‘Ben dedim, oldu’ sistemi geliyor

CENGİZ AKTAR İLE ‘TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ’NİN ŞİFRELERİNİ KONUŞTUK. ‘TEK ADAM’LIĞA ATIF OLDUĞUNU SÖYLEYEN AKTAR’A GÖRE ANAYASA KOMİSYONU BİR ALDATMACA. EKSİK 14 MİLLETVEKİLİ MHP’DEN TAMAMLANACAK VE REFERANDUMA GİDİLECEK.

Yeni anayasa tartışması, başkanlık derken oldubittiye getirilip ülkenin yönetim sistemi bir anda değişirse diye endişelenmemek mümkün değil. Oldubittiyle sistem değiştireceklerin ise ülkeyi daha iyi bir yere götürecekleri meçhul. Endişelerimizi bir nebze giderebilir düşüncesiyle Doç. Dr. Cengiz Aktar’ın kapısını çaldık, Türk Tipi Başkanlık Sistemine (TTBS) dair merak edilenleri sorduk. O da bütün yönleriyle anlattı. En küçük kararın bile tek bir kişi tarafından alınacağı TTBS’ye dair de bir ikazda bulundu: “Vatandaş başına ne geleceğini bugünden bilsin.”

Gazeteci yazar cengiz aktar. (Zaman/Usame Ari)

(Zaman/Usame Ari)

-Uzun süredir başkanlık tartışılıyor. Bugünkü noktaya bakınca “Nasıl geldik?” diye sormadan edemiyor insan…
Başkanlık ilk defa 22 Nisan 2010’da dile getirildi, şimdiki cumhurbaşkanı tarafından. Bendeki kaydı bu. Ondan önce bu işin bir nevi sağdıçlığını yapan Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu söz ederdi. Hatta 1997’de çıkmış olan bir kitabını güncellemeden tekrar yayımladı. Lağvedilen uzlaşma komisyonuna kadar elimizde o kitaptan başka kaynak yoktu. ‘AKP hakikaten ne istiyor? Erdoğan ve etrafındakiler ne istiyor?’ sorularına cevap için bir tek Burhan Kuzu’nun kitabı vardı. Sonra ikinci kaynak geldi. AKP, Anayasa Komisyonu’nun lağvedilmesine yol açacak bir anayasa teklifiyle geldi. Bir de üçüncü belge var.
Nedir?
Türk Tipi Başkanlık Sisteminin (TTBS) ne olduğunu anlatan belge. Geçenlerde Meclis’te bütün milletvekillerine dağıtıldı. Ama ilk defa 25 Aralık 2015’te Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde yapılan bir toplantıda açıklandı. Bugün Cumhurbaşkanı’nın, etrafındakilerin ve ona yakın basının anlattıkları birebir bu raporla örtüşüyor.
Raporda başkanlığa dair neler var?
Anayasa teklifi olarak AKP ne istiyorsa raporda da o var. 1924 Anayasası’na atıf var. Tek Parti ve Atatürk dönemi olduğu için önce Mustafa Kemal Atatürk’e, sonra İsmet İnönü’ye hizmet etmiş bir anayasadır. 1946’daki çok partili sisteme de cevaz vermiştir. Sadece diktatörlük anayasası olarak algılamamak lazım. TTBS raporunda şöyle bir ifade var: “Yasamanın yürütme üzerindeki aşırı hâkimiyeti…” Bu son derece otoriter bir sistemi tarif ediyor. Şimdi bunun pazarlamasına, satışına başlandı
Türk tipi başkanlığın diğer başkanlık sistemlerinden farkı ne?
Özgün olması, başka yerde denenmemiş olması (böyle bir iddia var) ve uygulanabilir olması. İşleyiş mekanizmaları epeydir biliniyor. TTBS’ye göre cumhurbaşkanlığı seçimi ile Meclis seçimi aynı gün oluyor. Cumhurbaşkanı, kararnameleri ve yasama biçimiyle yönetiyor. Meclis’i feshetme hakkı var. Bütün yüksek yargıyı atayabiliyor. Bir kısmını kendisi, bir kısmını Meclis atıyor. Ama Meclis cumhurbaşkanı ile birlikte seçilen bir Meclis olacağından hiçbir özgünlüğü yok. Üstelik ilanihaye seçilme hakkı var. Yani bir nevi ömür boyu cumhurbaşkanlığına çıkıyor.
Özgün ve denenmemiş olması ön plana çıkarılacak özelikler mi?
Bir kişinin karar aldığı ‘Ben yaptım, oldu’ dediği bir sistem olacağı için uygulanabilir. Başka yerde olmaması ve özgün olması iktidarın diline doladığı ‘millilikle’ alakalı. Yani millî bir anayasa olduğu için, Türk tipi demekte bir beis görülmüyor.
-Parlamenter sistemdeki kuvvetler ayrılığı vurgusu, burada karşımıza kuvvetler uyumu olarak çıkıyor. Bu tanımdan ne anlamalıyız?
Yatay denge ve denetleme sistemlerinde, yasama, yürütme ve yargının birbirini dengelediği sistemlere kuvvetler ayrılığı denir. O yüzden ayrı olmaları gerekir ki, birbirini denetlesin ve dengelesinler. Şimdi bu tamamen ters yüz ediliyor. Literatürde bunun adı kuvvetler birliğidir. Ama burada farklı bir sözcük kullanılıyor ve kuvvetler uyumu deniyor. Başka bir kelime oyunu daha var. Denge ve denetleme kavramı, “Denetlemeye gerek yok, denge yeterli” olarak değiştiriliyor. Yani denge, uyum, harmoni, huzur, güvenlik falan gibi şu aralar olup bitenlere cevap verebilecek nitelikte bir algı operasyonu yürütülüyor. 1 Kasım’da da gördük. Özellikle Kürt illerinde olup bitenler, halkta oluşmuş muazzam bir güvensizlik, korku, fobi var. Bunun çaresi de başkanlık! İşte hızlı karar alacak, kimseye hesap vermeyecek, “Ben dedim, oldu.” diyecek ve sistemin bir kişinin emrinde olacağı bir başkanlığın her derde deva olacağı düşünülüyor. Yani başkanlık gelecek, dertler bitecek gibi bir formül hazırlanıyor.
Tek bir adamın borusu ötecek yani?
Uyum diyerek denetleme olmaması, yürütmenin üzerindeki yasama ve yargı baskısının olmaması ve hızlı karar alınması, Yargıtay’dan Danıştay’dan dönen, AB’ne uyum süreci dolayısıyla yurtdışından dönen bütün engellerin ortadan kalktığı bir sistem olacak. Hükümet çevreleri ve Tayyip Erdoğan’ın kendisi 2008-2009’da yarı özerk düzenleyici kurullar için şunu “Davul bizim boynumuzda, tokmak onların elinde.” derdi. Yani “İşi ben yapıyorum, yürütme benim. Ama tokmağı başkaları çalıyor. Bu olmaz.” derdi. Böyle bir sistem anlayışı var. Davul da tokmak da kendilerinde olacak. Uyum, denge, huzur, hızlı karar denilen şeylerin esbab-ı mucibesi bu.
TTBS hayata nasıl geçecek?
Göstermelik bir Anayasa Komisyonu var. Bir şey çıkacağını beklemek için saf olmak lazım. Türkiye’de bir savaş hâli yokken, bu komisyon anlaşamadı. Şimdi içeride ve dışarıda bir sürü sorun varken nasıl anlaşacak? Hükümet taraftarı yazarlar, hatta hükümetin gayriresmî fetvacısı denilen Hayrettin Karaman bile ‘komisyondan bir şey çıkmaz’ diyor. Hakikaten abesle iştigal. Temel bir sorun var. Üç parti parlamenter sistemi güçlendirmeyi, hükümet partisi ise rejim değişikliğine götürecek bambaşka bir sistem arzuluyor.
Nasıl uzlaşacaklar o hâlde?
Ateşle su gibi bir şey. Dolayısıyla oluru yok. Oyalamaca. Bence bu komisyon hızla dağılacak. Olmadı, yapamadık, diyecekler. Ondan sonra eksik kalan 14 milletvekili MHP’den alınacak ve 330’a tamamlayarak referandum kararı alınacak.
Başkanlığın önündeki engellerden biri olarak görülüyor Davutoğlu. Erken seçimle bu engelin kaldırılacağı konuşuluyor. Erken seçime ihtimal veriyor musunuz?
Beklemiyorum açıkçası. Ama referandumda “Anayasamız başkanlığa cevaz verecek şekilde değiştirilsin mi?” sorusu sorulabilir. Bu soru sayesinde bir taşla iki kuş vurulur. Hem yeni anayasanın hem de başkanlık sisteminin önünü açacak bir formül üzerinde çalışılabileceğini düşünüyorum. Ve Türk milletinin nasıl güçsever ve iktidarperest olduğunu hatırda tutarsak, yüzde 60’la geçeceğini düşünüyorum. Ondan sonra Anayasa’yı değiştirmek için parlamentoda 367’ye ihtiyaç olduğu için orada erken seçim gündeme gelebilir. O zamanda “Yüzde 60’la referandum geçti, millî iradeyi temsil ediyoruz. Bu anayasa illa ki bu Meclis’ten çıkmalı.” diye bir dayatma da yaşanabilir.
Özetle yeni anayasa başkanlığa kılıf mı?
Tabii. Ama yeni anayasaya bir ihtiyaç zaten var. Fiilî durumun hukuki ve yasal hâle gelmesi gerekiyor. Fiilî bir başkanlık sistemi zaten var. Başbakanın kendisi yürütmenin başı “Ben istemiyorum bütün bu yetkiyi, çift başlılık olmaz. İsteğimiz başkanlıktır. Yürütmenin başı olmak istemiyorum.” diyor. TTBS çift başlılığı ortadan kaldırıp partili cumhurbaşkanlığına izin veriyor. Öyle bir sistemde zaten başbakan ne işe yarar?
Bu hâliyle dikensiz gül bahçesi gibi. Peki, bu TTBS’nin oluru var mı?
İyi hesap edilmesi gerekiyor. AKP’ye oy vermemiş olan nüfusun yarısını ve Kürtleri dışlamak anlamına geliyor. Erken seçim olursa, yapılan bütün hesaplar HDP ve MHP’nin baraj altı kalması yönünde. MHP maalesef AKP’nin alt birimi hâline gelmiş durumda. Ve futbol liginden bile dışlanan, HDP’ye oy verenlerin tamamen yasal olarak dışlanacağı, başkanlıkla yönetilebilecek bir Türkiye ne kadar sürdürülebilir olur? Bütün muamma bu. Madem toplumsal huzur isteniyor, o anlamda ne kadar istikrarlı ve sürdürülebilir olduğu konusunda büyük soru işaretleri var.
Toplumsal sonucunu anlattınız. Ya saray tarafından yönetilecek bir ekonomi nereye gider?
Saray çevresi mevcut ekonomi yönetiminden hoşnut değil. Denge- denetleme olmadan karar alma meraklısı oldukları için, bunun Türkiye’nin ve dünyanın içinde bulunduğu yapısal sorunlar çerçevesinde ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda da büyük soru işaretleri var. Bir intikam alma aracına dönüşür. İntikam alma operasyonları, el koymalar, kayyımların olduğu bir yerde asla bağımsız bir piyasa ekonomisinden bahsetmek mümkün değil. Türkiye’de yurtdışından gelen sıcak parayla döndürülen bir ekonomi var. Dolayısıyla böylesine ciddi, açık ve net bir şekilde orta gelir tuzağına düşmüş bir ülkenin bu tuzaktan çıkabilmesi için uzun vadeli yapısal engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Sarayın ekonomi kurmaylarının böyle bir derdi yok. Onlar faiz inince enflasyonun da ineceğini hayal ediyor.
Sıfır komşulu ve sınırsız sorunlu Türkiye’nin dış politikası düzelir mi TTBS sayesinde?
Türkiye bugüne dek, hiç olmadığı kadar dış politika bağlantılı yaşamaya başladı. Bunda hükümetin Ortadoğu politikası ve yurtdışında varlık iddialarıyla ilgisi var. Bunun da tek kişinin aldığı kararlarla yönetilmesi gerektiği söyleniyor. Bugüne kadar alınan kararların ne hâlde olduğunu görüyoruz. Orada da bir intikam durumu, kızgınlık ve çok fazla düşünülmeden alınan kararlar var.
Erdoğan’ın istediği başkanlığın Anadolu’da bilgilendirme toplantılarıyla anlatılmasını önerdiniz Abant’ta. Kim gider Anadolu’ya bunu anlatmaya?
İktidarın tertip ettiği bilgilendirmeye koşut olarak “Bu hakikaten nedir?” bilinsin diye bu seminerler yapılabilir. Bu konuda nereden baksanız 20’ye yakın uzman var. Ben anayasa uzmanı değilim ama işin başka boyutlarını anlatabilirim. Ergun Özbudun, Levent Köker, Serap Yazıcı gibi hocalarımız ve daha niceleri var konuşabilecek. Toplumun güçsever, iktidarperest olması çok önemli bir nokta. Türkiye’de insanlar başkanlık sisteminin ne olduğunu bilmeseler dahi, üç aşağı beş yukarı aslında neden ve kimin için istendiğini biliyor. Tayyip Erdoğan’ın var olan gücüne güç katacağını biliyor. Ve bunun nereye gidebileceğini görüyor. Ama içinde bulunduğumuz konjonktür, Türk halkının güçlü iktidar yanlısı olması bunu bambaşka bir yere götürebilir. İnsanlara bunun uygulanamaz olduğu, çıkaracağı sorunlar, sorun çözmekten ziyade daha fazla sorun yaratabilecek bir sistem olduğu bir şekilde anlatılmalı. Hayatlarına nasıl etki edeceğini konuşmak gerekir.
Vatandaşın hayatına nasıl etki edecek peki?
Hiç iyimser değilim sonuç konusunda, ne olur bilemem. Ama en azından herkes başına ne geleceğini bugünden bilsin. En küçük karar dahi bir kişi tarafından alınacak. Ve bu kararın hiçbir denetlemesi olmayacak. Bütün denetleme kurumları devre dışı bırakıldı zaten. Sayıştay’ın Sayıştay’lığı kalmadı. Danıştay’ın aldığı kararlar kati suretle uygulanamıyor. Zaten bir keyfî sistem var. Bu sistemin hukuksallaştırılacağı bir çalışmadan bahsediyoruz.
Gülay Göktürk’ten sonra Etyen Mahçupyan da “Başkanlık bu pespayeliği çözer mi?” başlıklı yazı yazdı, yayımlanmadı ve Akşam’dan ayrıldı. Ancak siz Mahçupyan’ın başkanlıkla bir derdi olmadığı kanaatindesiniz. Derdi başkanlık değilse ne?
Etyen Mahçupyan, yazılarından anladığım kadarıyla saray çevresindeki bazı müşavirleri fırsatçılıkla itham ediyor ve onların tasarruflarının başkanlık sistemine halel getirebileceğini düşünüyor. Derdi ulu başkanlığı, hakir gördüğü müşavirlerden kurtarmak. Bunun Türkiye’nin sorunlarını çözeceğini düşünüyor. Etraftakilerin de buna ket vuracağına inanıyor.

Gazeteci yazar cengiz aktar. (Zaman/Usame Ari)

(Zaman/Usame Ari)

AB için çözümün değil, sorunun parçası

-Mülteci krizinin çözümü için Almanya Başbakanı Angela Merkel yine Türkiye’deydi. O görüşmede NATO göreve çağırıldı. Siz AB Göç ve İltica Politikaları Kurulu’nda ikinci başkanlık yaptınız. Bahsi geçen 10 madde ne kadar gerçekçi?
Bir kere NATO’nun görev tanımında böyle bir görevi yok. Gerçekten komikti. NATO, kucağında sübyanlarıyla kaçan kadınlara mı müdahale edecek? Mülteci kaçakçılarıyla mı savaşacak? Görülmüş şey değil. Almanya’nın buradan doğrudan mülteci alması konusunda bir şey çıkmadı. Bu mesele Suriye’deki iç savaş durdurulmadan bitmez. Suriyeliler, ne ülkelerinde ne de Türkiye’de bir istikbal görmedikleri için Türkiye üzerinden Avrupa’ya akmaya devam edecek. Suriyelilerin burada kalmalarını özendirmek için sosyal güvenlik, bordrolu iş gibi hayal ürünü şeylerle vakit geçirmemek lazım. Türkiye’de zaten bir işsiz ordusu var. Suriyeliler işe nasıl alınacak?
Erdoğan’ın  AB yetkilileri Jean Claude Juncker ve Donald Tusk ile yaptığı pazarlık tutanaklarında ‘Mültecileri otobüslere doldurur göndeririz’ dediği ortaya çıktı. Bu cümleyi nasıl yorumluyorsunuz?
Malumun ilamı. Şimdilik yalanlama gelmedi. Ama teyit edilirse her iki taraf için de acıklı. AB için Türkiye çözümün değil, sorunun parçası her anlamda. O yüzden üçüncü ülke muamelesi görüyor. Müstakbel bir üye ülkeyle böyle konuşulmaz. “Ben senin insan hakları konusunda yaptıklarını görmezden geleceğim, sen de mültecileri orada zapt et.” denmez. Üçüncü ülkelere denir. AB bu anlamda tutarlı. Mültecilerle ilgili Avrupa’nın ortaya koyduğu siyaset Türkiye’nin müstakbel üyeliğini tamamen bitirdikleri anlamına geliyor. Resmiyette bitirmeyi kimse göze almaz. Ama pamuk ipliği hâlinde bekler. Vize falan kalkmaz, kimse kendini kandırmasın. Bunun o 72 koşulla alakası yok. Ayrıca o koşulların yerine getirilmesi de çok zor. Vize kalktığında Türkiye’den gidecek işsizler, Türkiyeli IŞİD’çiler ve Türkiyeli mülteciler Avrupa’nın Schengen vizesini kaldırmaması için yeterli.
CENGİZ AKTAR KİMDİR?
Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Sarbonne Üniversitesi’nde eğitimine devam etti. İktisat alanında doktora yaptı. Süleyman Şah Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi. Today’s Zaman ve haberdar.com yazarı. Hâlen İstanbul Politikalar Merkezi’nde kıdemli uzman. Profesyonel hayatının 22 yılını Birleşmiş Milletler’in farklı kuruluşlarında geçirdi. Avrupa Birliği’nin bölgeler, genişleme, dış ilişkiler, adalet ve içişleri politikaları üzerine çalışmalar yaptı. Avrupa Birliği’nin göç ve iltica politikaları konusunda biçimlenen Hükümetler Arası Danışma Kurulu’nun ikinci başkanı olarak görev yaptı. Son kitabı, İletişim yayınlarından çıkan Ademimerkeziyet El kitabı.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>