Sosyal medya fotoğrafçılarına tüyolar! Gördüğünüz her şeyi çekmeyin

Sosyal medya fotoğrafçılarına tüyolar! Gördüğünüz her şeyi çekmeyin

TUĞBA KAPLAN

8 Kasım 2014, Cumartesi

Mustafa Seven, Instagram’ın fenomen fotoğrafçılarından. Bir milyona yakın takipçisi olan Seven’le nasıl fenomen olduğunu, sayısı her geçen gün artan fotoğrafçıları ve sokak fotoğrafçılığını konuştuk. Instagram fotoğrafçılığına yeni başlayanlar için tüyolar almayı da unutmadık.

Bir anda nasıl Instagram fenomeni oldunuz?

Aslında foto muhabiriyim. 17 yıla yakın çeşitli gazete ve dergilerde foto muhabirliği, editörlüğü yaptım. Ama tatminsiz bir çalışma hali var foto muhabirliğinin. Gazetenin işleyişiyle, yapmak istediğin şeyler arasında ciddi fark var. Gazete o kadar çok vakit alıyor ki, ekstra bir şey yapamıyordum. Gazeteden ayrıldım. Dijital bir dönüşüm olduğunu fark edince oraya yöneldim ve dijital için bir şeyler yapmaya başladım. 6 ay ne olduğunu öğrenmekle geçti. İlk zamanlar ben de yediğim yemeği, içtiğim çayı, okuduğum kitabı paylaşıyordum.

Bir milyona yakın takipçi nasıl oldu?

Şu an 880 bin takipçim var, bir milyona yaklaştı. Bir süre sonra Instagram artık işim, işimi sunduğum bir mecra oldu. 6-7 aylık dönemden sonra profesyonel kullanmaya başladım. Paylaşım saatlerimi düzenli hale getirdim.

Gecenin üçünde bile fotoğraflarınızı görüyoruz. Otomatik paylaşım mı yapıyorsunuz?

Hayır, saat kuruyorum ve üç saatte bir kalkıyorum. Zaten çok fazla uyuyan bir adam değilim, uyanık olduğum zamanlara da denk gelebiliyor. Gün 24 saatse Instagram bütün gün aktif. Biz burada uyurken dünyanın öbür ucundaki birileri ayakta ve takipte. Onlara da bir şekilde ulaşmam gerekiyor.

Instagram’da takipçi sayınızın bazı gazetelerin tirajından daha çok olduğunu söylemişsiniz.

Bunu arkadaşlarım söyledi ama baktığınızda yalan da değil.

Sosyal medya kullanışlı olduğu kadar dejenereye de açık bir yer. Takipçi satın alıyor musunuz?

Fotoğraf paylaşarak takipçi sayısı artar mı diye bana da soranlar oluyor. Instagram’ı iyi kullananlar bilir ki, böyle bir şey yapıldığında orada var olamazsınız. Orada bir saygınlığınız ve size güvenen bir kitle var. Takipçi satın almak, beni takip edene ve fotoğrafını çektiğim insana saygısızlık olur.

İnkılap Yayınları’ndan Sokak Fotoğrafçılığı kitabınız çıktı. Ne anlatıyorsunuz kitapta?

İkinci kitabım. Sokak fotoğrafçılığı üzerine yolculuğumu anlatıp, izlenimlerimi paylaştığım, işin teknik kısımlarına da yer verdiğim, fotoğrafçılığın felsefesini anlattığım bir kitap oldu. Bu işi amatör olarak yapanlar için de bir rehber.

En çok hangi şehri, nerenin sokaklarını fotoğraflamayı seviyorsunuz?

İstanbul. Hem malzemesi bol hem de benim çöplüğüm. Dilini, sokaklarını, insanlarının neye nasıl tepki vereceğini biliyorum. Sokakta fotoğraf çekmek zorlu bir iştir, hele de insanları. O şehrin, sokaktakilerin kültürel kodlarını iyi bilmek lazım. İstanbul benim her şeyim, kendimi burada daha rahat hissediyorum. Mesela Paris’e entegre olmam, sokağın dilini anlamam, kültürel kodlarını kavramam zaman alıyor. İstanbul, kendisine ve duvarları arasında olup bitenlere tanıklık etmem için bana fırsatlar sunuyor. Bunun için ona her defasında minnettarım. Boğaziçi, Tarihi Yarımada, vapurlar, birbirini kesen binlerce sokak, yalılar, köprüler, martılar, seyyar satıcılar, balıkçılar, sokak sanatçıları… Fotoğraflarımda gördüğünüz hikâyeleri onlardan öğrendim. İstanbul’un hiçbir köşesi hikâyesiz değil.

Ama son yıllarda İstanbul’un silüetini bozan, ucubeyi andıran binalar inşa ediliyor…

Bu, İstanbul’u gerçekten seven herkesin yarası. Bir tane İstanbul var. İsteseniz İstanbul gibi ikinci bir şehir kuramazsınız. Bu sebeple herkesin çok özen göstermesi gereken bir şehir. Bu şehrin kirlenmesini içim kaldırmıyor, kızıyorum sinirleniyorum ama kızdığımla kalıyorum, elimden bir şey gelmiyor ki! İstanbul bir gün yok olursa hangi şehre giderim diye bir planım yok.

Sırf fotoğraf çekmek için seyahat ettiğiniz oluyor mu?

Çok. Bazı ülkelere sırf bu sebeple gidiyorum, Filipinler gibi. İş için gittiğim yerlerde de kendime özel zamanlar ayırıp o şehri, sokaklarını, insanlarını tanımaya çalışıyorum. Muz belgeseli için şu aralar Gana’ya gidip geliyorum ama iş dışında çıkan malzemeler görülmeye değer. 1 ayın bir haftası sadece İstanbul’dayım. Ama şikâyetçi değilim bu tempodan. Çünkü yaptıklarıma iş değil, hobi olarak bakıyorum. İşim sorulduğunda fotoğrafçıyım demiyorum. Çünkü ben fotoğraf çekerken kendimi kaybediyorum.

Yeni bir kitap, sergi var mı?

İkisi de var. Martta yine bir sergi olacak. Şu an net değil ama İstanbul’da duvarlara binaların dış cephelerine fotoğraflarımla giydirme yapmak istiyorum. Bu biraz zor, bakalım becerebilecek miyim? Projeksiyonlarla fotoğraflarımı İstanbul’un duvarlarına yansıtmak istiyorum. Kaldırım hikâyeleri olacak bu kez.

‘Fotoğraflarına bakıp şiir-hikâye yazıyorum’ diyorlar

Takipçileriniz en çok hangi tür fotoğraflarınızı beğeniyor?

Beğeniden çok etkileşim kurulmasını önemsiyorum. Siyah beyaz hikâyesi olan dramatik fotoğraflar daha çok etkileşim alıyor. “Fotoğraflarına bakıp şiirler, hikâyeler, mektuplar yazıyorum” diyenler, resim çizip gönderenler oluyor.

Fotoğraflarınızda ne buluyorlar?

Samimi bulduklarını düşünüyorum. Dijital mecranın avantajları var elbet ama aynı zamanda çok da manipülatif bir yer. Ama benim fotoğraflarımda gerçek bir dünya var.

Instagram’ın herkesin fotoğrafçı olduğu bir mecraya dönüştüğü yorumları için siz ne diyorsunuz?

Dijital mecralar sayesinde düğün, doğum fotoğrafçılarının sayısı arttı. Makinelerin ucuzlaması, üretim sürecinin kolaylaşması ve tek tuşla fotoğraf çekiliyor olması fotoğrafın kitleselleşmesini sağladı. Bu, bence çok demokratik.

Dijitalden önce kalan son film özel bir poza saklanırdı. Şimdi ‘çek-sil’ dönemindeyiz. Siz gördüğü her şeyi çeken bir fotoğrafçı mısınız?

Seminerlerde “Gördüğünüz her şeyi çekmeyin” diyorum. Fotoğraf bence çok özel anların, anıların işi. Sokak fotoğrafçılığı da bundan çok uzak değil. Saldırgan bir şekilde gördüğünüz her şeyi çekiyorsanız, bu yaptığınız işin bir süre sonra savurgan olmasına sebep olur. Fotoğrafa bakan bir başka göz bu hoyratlığı hisseder.

Fotoğraf çekerken dikkat ettiğiniz unsurlar neler?

İnsan ve hikâye ikilisi. Benim anlattığım şeyler sokakta yok saydığımız, görmek, hayatımıza dâhil etmek istemediğimiz insanlar. Onların da bir şekilde anlatılmaya değer hayatları olduğunu düşünüyorum. Samimi olan her şey benim için güzeldir. Ambalaja, albeniye aldanmamaya çalışıyorum.

Instagram fotoğrafçılarına tüyolar

– Kullanılan her mecranın özel bir dili var. Bunu iyi bilmek ve iyi kullanıyor olmak lazım.

– Paylaşılan fotoğrafların bir dili ve tarzı olmalı. Bugün sokak fotoğrafları çekiyor ama yarın martı fotoğrafları çekip onları paylaşıyorsanız bu bir tarzınız olmadığını, savruk olduğunuzu gösterir.

– Fotoğrafik bir kimlik oluşturulmalı ki tutarlılık olsun.

– İnsanların sizi takip etmesi için bir sebep olması lazım. Bu da iyi bir hikâye ve fikirdir.

– Ürettikleri içerik iyi olmalı ki, insanlar görsün.

– Hashtag dediğimiz etiketler, etkileşimi artıran unsurlar. Üretilen içeriği sunma şekli önemli.

– Aktif kullanıcı olmak, diğer kullanıcılarla iletişim kurmak, fotoğraflarını beğenmek, yorumlar yapmak…

– Efektlerle fotoğraf iyi işlenmeli.

– Her fotoğraf türüne aynı efektleri kullanmamalı.

 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>