Siyasî yanım babamın kaderiyle şekillendi

Siyasî yanım babamın kaderiyle şekillendi

TUĞBA KAPLAN

9 Mayıs 2015, Cumartesi

Zeynep Altıok Akatlı, CHP İzmir Birinci Bölge milletvekili adayı. Şair Metin Altıok ve yazar Füsun Akatlı’nın kızı olan Altıok, siyasete nasıl girdiğini, Sivas katliamını ve vekil olduğunda yapmayı planladıklarını anlattı.

Zeynep Altıok Akatlı, denince ilk akla gelen şüphesiz 93 Sivas katliamı ve Metin Altıok oluyor. Kendisi Madımak Oteli’nde yakılan şair Metin Altıok’un ve yazar Füsun Akatlı’nın kızı. Sadece Sivas değil, birçok faili meçhul davayla hukuki mücadelesini sürdüren, kültür sanat faaliyetleriyle epey yol alan, Toplumsal Bellek Platformu kurucusu Altıok, şimdilerde siyaset sahnesine çıkmaya hazırlanıyor. Memleketi İzmir’den CHP birinci bölge milletvekili adayı olan Altıok ile siyasete girişini ve hedeflerini konuşmak üzere bir araya geldik.

Aslında siyasette yeni değilsiniz. Ancak bir gün milletvekili olma gibi bir planınız var mıydı?

Siyasete girme gibi bir planım yoktu. 2 Temmuz 1993’te yaşadığımız trajik ve kabul edilmesi mümkün olmayan olayın ardından yürüttüğümüz mücadele beni bu yola itti. Zaman içerisinde bizim gibi canı yanmışların ne kadar çok olduğu, bu ülkenin farklı kesimlerinde farklı kültürlerden insanların yaşadıkları zulmün farkındalığı bende arttı. Dolayısıyla mücadelemizin tekil değil, herkesin özgürlüğü için olması gerektiğini hissederek, siyaset yoluna giriş yaptım. Siyaset alanına girişim bir mücadelenin eseri.

Nasıl bir mücadele?

Hem aktivist, hem partili, örgütlü bir mücadele. Örgütlü mücadeleyi partiyle sınırlı tutmayan, sorun içerisindeki tüm eylemliliklerde var olmaya çalışan, hem STK’larda hem sokakta hem partili alanda şekil bulan bir yolculuk oldu benimki. CHP İstanbul il başkan yardımcılığı görevindeydim, son kurultayda parti meclisi üyeliğine seçilmiştim. Bunların doğal seyri genel seçimlere gelince adaylık  kaçınılmaz oldu. Bunun sebebi de insan hakları alanında Türkiye’de yaşanan bütün mağduriyetlerin sesi olabilmek. Çözüm önerilerini yaptırım gücü olan bir mevkide, Meclis çatısı altında sormaya devam etmek için istediğim bir gelişmeydi.

Seçilmeniz durumunda Meclis’te ne tür konuları gündeme getirmeyi düşünüyorsunuz?

İnsan hakları, özgürlük, barış mücadelesi, insanlık suçları ve faili meçhul cinayetlerin takipçisi olmak önceliklerim arasında olacak, tıpkı şimdiye kadar olduğu gibi. Bizim yaşadıklarımızı yeni nesiller yaşamasın ama bizim yaşadıklarımızdan bir bellek oluşturup ders çıkarabilsinler diye uğraşacağım. Kültür sanat alanında gündeme getireceğim konular olacak. Çevreye duyarlı biriyim. Hayvan severim. İki kedisi olan, sokakta gördüğü eşekleri bile sahiplenmek isteyen biriyim. Bu alanlarda da duyarlılık göstereceğim aşikâr. Tüm bunların yanı sıra bir İzmir milletvekili adayı olarak İzmir’in sorunlarını mercek altına alacağımız, İzmirlilerin sesi olacağımız bir süreç olacak.

Dersim, Maraş ve Çorum ile yüzleşseydik Sivas olmayacaktı

Sivas katliamının üzerinden 22 yıl geçti, acısı hâlâ devam ediyor ama Türkiye neden hâlâ Madımak’la yüzleşemedi?

Türkiye, geçmişteki hiçbir acıyla yüzleşmediği için henüz Madımak’a gelemedik. 1915’in yüzüncü yıldönümündeyiz. Ne yazık ki bu topraklarda insanlar arasında etnik köken, inanç, düşünce vesilesiyle büyük bir ayrımcılık yürütüldüğü bir noktadayız. Geçmişteki acılarla yüzleşmediğinizde yeni acılarla da yüzleşemiyorsunuz. 1915’le, Dersim katliamıyla, Maraş’la, Çorum’la yüzleşseydik belki Sivas olmayacaktı. Bunlardan bir ders almayarak, bunları gelecek kuşaklara taşımayarak oluşturduğumuz iklimin devamında kaçınılmaz bir acıyı daha yaşadık Sivas’ta. Bunları bir daha yaşamayalım isterken, şimdi de Roboski, Reyhanlı, Lice, Gezi, Soma, Ermenek. Olanlar önümüzde. Her geçen gün yeni bir acı yaşıyoruz. Bunun yanı sıra toplumda yok dediğimiz bilinci oluşturan o yüzleşmeleri yapmaya, topluma aşılamaya çalışan simge isimler, aydınlar öldürüldü. Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e gelen süreçte öldürülen sayısız gazeteci, aydın, entelektüel, akademisyen oldu. Bu devamlılığı kırma ve artık geçmişle yüzleşme zamanı.

Metin Altıok’u sadece Sivas katliamıyla anmak haksızlık

Bugün bulunduğunuz noktayı Altıok soyadına borçlu olduğunuzu söyleyenler var. Ne diyorsunuz bu iddialara?

Herkes istediğini düşünmekte özgür. Ama ben Altıok soyadının hukukî mücadele sebebiyle öne çıkmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Bu mücadeleden bağımsız bir üretimi olsa da, Metin Altıok’u Sivas katliamı davasından esirgeyemezdim. Bu davanın sesini duyurmak için önemli bir rolü vardı. Yine de benim için bu bir denge unsuru. Metin Altıok gibi bir ustayı sadece Sivas katliamıyla anmak haksızlık. Onu sanatı ve edebiyatıyla yaşatmak için çok uğraştım. O, sanat dünyasında kendi adıyla yaşayan bir edebiyatçı. Ben de edebiyat dünyasına denemeleriyle deneyerek katkıda bulunmaya çalışan bir bireyim. Ama siyasî yanım babamın yaşadığı kötü kader sebebiyle şekillendi. Tabii ki Altıok ve Akatlı soyadının sahibi anne-babamın evliliğinin doğal sonucuyum, onlar olmasaydı ben de olmazdım.

Siyasetin, kültürden beslenmesi gerekir

CHP kültür sanat komisyon başkanlığı yaptınız. Siyasetteki kültürel eksikliği nasıl yorumluyorsunuz?

Bu eksiklik sebebiyle siyasette kültür sanat faaliyetlerine yönelik çalışmalarım oldu. İstanbul il başkan yardımcısıyken kültür ve sanattan sorumlu başkan yardımcısıydım. TÜRSAK gibi baskıcı bir yasanın çıkarılmaya çalışıldığı, sanat eserlerinin sansüre maruz kaldığı bir sürecin içindeyiz. Kültür sanat politikaları üretmek siyasilerin işi değil. Bu işin mutfağını bilen birikimli, sanat camiasından insanlar tarafından şekillendirilmesi gerektiğini düşünerek bir sanat komisyonu danışma kurulu kurdum. Beş farklı disiplinden gelen insanlar vardı.

Peki bundan sonra kültür sanatın siyasetteki yalnızlığını giderecek çalışmalarınız olacak mı?

Ortamın kültür sanatın hak ettiği özgürlük seviyesine gelmesi, kültür sanat insanları tarafından şekillendirilmesi için çalışacağız. Kültür sanat bakanının dahi kaç oyuna, konsere, bale gösterisine, operaya gittiğini sorguluyorum. Siyaset yapan insanların kültür sanata uzaklıkları kendi siyasi vizyonlarını da sınırlıyor. Siyasetin kültür ve sanata müdahale etmeden, kültür sanattan beslenmesi gerekir. Sanat bir isyan, sorgulama, arayış. Sanatın mevcut düzene başkaldırmasını olanaklı kılan bir siyaset zemini olması gerekir, ben de bunun için çalışıyorum.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>