Memur Gazeteciler

Başarı, iktidara yakınlıkla doğrudan orantılıdır. Gazeteci, göze girebildiği kadar gazetecidir. Göze girememişse, hele muhalif haber yapmışsa ‘vatan haini’dir ve başına gelenleri hak etmiştir. Basın özgürlüğü mü? Bilmem, biz o konuya daha gelemedik.

573791

Bir gazeteci, mesleğini hakkıyla yaptığı için suçlanabilir, hatta hapse atılabilir mi? Bu tuhaf soru bugünlerde gündeme oldukça sık geliyor. Uzunca bir zincirin son halkasına Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Dündar ve Erdem Gül de eklendi. Suçları sevkiyat anında durdurulan MİT TIR’larının taşıdığı malzemeyi deşifre etmeleriydi. İki gazeteci şu an casusluk suçundan tutuklu olarak cezaevindeler.

Yaptıkları işin bir casusluk faaliyeti olmadığı, Anayasa’nın güvence altına aldığı basın özgürlüğü ve haber alma hakkının bir parçası olduğu, yerli ve hatta yabancı meslek kuruluşlarının ortak görüşü. Gün geçmiyor ki bu konuda ülkemizi kınayan bir açıklama yayımlanmasın. Neredeyse bir ‘gazeteci cezaevi’ne dönüşen Silivri’nin önünde tutulan ‘umut’ nöbetine sadece medyanın sağduyulu gazetecilerinden değil, toplumun çok farklı kesimlerinden destek yağıyor. Lakin!..

Lakin gazeteci tutuklamalarının basın özgürlüğüyle alakalı olmadığını, ‘basın özgür değilse, hiçbir hakkın da garantisi yoktur’ ilkesiyle uzaktan yakından alakası bulunmadığını düşünen ‘Türk tipi gazeteci’ler de yok değil. İktidara yakınlık ile mesleki başarı arasında bir doğru orantı olduğu konusundaki ısrarcı tutumlarını meslektaşlarına yapılan haksızlıklar karşısında tavizsiz sürdürüyorlar. Aksi tutum içinde olanları ise başlarına geleni ‘hak etmiş’ kişiler yahut ‘vatan haini’ olarak görüyorlar. Bunun için de tek sığınakları gazetecilerin tutuklanma sebebinin mesleki faaliyet olmadığı garabeti. Hatırlarsınız, geçtiğimiz günlerde Haber Türk Gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, sığınağı genişletmek amacıyla İngiltere’yi örnek vermişti. Çıktığı televizyonda gözümüzün içine baka baka 2011 yılında ortaya çıkan telekulak skandalı sonrası Rupert Murdoch’ın televizyon kanallarının uydudan atıldığını ve gazetelerinin kapatıldığını söyledi. Neyse ki aynı programdaki diğer gazeteci Fehmi Koru müdahale etme ihtiyacı hissetti ve “Böyle bir şey yok!” dedi. Karaca’nın ısrarı üzerine de detaya girdi: “Sky televizyonu hâlâ yayın yapıyor. Böyle bir atılma yok. En fazla satan gazete Sun gazetesi İngiltere’de. Bu Murdoch’ın.”

Sadece bir örnektir deyip fazla detaya girmeyelim. Ülkemizde maalesef bir süredir, halkın gerçekleri öğrenme, bilgi edinme hakkı her geçen gün biraz daha sınırlandırılıyor. Bu atmosfer ‘kendi başına iktidar’ tarafından özenle hazırlandı. Propaganda aracına dönüşen televizyon kanalları ve gazetelerde ‘iktidar gazetecisi’ kimlikli kişilerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu çerçevede yakın tarihimizde gazetecilik ve haberciliğiyle Türk demokrasisinin inşasına hatırı sayılır katkılar sunan Taraf Gazetesi’ne büyük bir parantez açmakta fayda var.

Taraf Gazetesi bu anlamda ciddi bir okul oldu. Günümüzün tartışmalı yazar ya da gazetecilerinin çoğu buradan mezun oldu. Bu okuldayken öncelikleri demokrasi olan, vesayetin her türlüsüyle mücadele eden ve darbelere karşı sivil inisiyatif savunuculuğu yapan gazetecilerin bugünlerde tüm vakitleri geçmişte yaptıkları eylem ve söylemleri tevil ve ‘iktidar gazeteciliği’nin hakkını vermekle geçiyor. Parmağınızı şıklatacağınız sürede sayacağımız üç-beş isim, belki kafanızdaki resmin daha iyi oturmasına yardım edebilir: Hilal Kaplan, Kurtuluş Tayiz, Melih Altınok, Yıldıray Oğur, Ceren Kenar, Rasim Ozan Kütahyalı… Çaresizce dün destekledikleri şeyleri bugün yalanlamak zorunda kalıyorlar. Ergenekon’da “Asmıyoruz da besliyoruz” yazıları yazanlar, Balyoz Darbe Planları’ndan keyifle kendine köşe yazısı malzemesi çıkarıp köşeyi dönenler, bütün bu davaların ‘millî orduya kumpas’ olduğunu, ‘kullanışlı aptal’ oldukları için de bunu zamanında göremediklerini söylemekle yetiniyorlar.

İktidar gazetecisi olarak boy gösteren bu isimlerin zamanında nereden bulunup çıkarıldıkları ve Taraf’ta nasıl yer aldıklarının sorgulanmadığını hatırlatıyor gazeteci Ergun Babahan. “Bence Ahmet Altan bu isimleri orada hazır buldu.” diyor. Ve Taraf’ın sahibinin önce kadroyu kurduğunu, daha sonra Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ı davet ettiğini düşünüyor. Her türlü ahlaki değerin, utanma duygusunun ortadan kalktığı bir süreçten geçtiğimize inanan Babahan, “Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasına haklı olarak tepki gösterenler, bugün Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına alkış tutuyor.” diyerek ‘gazeteci’liğin durduğu noktaya dikkat çekiyor.

‘Kullanışlı sefiller’

Taraf ekolü ya da okulunun başında gazeteci-yazar Ahmet Altan vardı. Bazılarıyla koptu, yolları ayrıldı. Hatta bu isimlerden biri için, “Birkaç kuruş için oda hizmetçiliği yapan çocuk” diye bahsetti. Altan bu isimlerin Türkiye’nin çok onurlanacağı, gurur duyacağı insanlar hâline gelebilecekken, tercihlerini başka bir yönde kullandıklarını söylüyor. Herkesin kendi tarihini kendi yazacağını düşünüyor. Ekim ayı sonlarında haberdar.com sitesinde Ahmet Altan, “Susacak mısın?” başlıklı yazısında ciddi göndermeler yapıyordu:

“Sussan, nasıl susacaksın? Susanlar var, yazar kılığında, bir hırsız çetesinin erketeliğine soyunmuş, maaş diye soygundan pay alan reziller var, kendilerini para karşılığında kullandıra kullandıra aşınmamış yeri kalmayan kullanışlı sefiller var, alçakça bir zorbalığı dilleri dışarıda zevkle seyredip iktidardan cinayetleri alkışlama karşılığında kanlı bir bahşiş bekleyen, omurgaları maaş çekleriyle kırılmış yağlı sürüngenler var. Onlar susar. Sen nasıl susacaksın?”

Gazeteci ve memur arasındaki fark

Mesleğin bir başka duayeni Ergun Babahan’ın da iktidar gazeteciliği üzerine bir çift lafı var. Sabah’tan ayrılırken yazdığı veda yazısını hatırlatıyor Ergun Babahan, iktidar gazetecileri için ‘memur gazeteci’ tabirini kullandığını söylüyor: “Devlet için çalıştığınızda illa Millî Eğitim’de, Sağlık Bakanlığı’nda çalışmanız gerekmiyor. Devlet erkini elinde tutanların yönettiği bir gazetede çalıştığınızda da memuriyet görevi yapıyorsunuz. Memurlukta emir-komuta zinciri işler. Oysa gazetecilik bağımsız fikir, özgür akıl ve sorgulama sonucu ortaya çıkmış bir meslektir.”

Özellikle az gelişmiş, demokrasisi yerleşememiş ülkelerde memur denilen kişilerin emirleri sorgulamadan, gerçek hukuka uygunluğunu denetlemeden emri verenin sahip olduğu güce bakarak o emri hemen yerine getirdiğini belirtiyor Babahan. İktidar gazetecilerinin de aslında aynı şeyi yaptığını düşünüyor. Ergun Babahan’a göre, gazeteciler ve memurlar arasında bir fark var. Memurların bir kısmı, yolsuzluk yaparak bu dönemde zenginleşme yoluna bakar ve işini bu düşünceyle yapar. Gazeteciler ise devlet imkânlarının sağladığı özellikle bu dönemde daha önce hiç eşi görülmemiş kadar hükümet denetiminde olan büyük kurumların, firmaların gazetelerine aktardığı reklam kaynakları veya havuz yoluyla oluşturulan yolsuzluk paralarıyla kendilerine düşen kırıntıları alır. Onunla da mutlu olurlar.

Bunlar gazete – TV değil, organ

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Aydın Engin ise ‘havuz medyası, yandaş medya’ gibi deyimlerle tanımlanan, kendisinin ‘AKP medyası’ demeyi yeğlediği gazete ve televizyon kanallarının Türkiye ve dünya için yeni bir olgu olmadığını söylüyor. Meslek terminolojisinde böylesi yayınlara gazete, TV kanalı denmediğini, ‘organ’ dendiğini vurguluyor.

“Bazı yayınlar resmen organdır. Bir zamanlar CHP’nin organı olan Ulus Gazetesi, Demokrat Parti’nin organı olan Zafer Gazetesi gibi. Dünyada Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin organı Vorwaerts, İtalyan Sosyalist Partisi’nin organı Avanti, Fransız Komünist Partisi’nin organı L’Humanite gibi…”

Gizli saklı olmaksızın, kendini açıkça organ olarak tanımlayabilen yayınlara küçümseyici gözle bakılmayacağı kanaatinde Aydın Engin.   
   
İktidar gazeteciliği yeni değil

“İktidar gazetecilerini ilk kez görmüyoruz. Yıllarca Hürriyet Gazetesi’nin köşe yazılarında kendileri gibi düşünmeyen, tehdit görülen insanlara hakaretler edildi. Bugünün iktidar gazetecileri aslında Hürriyet’ten aldıkları bir geleneği devam ettiriyor. Bir farkla. Bugünküler daha seviyesiz ve ellerindeki güç neticesinde yüzde 80 daha kapsamlı. Doğan Medyası bunu yaparken çok güçlüydü, yine de Türkiye medyasının tamamına hâkim değildi. Tek tük de olsa farklı sesler duyuluyordu. Oysa bugün bunun çok daha ötesindeyiz.
Bugün herkes,  özellikle Hürriyet yazarları örnekleri tek tek sıralayarak “Cemaat medyası Ergenekon, Balyoz’da hata yaptı. Özür dilesin.” diyor. Oysa geçmişte Hürriyet de Ahmet Kaya’nın bugün yalan, iftira olduğu ortaya çıkan iddialar yüzünden ülkeyi terk etmesine sebep oldu. Kürdistan fotoğrafı önünde çekilmiş fotoğrafın düzmece olduğunu, ‘Türkiye halkına şerefsiz’ dediğine yönelik haberin de düzmece olduğunu gördük. Hrant Dink de benzer manşetler yüzünden suikasta uğradı. Ahmet Altan’ın kitabının çalıntı olduğunu yazabilecek kadar nefret kustular. Aynı şeyleri onlar yaptılar. Bugün dönüp başka bir gruptan özür bekliyorlar. Önce kendi yaptıklarının hesabını vermeleri, özür dilemeleri gerekiyor.

Aydın Engin
Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin

Türkiye’de bile daha önceleri pek rastlanmayan, dünyada ise bildiğim kadarıyla hiç rastlanmayan ‘AKP medyası’nın durumu tanımların hiçbirine uymuyor. Bunlar kendilerine organ demeyen organlar… Ekmek parası, ev kirası, bakkal borcu için oralarda çalışan arkadaşlarımıza hiç, ama sahiden hiç sözüm yok. Ancak o yayınlarda yönetsel görevler üstlenmiş ya da köşe yazarlığı kılıfı altında fikir önderi rolü oynayanlara söylenecek çok sözüm var ve hiç saygım yok.

Bu gayriresmi organlarda habercilik, mesleğin habere ilişkin bütün ilke ve kurallarını hiçe sayarak AKP’nin kusurlarını, hatta suçlarını örtmek, olmayan başarılarını göklere çıkarmaktan ibaret yazı salatalarına dönüştü. Yorumculuk (köşe yazarlığı) AKP tepelerindeki zatlara ve özellikle en tepedeki zata övgü üstüne övgü düzmeye ve AKP’yi eleştirenlere, hatta sadece alkış tutmayanlara yönelik tetikçilikte demir attı. Bu adamlar ve kadınlar ortada ‘gazeteciyim’ diye dolaştıkça, televizyonlarda boy gösterenlerine alt yazıda ‘gazeteci’  dendiğini gördükçe ünlü reklamcının ünlü sözü dilimin ucunda dolanıyor: “Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin, o beni hâlâ…” Devamını artık siz getirin.  

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>