Mesih nerede, Mehdi kim?

Mesih nerede, Mehdi kim?

TUĞBA KAPLAN

13 Haziran 2014, Cuma

Bir Mehdi beklentisi içinde olmanın dinin esaslarına uygunluğu ve Mesih/Mehdi bekleyişinin hangi dinî temellere dayandığı merak konusu olmuş her zaman.  Tarih, “Ben Mehdiyim” iddiası kadar , “Mesih olduğunu iddia edip etrafına adam topluyor” iftiralarına da şahit olmuş.

Mehdi-Mesih konusu, tarih boyu tartışılan, bugün de çeşitli vesilelerle gündeme getirilen bir konu. Mehdi’nin kim/ler olduğu, Mesih’in ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağı, nüzûl etmesi, özellikleri, konuyla ilgili hadisler, yabancı tesirlerin etkisi, inanç esasları arasındaki yeri gibi noktalar öteden beri tartışılan ve üzerinde fikir beyan edilen mevzular arasında.

Mesih, Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) isimlerinden biri ve İbrânîcede ‘mübarek’ mânâsına geliyor. İsa Aleyhisselâm’a, her türlü günahtan korunmuş olması, dokunduğu hastaların Allah’ın izniyle şifa bulması, yeryüzünde çok seyahat edip sesini-soluğunu her tarafa duyurması sebebiyle bu ismin verildiği rivayet edilir. Mehdi ise, hidayete ermiş, sırat-ı müstakîme yönlendirilmiş kimse anlamını taşıyor. Mehdi, zulüm ve adaletsizliğin her tarafı kapladığı bir zamanda gelip yeryüzünü adaletle dolduracağı ve İslâm’ı hâkim kılacağı söylenen, Ehl-i Beyt’ten olacağı işaret edilen halâskar yani kurtarıcı olarak biliniyor. Mesih ve Mehdi gibi bir kurtarıcı zatın beklenmesinin tarihi çok eskilere dayanıyor. Bilhassa, itikadî bağların zaafa uğradığı, amellerin terk edildiği ve birtakım hukuki kuralların gözden çıkarıldığı dönemlerde geleceklerine inanılıyor. Yahudiler, Hıristiyanlar hatta onlardan önceki insanlar ömürlerini hep bir kurtarıcı bekleyişi içinde geçirmiş, özellikle zulme uğradıkları, gadre maruz kaldıkları zamanlarda böyle bir kurtarıcı beklemişler. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bu konuda şunları söylüyor: “Madem O’nun âdeti öyle cereyan ediyor, âhir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i Nebevîden olacaktır.”

Mesih-mehdi ile ilgili hadis-i şerifler sahih mi?

Bir mehdi beklentisi içinde olmanın dinin esaslarına uygunluğu ve Mesih/Mehdi bekleyişinin hangi dinî temellere dayandığı da bir başka merak konusu. Çoğu kaynağa göre, zamanla bir kurtarıcının gelip, o dinin mensuplarını, yaşadıkları sıkıntılardan kurtaracağı inancı bütün dinlerde var. Meselenin dinî temellerine bakıldığında, Hazreti Mesih’in âhir zamanda tekrar dünyaya döneceğini ve bu nüzûl keyfiyetini bildiren yaklaşık yüz kadar hadis-i şerif olduğu görülüyor. Bu hadislerden en az kırk kadarının hadis kriterleri açısından sahih sayıldığı yani güvenilir olduğu belirtiliyor. Yirmi kadarının bir derece düşük de olsa sıhhatine güven duyulduğu,  yirmi-otuz tanesinin ise zayıf hadis olduğu söyleniyor. Cenâb-ı Hakk’ın, rahmetinin eseri olarak her bir fesad-ı ümmet zamanında bir müceddid, bir kutb-u âzam ya da bir nevi mehdi hükmünde mübarek zatları gönderdiği görülüyor. Fesadı izale edip milleti ıslah etme, din-i Ahmedîyi muhafaza buyurma adına. Fethullah Gülen Hocaefendi, bu noktada Mesih ve Mehdi ile alâkalı hadis-i şerifler ve ümmetin kabulü esas alınınca nüzûl-ü İsa’ya ve zuhur-u Mehdi’ye inanmanın Efendimiz’e (sas) itimadın ve güvenin ifadesi olduğunu belirtiyor.

Güç ve iktidar için mehdilik iddiası

Mehdiliğin, Selçuklu döneminden Osmanlı’ya kadar yönetimlerin bir anlamda karşı karşıya kaldığı bir olgu olduğunu söylemek mümkün.  Osmanlı Devleti’nde on dokuzuncu yüzyıla kadar kendilerini mehdi ilan ederek çeşitli isyanlar çıkaran bazı şahıslar ve hareketler görmek mümkün. Şeyh Bedreddin, Şah Kulu, Bozoklu Celal, Nur (Nureddin) Ali Halife bunlardan bazıları. Bunların çoğu ‘mehdilik’ meselesini suistimal ederek belli bir iktidar ve güç elde etmek için ortaya çıkan kişi ya da zümreler.

Mehdinin gelmesi için kötülüğü artırma düşüncesi

Mehdilik hususunda akla gelenlerden  biri de, bu konuyu gündeminden düşürmeyen Şia. İmamet anlayışını merkeze alan Şia, mehdi kavramıyla ilk dönemlerden itibaren iç içe olmuş. 12 imamlı Şiîlik inancında Mehdi düşüncesi daha yaygın olup, beklenen son ve gizli imamı ifade ediyor. Şia’da farklı gruplar içinde farklı şahısların Mehdi olarak beklendiği, imamlar döneminde neredeyse her imamın vefatından sonra onun ölmediğini ve mehdi olarak geleceğini ifade eden gruplar ortaya çıktığı görülüyor. Şiiliğinin ‘yaşayan fakat gizliliğe çekilmiş’ bir Mehdi anlayışına ulaşması, ilk dönemlerde onun naibi olduğunu söyleyen birçok ‘yalancı sefir’in çıkmasına yol açmış. Mehdi’nin zuhurunun çabuklaşması için ‘kötülüklerin artması gerektiği’ fikrini işleyen güçlü bir fikir yahut tutum ortaya çıkmasa da bu konuyu çekinerek de olsa dile getirenler olmuş. Özellikle Hüccetiye isimli bir Şia grubu, 2002-2003 yıllarından itibaren Mehdi’nin zuhurunun çabuklaşması için kötülüklerin yaygınlaşması ve insanlığın kaotik bir ortama itilmesi doğrultusunda görüşler beyan etmiş.

Mehdilikten Kıyamet Savaşçılığına

Kimine göre komplo teorisi olsa da, taraftarları olan bir anlayış, Kıyamet Savaşçıları. Özellikle son iki asırda çeşitli Hıristiyan veya Musevî dini grupların Kıyamet Savaşı (Armagedon) çıkarmak için yaptıkları çalışmalar olduğu biliniyor. Bilhassa Amerika ve İsrail’de, Kitab-ı Mukaddes’ten kendi yorumlarının desteğiyle bu savaşı gelecek adına esas alan çeşitli dini grupların varlığından söz etmek mümkün…

Sahte Mehdilerin çoğu paranoyak

Âhir zamanda geleceği haber verilen Mehdi’nin vasıfları dinî kaynaklarda ayrıntılı olarak belirtilmiş. Kendisinin mehdi veya bu tür bir kurtarıcı olduğunu iddia ederek etrafına pek çok insanı toplayan kişilerin ise eğer dolandırıcı değilse, genellikle hezeyanlı bozukluk (paranoya) hastası olduğuna dair tıbbi bilgiler var. Hezeyanlı bozukluk hastalığında, şizofrenidekinden farklı olarak, tek bir hezeyan hakim. Bu hezeyan sistemlidir, tuhaf değildir. Etrafında olup biten hemen her şey, o kişiye göre hezeyan sistemi içinde bir yere sahiptir. Meselâ kendisinin Mehdi olduğuna inanan bir hasta, şehirde çıkan orman yangınının kendi mehdiliğini kutlamak için bir işaret olduğunu söyleyebilir. Bu durum psikiyatrik bir rahatsızlığın parçası olabileceği gibi, bu insanlar, çok aklı başında gibi görünüp pek çok insanı çevrelerine toplayabilir ve yanlış yönlendirebilir. Bundan korunmak için inançlı kişilerin dinin bazı açık prensipleriyle çelişen ya da bazı dinî konuları zorlamalı şekilde tevil eden yaklaşımlardan sakınmaları gerekir.

Samimi müminleri karalamak için sermaye

Mesih ve Mehdilik konusunda hazırlanmış çeşitli kaynaklar var. Bunlardan biri de Akademi Araştırma Grubu tarafından hazırlanan ve Işık Yayınları’ndan çıkan ‘Mesih Nerede Mehdi Kim’ isimli çalışma. Mehdilik ve Mesih’in nüzulü konusunda önemli bir kaynak niteliğine sahip olan kitap, M. Fethullah Gülen, Ali Bulaç, Prof. Dr. Zeki Sarıtoprak, Dr. Selman Kuzu, Prof. Dr. Hüdaverdi Adam, Doç. Dr. İlyas Üzüm, Prof. Dr. Abdulkadir Özcan, Ali Ünal ve Prof. Dr. İlhan Yargıç’ın bu konuyu farklı açılardan ele  alan yazılarını bir araya getiriyor. Kendisine sorulan suallerin cevaplarından oluşan yazıda Fethullah Gülen Hocaefendi, Mesih ve Mehdi inancının dinî temellerini izah ediyor. Samimi müminleri karalamak için bir sermaye haline getirilen “Falanın çevresindekiler ona Mesih nazarıyla bakıyorlar.” iddiası hakkında, aklı başında bir müminin ne öyle bir dalâlete talip olacağını ne de Mesihlik iddiası gibi bir küfrün arkasına düşebileceğini söylüyor. Hocaefendi, “Yedi dünya bilsin ki ehl-i iman hiçbir zaman bu lâf-ı güzaflara inanmayacak, bu iftiralara kanmayacaktır.” diyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>