Sünnîlik, terörizm gibi gösterilmeye çalışılıyor

Sünnîlik, terörizm gibi gösterilmeye çalışılıyor

TUĞBA KAPLAN

22 Haziran 2014, Pazar

Musul Konsolosluğu’nun basılması ve Türk vatandaşlarının rehin alınmasının ardından birçok kişi ilk kez duydu IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) ismini. Selefi bir ideolojiye sahip olan IŞİD; Irak, Suriye, Filistin ve Ürdün topraklarını içine alan, şeriata dayalı bir devlet kurmak istiyor.

Bunun için de Ortadoğu’daki savaş ve iç çatışmaların ortaya çıkardığı istikrarsızlığı lehine kullanıyor. IŞİD amaçlarına doğru ilerlerken, her eylemi ‘Sünnilik’ ve ‘cihad’ adı altında yaptığı belirtiliyor. Tıpkı 11 Eylül 2001’de ikiz kuleleri vuran El-Kaide terör örgütünün İslam ve Sünniliği kullanması gibi. Hal böyle olunca IŞİD’in Irak ve Suriye’deki eylemleri üzerinden Sünniliğin budandığı, Şiiliğin ise yükseltildiği yorumları yapılıyor. Sünnilik adına organize edildiği ileri sürülen eylemlerin, bütün dünyada (Sünnî) İslâm’ın pak yüzünü karalama çalışmaları gibi okuyanlar da mevcut. Durum böyleyken, cevaplanması gereken birçok soru ortaya çıkıyor. Irak ve Suriye’deki bu çatışma Türkiye’yi de geren Alevi-Sünni çatışmasına dönüşür mü? Bugün Irak ve Suriye’de yaşananlar evvela İslam dinini, Sünnileri, Şiileri nasıl etkiler? Bölgedeki ateş Türkiye’ye de sıçrar mı? Cevap bekleyen bu soruların peşine düştük. İran’ı ve Şiiliği Türkiye’de en iyi bilenlerden olan  Ali Ünal, İslâm dünyası ve bölünmesi planlanan ülkelerin büyük ölçüde Sünnî olduğunu düşünüyor. Aynı zamanda Sünnî İslâm, tarihte ve bugün İslâm’ın yayılmasına hizmet ettiği, Şiîlik ve Şiîler genel İslâmî blok içinde daima Sünnîlere karşı problem oluşturarak varlığını devam ettirdiği için Sünnîliğin terörizm gibi gösterilmeye çalışıldığı kanaatinde. Terör, güvenlik ve Ortadoğu uzmanı Doç. Dr. Mahmut Akpınar da, IŞİD Selefi olduğu halde Sünni vurgusu ile genelde İslam’ı, özelde ise Sünni düşünceyi bu örgütlerle ve bunların döktüğü kanla karalama çabası olduğunu söylüyor. Sosyolog yazar Ali Bulaç ise mezheplerin siyasetin bir enstrümanı olarak kullanıldığı kanaatinde. Yani mezhebin kendisinde, ne Şiilik Sünniliği imha edecek bir imana dayanıyor ne de Sünnilik Şiiliği.

Ali Ünal (Yazar)

İslâm dünyası mezhep üzerinden bölünmeye çalışılıyor

İslâm dünyası parçalanmaya çalışılıyor. Parçalanmayı gerçekleştirecek iki unsurdan biri etnik, diğeri mezhebîdir. Dolayısıyla meselâ nasıl Türkiye’de Türk ve Kürt etnik temellerde bir bölünme gerçekleştirilmeye çalışılıyorsa, PKK bu maksat için üretilmişse, aynı şekilde İslâm dünyası; Irak, Suriye, Lübnan, hatta Arabistan hattında mezhep temeli üzerinden bölünmeye çalışılmaktadır. Bunu yaparken de Şiîlik ve Şiîler mazlum konumuna sokulmakta, üretilen bir takım güya Sünnî terörist gruplarla Sünnîlik zalim konuma itilmektedir. Düşünün ki, düne kadar Suriye’de Özgür Suriye Ordusu vardı. Sonra El-Nusra çıktı, hemen arkasından IŞİD çıktı. Bunların hepsi El-Kaide temeline dayanıyor. Bunlar gücü, Irak’ı birkaç günde âdeta istila ediverecek silahları nereden alıyorlar? Elbette belli ülkeler veriyor. Sonra bir haftada Saddam’ı deviren, Afganistan’ı işgal eden ABD veya NATO güçleri, bu terör örgütlerini mi temizleyemeyecek? İslâm dünyası ve bölünmesi planlanan ülkeler büyük ölçüde Sünnî olduğu, Sünnî İslâm tarihte ve bugün İslâm’ın yayılmasına hizmet ettiği, Şiîlik ve Şiîler genel İslâmî blok içinde daima Sünnîlere karşı problem oluşturarak varlığını devam ettirdiği için Sünnîlik terörizm gibi gösterilmeye çalışılıyor. Böylece hem Şiîliğe zemin hazırlanıyor hem de İslâm’ın yüzü tamamen karartılmış oluyor. Mezhep temellerinde gerçekleştirilecek bir parçalanma, tarihte olmadığı şekilde güçlendirilecek bir Şiîlikle hem devamlı hale gelecek hem de ortaya çıkan parçalar, yani bütün İslâm dünyası, sürekli kendi içinde çatışacaktır. Bütün bu olup bitenler, Hizmet Hareketi’nin aslî temelleri ve aksiyon dinamikleriyle baştan beri ne kadar doğru bir çizgide olduğunu da gösteriyor. IŞİD, merkezî Irak’ı işgal ediyor ve ilk yaptıkları iş yüzlerce polisi infaz etmek, bir de türbelerin ve mezarların yıkılacağını ilan etmek. Yani din adına öncelikleri türbe ve mezarların imhası. Bu kadar kaba, yobaz ve cahil bir din anlayışı olur mu? Bundan daha acısı, İslâm dünyasında isim yapmış bazı âlimlerin kalkıp, bir Sünnî devrimden bahsetmesi. İslâm adına girişilen hareketlerin hep fiyasko ile sonuçlanmasına sebep olan Neo-Haricîlik inşallah gittikçe zemin kaybeder ve Müslümanlar bu olup bitenleri görerek bulunmaları gereken çizgiye belki gelebilirler. PKK terörü neticede Türkiye’de özerk bir Kürdistan getirecekse, bu defa Türkiye’yi daha zayıflatma ve kantonlara ayırma adına Alevîleri ayrıştıracak bir DHKP-C terörü bekliyor. Mevcut iktidar Alevîleri kazanmak şöyle dursun, onları İran’ın kucağına atıyor.

Doç. Dr. Mahmut Akpınar

Ortadoğu’daki bütün çatışmalar Türkiye’nin iç yapısını etkileme potansiyelinde

2003 Batı müdahalesi sonrası Ortadoğu’da Irak ve Suriye’de en net kazanımları olan hep İran oldu. Sünniler hem siyasi hem de sosyolojik açıdan mevzi kaybetti, önemlerini yitirdi. Yaşananlar, İran’ı Şiilerin hamisi yaptı. Ortadoğu’ya matuf iki hedef güdüldüğü söylenir. Birincisi bölgede etnik çatışmalar çıkarmak, ikincisi mezhebe dayalı ayrılıklar çıkarmak. Eğer İslam coğrafyasını mezhep merkezli ayrıştırmak ve vuruşturmak istiyorsanız elinizde tek enstrüman var, Şiilik ve ona liderlik edecek İran. Batı, Şia sevgisinden veya İran’a muhabbetinden dolayı değil ama İslam coğrafyasında bir Şii aktöre, devlete ihtiyaç duyduğundan dolayı söylemde karşıt oldu. Son dönemde Sünni İslam’ı terörle, kanla, şiddetle eşdeğer gösterme ve Şiiliği daha medeni uzlaşılabilir gösterme yönünde çabalar var. Kimin kontrolünde olduğu, kime hizmet ettiği karışık radikal silahlı selefi tabanlı örgütler olan IŞİD, El Kaide gibi unsurlar kullanılıyor ve bunların kanlı eylemleri başına ‘Sünni’ kavramı sürekli eklenerek haber ajanslarınca servis ediliyor. Dolayısıyla Şii anlayışı Müslüman toplumlar ve dünya nezdinde daha sevimli kılma çabası gözlemleniyor. El Kaide, IŞİD ve türevleri bir bölgeyi istikrarsızlaştırmak için etkili enstrümanlar. Selefi oldukları halde Sünni vurgusu ile genelde İslam’ı, özelde ise Sünni düşünceyi bu örgütlerle ve bunların döktüğü kanla karalama çabası olduğunu düşünüyorum. Buna engel olmak için Müslümanlar bu tür şiddeti anında ve sert şekilde kınamalı. Bu ithamların yapışmasına engel olmalılar. Suriye krizi sonrası Türkiye Alevi tabanlı terör örgütlerinde hareketlenme var ve Esed muhaberatı bunları aktif olarak kullanıyor. Suriye’de hem IŞİD, El Nusra gibi El Kaide yapılı örgütlerde savaşan Sünni unsurlar var hem de Esed yanında savaşan Alevi Nusayri tabanlı unsurlar var. Türkiye bu konuda çok dikkatli olmalı. Genel olarak bölgede mezhep çatışması alevlendirilmek, harlanmak isteniyor. Ortadoğu’daki bütün çatışma ve ayrışmalar, Alevi-Sünni, Türk-Kürt-Arap vs. Türkiye’nin iç yapısını etkileme potansiyelindedir.

Ali BULAÇ (SOSYOLOG-Yazar)

Devletler mezhepleri kullanıyor

Saddam Hüseyin’in Sünnilikle, Şiilikle herhangi bir ilgisi olmamasına rağmen Sünni bir aileden geldiği için ‘Sünniler Irak’ı yönetiyor’ diye bir algı oluşturmuştu. Hakikaten de Saddam döneminde en başta Şiiler, Kürtler ve Türkmenler ciddi zulüm gördü. Yüzde 60’ı Şii olan Irak’ta parlamenter rejime geçince Şiiler inisiyatif kazanmış oldu. Bu sefer de Kürtler kuzeyde ayrılıp, kendilerine ait otonom bölge kurdu. Fakat Sünniler savunmasız ve himayesiz kaldı. Kendilerine Sünni temelde bir koruyucu aramaya başladı. Irak Şiilerini İran destekliyordu. Bu sayede de güney Irak’a nüfuz etti. Bir diğer kırılma noktası Suriye iç savaşı oldu. İran, Suriye ile 2006’da stratejik işbirliği anlaşması imzalamıştı. Bu iki ülke herhangi bir saldırı karşısında birbirlerini koruyacaktı. Aynı Irak’taki gibi Suriye’de de Kürtler kendilerine kuzeyde otonom bölgeler kurmaya başladı. Burada da Sünniler hamisiz kaldı. Türkiye, laik bir rejim olduğu için Mısır’da İhvan’a darbe yapıldığı için hami olamadılar. Bu durumda Suudi Arabistan bu boşluğu doldurdu. Bunu da aslında Sünnilik üzerinden yapmıyor, Selefilik üzerinden yapıyor. Fakat hem Suriye hem de Irak’taki Sünniler savunmasız kaldığı için Selefi harekete destek verdiler. Şu anda geldiğimiz noktada Irak üçe bölünüyor, kuzeyinde bir Kürt devleti kuruluyor. Güneyinde Şii ve Alevi, Lübnan’da bir Şii hat oluşuyor. Orta bölgede de Akdeniz’e kadar açılacak olan bir Sünni hat üzerinden Suudi Arabistan destekli bir Selefi devlet kuruluyor. Bunun da aktörü şu anda IŞİD. Burada Suudi Arabistan hem Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılmasının önünü kesmiş oluyor hem de İran’a karşı kendisini korumuş oluyor. Bütün bu olaylarda mezhepler, siyasetin bir enstrümanı olarak kullanılıyor. Yani mezhebin kendisinde, ne Şiilik Sünniliği imha edecek bir iman gücüne dayanıyor ne de Sünnilik Şiiliği. Burada devletler mezhepleri kullanıyor. İran Şiilik, Suudi Arabistan Selefi Vahhabilik üzerinden yayılıyor. Sadece Suriye’de değil Kafkasya, Balkanlar, aynı zamanda Türk cumhuriyetlerinde de Suudi Arabistan çok etkili. Neticede bütün bunlar İslam dairesi içerisinde olduğu için İslamiyet olumsuz etkileniyor. “Demek ki bu mezhepler bir arada yaşayamıyor, İslam bunları bir arada tutamıyor. Kendi içinde bir şiddet, imhacı örgütler üretiyor, yakıp yıkıyorlar. İslam’ın insanlığa söyleyeceği bir şey yok. Sosyal barış getiremez. Huzur kuramaz.” diye bir algı oluşuyor. O zaman da Batı yeni bir oryantalist paradigma üzerinden şunu inşa ediyor: “Görüyorsunuz İslam âleminin durumunu, kendi başlarına var olamıyor, birbirleriyle çatışıyor, bunların elinde sopa olan bir vasiye ihtiyaçları var. O da benim.” Ortadoğu’daki Müslüman gruplar yoruluncaya kadar devam edecek bu süreç. Bununla beraber IŞİD ateşinin Türkiye’ye sıçraması yüksek ihtimal. Çünkü Suriye’de yanlış politika izlememiz bir iç savaşa dönüştürdü. Bunun karşısında da Sünni bilinç oluşmaya başladı. Halbuki Türkiye ve İslam dünyasında Sünnilik bir mezhep değil, bir şemsiyedir. Ama sanki şu anda Sünnilik bir mezhep Şiilik de bir mezhep ve bunlar çatışıyor gibi gösteriliyor.

Musul Konsolosluğu’nun basılması ve Türk vatandaşlarının rehin alınmasının ardından birçok kişi ilk kez duydu IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) ismini. Selefi bir ideolojiye sahip olan IŞİD; Irak, Suriye, Filistin ve Ürdün topraklarını içine alan, şeriata dayalı bir devlet kurmak istiyor. Bunun için de Ortadoğu’daki savaş ve iç çatışmaların ortaya çıkardığı istikrarsızlığı lehine kullanıyor. IŞİD amaçlarına doğru ilerlerken, her eylemi ‘Sünnilik’ ve ‘cihad’ adı altında yaptığı belirtiliyor. Tıpkı 11 Eylül 2001’de ikiz kuleleri vuran El-Kaide terör örgütünün İslam ve Sünniliği kullanması gibi. Hal böyle olunca IŞİD’in Irak ve Suriye’deki eylemleri üzerinden Sünniliğin budandığı, Şiiliğin ise yükseltildiği yorumları yapılıyor. Sünnilik adına organize edildiği ileri sürülen eylemlerin, bütün dünyada (Sünnî) İslâm’ın pak yüzünü karalama çalışmaları gibi okuyanlar da mevcut. Durum böyleyken, cevaplanması gereken birçok soru ortaya çıkıyor. Irak ve Suriye’deki bu çatışma Türkiye’yi de geren Alevi-Sünni çatışmasına dönüşür mü? Bugün Irak ve Suriye’de yaşananlar evvela İslam dinini, Sünnileri, Şiileri nasıl etkiler? Bölgedeki ateş Türkiye’ye de sıçrar mı? Cevap bekleyen bu soruların peşine düştük. İran’ı ve Şiiliği Türkiye’de en iyi bilenlerden olan  Ali Ünal, İslâm dünyası ve bölünmesi planlanan ülkelerin büyük ölçüde Sünnî olduğunu düşünüyor. Aynı zamanda Sünnî İslâm, tarihte ve bugün İslâm’ın yayılmasına hizmet ettiği, Şiîlik ve Şiîler genel İslâmî blok içinde daima Sünnîlere karşı problem oluşturarak varlığını devam ettirdiği için Sünnîliğin terörizm gibi gösterilmeye çalışıldığı kanaatinde. Terör, güvenlik ve Ortadoğu uzmanı Doç. Dr. Mahmut Akpınar da, IŞİD Selefi olduğu halde Sünni vurgusu ile genelde İslam’ı, özelde ise Sünni düşünceyi bu örgütlerle ve bunların döktüğü kanla karalama çabası olduğunu söylüyor. Sosyolog yazar Ali Bulaç ise mezheplerin siyasetin bir enstrümanı olarak kullanıldığı kanaatinde. Yani mezhebin kendisinde, ne Şiilik Sünniliği imha edecek bir imana dayanıyor ne de Sünnilik Şiiliği.

 

 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>