyve cenneti. Ananas, karpuz, mango, muz zaten yemek yeme ihtiyacı hissettirmiyor. Ayrıca yol boyunca közlenmiş mısırı denemeden geçip gitmeyin.

Nereye gidilir? Safari dışında, Naivasha ve Nakuru gölleri görülebilecek yerler arasında. Afrika kültürünün sergilendiği National Museum, Nairobi Ulusal Parkı, farklı mimarisiyle dikkat çeken parlamento binası ve karşısındaki manzara görülmeye değer.

Ne alınır? Uğradığımız üç hediyelik eşya dükkânında karşılaştığımız yüksek fiyatlar, burada pazarlıkla bile alışveriş yapılmayacağını gösterdi. Bu noktada hediyelik eşya dükkânları yerine havaalanındaki duty freelerden, üç-dört kat daha ucuza ve pazarlığa gerek duymadan Afrika’ya ait el yapımı hediyeler alabilirsiniz.

Ne zaman gidilir? Kenya’da yağışların başladığı ocak-şubat ayının gelişiyle her taraf yeşile bürünüyor, hayvanlar daha sağlıklı görünüm alıyor. Nisan-mayıs, yağışlar geziyi aksatacak kadar yoğun oluyor. Ardından sıcak ve kurak günlerle beraber ağustosta otçul hayvanların göçü başlıyor.

Aslan

Fil

Bufalo

Nairobi

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>