Barış Manço’nun “7’den 77’ye Adam Olacak Çocuk” programından tanıdığımız ‘Mine Abla’ (Mine Mucur), ikinci solo piyano albümünü hazırladı. Klasik, caz ve pop müziğini Türk müziğinin nağmeleriyle buluşturan Mucur, kendini, yeni albümünü, Barış Manço ile ilgili anılarını anlattı.
TUĞBA KAPLAN – 29 Ekim 2012
Birçoğumuz piyano çalmayı bilmesek de, ondan çıkan naif nağmeler yüreğimize dokunur geçer her defasında. Hele bir de ustasının parmakları arasından dökülüyorsa nağmeler, aklınızla kalbinizle sadece oraya odaklanır kalırsınız. Şimdi o usta parmaklardan biri müzik yolculuğu ve ikinci albümüyle karşımızda. Uzun yıllar devlet konservatuarında hocalık yapan, birçok ünlü isme eğitim veren Mine Mucur’dan bahsediyoruz. Böyle deyince hatırlayamayanlar oldu sanki. O halde Barış Manço’nun ve adam olacak çocukların Mine Abla’sı dersek, hatırlamak daha kolay olacak. Mucur, müziğe 8 yaşında piyano çalarak başlıyor ve 21 yaşında konservatuar hocası oluyor. Emekli olduktan sonra 5 yıl Çırağan Sarayı’nın ihtişamında terennüm ettiren Mucur, şimdilerde Four Seasons Hotel’de yerli ve yabancı dinleyenlerine piyano ziyafeti sunuyor. Yurtdışında birçok yarışmadan dereceyle dönen şarkılarda hep onun imzası var. Mucur, klasik, caz, pop müziğinin yanı sıra Türk müziğinin nağmelerini de piyano ile dillendiriyor. Kendini yaşından genç hissettiği gibi enerjisini ve pozitifliğini de yansıtıyor müziğine.
‘Teslimiyetçi bir kişiliğim var’
10 yıl süren konservatuar eğitimi, okuduğu kimya mühendisliğine uzun yıllar ara vermesine sebep olsa da, o başına gelen hiçbir şeyden şikayetçi değil. Gencecik yaşta konservatuar hocası olmasından Barış Manço ile tanışmasına kadar birçok şeyin tamamen kader olduğuna inanıyor. İnsan plan yaparken, onun üstünde daha büyük bir planın tüm hayatı değiştirdiğini, bu sebeple kendini olayların akışına bıraktığını anlatıyor. Bazen oğlunun “H O nedir?” biliyor musun şeklindeki muzip sorularına maruz kalsa da, kimya mühendisliği diplomasını alıp duvara astığını söylüyor.
‘Benim piyanom duygu yüklü’
2007 yılında ilk albümünü çıkaran sanatçı, hemen ikinci albümü yapmaya girişiyor. Ona kalsa hemen ertesi yıl albümü çıkaracağını anlatan Mucur, acele etmemeye karar verdiğini söylüyor. Otel, orkestra çalışmalarının yanı sıra, bir de konservatuarda okutmak üzere kitap hazırlarken, bir gün stüdyoya gidip albümü dolduruyor. “Bu albümün çıkmasını daha kalıcı olmak adına istedim.” diyen Mucur’un albümünde kendi ait iki yabancı bir de Türkçe bestesi var. Diğer parçalar ise Sezen Aksu, Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve Barış Manço gibi müzik duayenlerine ait. Albümdeki parçaların hepsi oldukça duygusal. Mucur bunu “Çünkü benim piyanom duygu yüklü bir piyano. Bazen çok sıkılıp da canlı şeyler çal diyenler de oluyor. Çaldığım tarz biraz romantik. Söz yok şarkıcı yok. Duyguyu ruhu siz katıyorsunuz. Romantik bir kurgu var.” şeklinde açıklıyor.
Barış Manço’nun 7’den 77’ye Programından…
Her şarkı söyleyen sanatçı değil, şarkıcı olur
Mine Mucur sadece küçüklerin Mine ablası değil. Bugün tanıdığımız birçok ünlü ismin de hocası.”Konservatuara gelenlerin yolu benim kapımdan geçiyor.” diyen Mine Mucur, Candan Erçetin, Kenan-Ozan Doğulu, kız kardeşleri Canan Doğulu, Eser Taşkıran, Ferhat Göçer, Sertab Erener, Barboros Büyükakkan, Suat Suna, Doğan Kospançalı, İlhan-Burhan Şeşen’in çocukları gibi birçok kişinin hocası. Hatta en son Gönülçelen dizisinde müzik öğretmenini oynayan Cansel Elçin’e ve Yılmaz Erdoğan’ın eşi Belçim Erdoğan’a bir süre ders verdiğini anlatıyor. Günümüzde şarkıcı, sanatçı, müzisyen ayrımının iyi yapılması gerektiğine inanıyor Mine Mucur. “Her şarkı söyleyen sanatçı olamaz, şarkıcı olur.” diyerek sanatçılığın basitleştirildiğini, hatta şarkıcılara sanatçı denmesinden rahatsız olduğunu söylüyor. Kendini sanatçı değil müzisyen olarak gören Mucur, sesi olan herkesin şarkıcı olmaya çalışmasını da desteklemiyor. Çünkü ona göre, sanat ve sanatçılık göründüğü kadar basit değil.
Eurovision milli mücadeleye dönüştü
Türkiye ve dünyada birçok yarışmaya katılan sanatçı, ayrıca 92 ve 96 yıllarında ülkemizi Eurovision’da temsil etti. Ona göre Eurovision son yıllarda milli mücadeleye dönüşmüş durumda. Özellikle puanlandırma sistemine bir türlü anlam veremediğini söyleyen Mucur, “Eurovision’da müzik siyasetten uzak tutulmalı.” diyor. Yarışmada ülkemiz derece alamayınca, yarışmaya katılan sanatçılara gösterilen tepkileri de anlamsız buluyor.
“Hâlâ ‘Mine abla’ diye seslenenler oluyor”
Albümün ilk klibini Barış Manço’nun Kol Düğmeleri parçasına, hem de Barış Manço Müzesi’nde çektiğini duyunca Mucur’un heyecanına ortak olmamak mümkün değil. Klibi müzede çekmenin önemini şu sözlerle anlatıyor: “Onun giydiği, kullandığı, üzerinde gördüğüm şeyleri müzede görmek çok etkileyici. Küçücük çocukların Manço’nun şarkılarını ezbere söylemesi beni çok duygulandırıyor. Çünkü o çocuklara yatırım yaptı, onlar da vefasını böyle gösteriyor.” Mucur, Barış Manço ile tesadüfen Gündoğan köyüne tatile gittiğinde, 10 odalı mütevazı bir motelde tanıştıklarını ve orada oluşan dostluğun uzun yıllar sürdüğünü anlatıyor: “7’den 77’ye programını planlarken beni aradı. ‘Sen de küçüklerin Mine ablası olacaksın.’ dedi. ‘Ne zaman?’ diye sordum. ‘Hemen yarın.’ deyince ne yapacağımı bilemedim. İzin aldım, 2 yıl beraber çalıştık.” Konservatuarda hoca olup ünlü biriyle program yapmanın başına bela olduğunu belirten Mucur, her gün eleştirildiğini, yaşadıklarını Barış Manço’ya anlatarak rahatladığını söylüyor. Manço’nun kendisini, “O zaman oturup çocuk şarkısı yazsınlar. Biz de bu programı yapmayalım.” diye teselli ettiğini anlatırken derinlere dalıyor. “Konservatuardakilerin eleştirilerinden milletin Mine ablası olduğumu fark edemedim.” diyor ve hâlâ koca adamların ‘Mine abla’ diye seslenmesine alışamadığını söylüyor.
