Cami kapatan vali

Diyanet’in tabelasının bulunduğu ve imam atadığı 36 yıllık caminin kapısına kilit vuran Kütahya Valisi Şerif Yılmaz, artık bu şekilde anılacak. Oğlunun KPSS’ye girmeden müdür olarak atanması da unutulmayacak.

570612

Yer Kütahya. Günlerden cuma. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, toplu açılışlar yapmak üzere geldiği Kütahya’da cuma namazı için Ulu Cami’de. Namaz çıkışı gurbetçi vatandaş Mevlüt Dönmez, bakana yönelerek bir soru soruyor: “Sayın bakanım, Kütahya’da 36 yıllık camiyi neden kapattınız? Ben Kur’an okumayı orada öğrendim.” Cevap, Kütahya Valisi Şerif Yılmaz’dan geliyor: “Kapatılan camide İsrail uşaklığı öğretiliyor, ben kapattım. Ona söyleyin. Hainlerin tüm müesseselerini kapatırım, kapatacağım!” Valinin bu açıklaması üzerine gurbetçi vatandaş Dönmez kıbleye dönerek “Kim İsrail uşağıysa Allah belasını versin!” şeklinde mülaanede bulunuyor. AK Parti’nin cami kapatmadığını söyleyen Bakan Veysel Eroğlu ise camideki cemaati rahatsız etmemek için konuyu dışarıda konuşmalarının daha uygun olacağını söylüyor. Vali Yılmaz, bakanın açıklamalarını yeterli görmemiş olmalı ki sesini daha da yükselterek “Hainlerin ocağının hepsini kapatacağız!” diyor. “İsrail uşağı”, “Hain” ithamları ilk başta soruyu soran Mevlüt Dönmez’i, o camiye giden cemaati ve videoyu izleyen herkesi üzüyor.

Bakan Eroğlu’na yöneltilen soruya onun sözünü keserek cevap veren, nefreti yüzüne ve ses tonuna yansıyan, vatandaşı korkuturcasına parmak sallayan Kütahya Valisi Şerif Yılmaz ne yapmaya çalışıyordu? “Ona söyleyin” sözüyle kimi kastediyordu?

Yıllardır CHP’yi cami kapatmakla itham eden, dinî argümanları siyasete alet etmekten çekinmeyen, camilerde namaz kılarken boy boy fotoğraf yayımlamakta beis görmeyen iktidar partisinin bir valisi cami kapatıyordu. Şerif Yılmaz’ın adı artık ‘Cami kapatan vali’ idi. Yılmaz bunu anlamış olmalı ki can havliyle bir açıklama yaptı. Cami kapatmanın söz konusu olmadığını, bünyesinde cami olan kaçak yurt binasının belediye tarafından mühürlendiğini, belediyeye ait arsa üzerinde herhangi bir izin alınmadan yapılanma olduğunu, bu nedenle 22 Temmuz 2015 tarihinde caminin ibadete kapatıldığını, zaten yurdun müstakil camisi olmadığını anlatıyordu. Bu açıklama ‘Zaten orası cami değildi, mescitti, minaresi de yoktu’ya doğru gidiyordu. Oysa Kütahya Müftülüğü’nün tabela asması, en önemlisi imam ataması bu mekânın cami olduğunu gösteriyordu.

Olan biteni yerinde görelim diye Kütahya’ya doğru yola koyulduk. 36 yıllık caminin cemaati, mahalleli, camide ve yurtta kalanlar, caminin imamı ne düşünüyordu?

Altı katlı Hisar Yurdu binasının yanında bulunuyor Hüda Rabbim Camii. Cami bilindiği üzere kapalıydı. Yurdun mevcut öğrencileri ve yeni kayıt yaptırmaya gelenler bahçede öylece oturmuş bekliyordu. Zira vali cami kapatmadığını kanıtlamak için bir gün sonra alelacele Hisar Yurdu’nu mühürletmişti. Mahalle esnafından Ahmet Sert’ten dinliyoruz neler olduğunu: “Cami kapatılmadan önce ezanı duyar duymaz namazımı camide kılmaya gidiyordum. Şimdi dükkânda kılmak durumunda kalıyorum. ‘Bina depreme dayanıklı değil, yıkılırsa hesabını veremeyiz, riskli’ diyorlar. Caminin de yurdun da ruhsatı yokmuş. Olmadığını yeni mi anlamışlar? ‘Terörist, İsrail uşağı yetiştiriliyor’ deniyor. Şimdi mi görmüşler? Daha önce akılları neredeydi? Ben bugüne kadar İsrail uşaklığı faaliyeti görmedim.”

O esnada dükkâna alışverişe gelen bir müşteri ise Kütahya’da kendisinin çalıştığı kurum başta olmak üzere depreme dayanıksız devlet kurumları olduğunu söylüyor. O da, 36 sene geçtikten sonra caminin kapatılmasının arkasında başka şeyler olduğuna inanıyor.

Bir başka mahalle sakini Selma Çetin ise mahallede ezan sesinin durduğunu söylüyor: “72 yaşındaki babam da cami cemaatinden. Cami kapatılmadan önce bütün vakitleri camide kılardı. Şimdi daha uzaktaki camilere gidemiyor. Bugüne kadar ne cami ne de yurtla ilgili olumsuz bir şey duyduk ağzından, biz de görmedik. Depreme dayanıksızmış cami ve yurt binası. 36 yıl sonra mı akıllarına geldi?”

Mehmet Erdem, caminin olduğu mahallenin 35 yıllık sakini, hem de cami cemaatinden. Belediyenin ‘binalar depreme dayanıksızmış, ruhsatsızmış’ gibi açıklamalarının hepsine ‘fasa fiso’ diyor. Mahalledeki bütün binaları göstererek hepsinin depreme dayanıksız olduğunu söylüyor. Hatta 82’de yapılan kendi oturduğu bina da dâhil. Çünkü Kütahya’da 90’dan önce yapılan binaların hepsi depreme dayanıksız. Erdem, valinin camide İsrail uşağı yetiştirildiği iddialarına ise hayli kızgın: “35 senedir bu mahallenin sakiniyim, bir tane İsrail uşağı görmedim. Hiç kimse görmedi. Sayın vali buradan yetişen bir terörist, bir İsrail uşağı getirsin intihar ederim. Burada vatansever, Allah korkusunu bilen, Peygamber sevgisini anlatan insanlar yetişiyor. Bu insanlarla, camiyle, yurtla uğraşacaklarına gitsinler IŞİD’cilerle uğraşsınlar. Canlı bomba olup 30-40 kişinin ölümüne sebep oluyorlar, halifelik ilan ediyorlar, şehirlerden adam alıp götürüyorlar. Öte yandan şehit geliyor her gün. Bu sorunları çözeceklerine cami kapatmakla uğraşıyorlar. Yazık, günah. Allah hiç razı gelmez.”

VALİLİĞİNİN RUHSATI VE İSKÂNI VAR MI?

‘Depreme dayanıksız’ iddialarının bahane olduğunu söyleyen mahallelileri doğrulayan bir açıklama  geliyor CHP Kütahya İl Başkanı Zeliha Aksaz Şahbaz’dan. Vali Şerif Yılmaz’a, “Kütahya Valiliği’nin ruhsatı, depreme dayanıklılığı ve iskânı var mı ki ruhsatı yok diye cami kapatıyorsun?” diye soruyor. Şahbaz, Diyanet’e bağlı camilerin hiçbirinde ne IŞİD’ci ne de İsrail uşağı yetiştirildiğine inanmadıklarını, konuyla ilgili Kütahya Müftülüğü’nden açıklama beklediklerini belirtiyor. Yıllardır cami kapatmakla itham edilen CHP, dinî değerleri her fırsatta kullanan AKP’nin bugün cami kapatmasını eleştiriyor.

CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da Başbakan ve İçişleri Bakanı’na “Kütahya valisi camiyi kapattı mı? Kapattıysa hangi gerekçeyle kapattı? Cami kapatan valiyle ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye soru önergesi verdi. Konunun takipçisi olacağını söyleyen Yarkadaş’ın şu sözleri dikkat çekiyor: “Bir CHP iktidarında cami kapatılmış olsaydı hangi iftiralara uğrayacağımızı düşünmek bile istemiyorum.”

Konuyu bir de caminin 15 yıllık imamı Aziz Hoca’ya sormak istiyoruz. Ancak hızlı bir şekilde görev yeri değiştirilen Aziz Hoca, buluşacağımız saatte müftülükten çağırılınca görüşemiyoruz. Esnafın ve mahallelinin anlattığına göre, Aziz Bey sevilen ve sayılan bir imam. Camiyi kapatmak için önce Aziz Hoca alınıyor. Ardından yerine cemaatin sorun yaşayacağı bir imam gönderiliyor. Gelen hoca, cemaatle arasında sorun var imajıyla müftülüğe ‘Beni buradan alın’ diye gidince, camiyi kapatmak isteyenlere gün doğuyor. O hoca da görevden alınarak caminin kapısına “İmam yetersizliğinden cami kapatılmıştır” yazısı asılıyor. Yaşananlara ve ‘Camide İsrail uşağı yetiştiriliyor’ iddialarına Kütahya Müftülüğü’nün ne cevap vereceği ise merak konusuydu. Müftü ile görüşmek için randevu alamadık ancak telefonla yaptığımız görüşmede “Gerekli açıklama Valilik tarafından yapılmıştır. Müftülüğün bir açıklaması olmayacak” cevabı verildi.

Partinin mi yoksa devletin mi valisi?

Bir vali cami kapatıyor. Ve ağır iddiaları var. Ancak valinin iddialarını değerlendirirken, daha önceki eylem ve söylemlerine bakmakta fayda var. Bugün Kütahya Valisi olan Şerif Yılmaz bundan 6 yıl önce Tokat Valisi’ydi. Dönemin Demokratik Sol Parti Tokat İl Başkanı Hüseyin Alpay, Şerif Yılmaz’ın göreve başladığı tarihten gittiği güne kadarki icraatlarının çetelesini tutmuş. İşte Alpay’ın tuttuğu ve Tokat medyasında yer alan çetele: “Yılmaz’ın ilk icraatı, AKP’nin ramazan ayında verdiği iftara katılarak Tokat’a vali olarak atanmasında etkisi olduğu öne sürülen Milletvekili Zeyid Aslan ile objektiflere poz vermek oldu. İlk kez bir vali, herkesin gözü önünde bir öğretmeni azarladı, hakaretler yağdırdı. Erbaa’ya yaptığı ziyarette, kendisine ‘Nasılsınız?’ diye soran belediye başkanına, AKP’nin seçim sloganı olan ‘Durmak yok yola devam’ sloganıyla karşılık verdi. Tokat’ta ilk kez bir vali, belediye çalışmalarını belediye başkanıyla denetledi.”

Yılmaz, 2012’de de Kayseri Valisi iken, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan arasında bir kriz yaşanmasına sebep olur. O dönem hükümetin 11 ilin valisini kapsayan bir kararnamesine “Kararname listesine Kayseri Valisi’ni de eklemezseniz Beyefendi imzalamayacak!” diye Köşk’ten itiraz edilir. Peki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, memleketi Kayseri’de valilik yapan ve henüz 8 ay önce Tokat’tan Kayseri Valiliği’ne atanan Şerif Yılmaz’ın görevden alınmasını neden ister? Yılmaz, gelir gelmez kendisine bağlı Özel İdare Genel Sekreteri Mustafa Atsız’ı görevden aldırır ve hakkında hem idari hem de adli soruşturmalar başlatır. Kayseri kamuoyunda Mustafa Atsız, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kardeşi Macit Gül’ün yakın arkadaşı olarak biliniyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da o dönem bizzat Başbakan Erdoğan tarafından cevaplandırılmak üzere Meclis’e Kayseri Valisi Şerif Yılmaz hakkında soru önergesi verir. “Sen başbakanın adamı mısın yoksa devletin valisi misin?” diyen Umut Oran, Şerif Yılmaz’ın Kayseri Özel İdare Genel Sekreteri Mustafa Atsız’ı hangi gerekçeyle görevden aldığını sorar. Şu an Kütahya Valisi olan Yılmaz, oğlu Abdülkadir Yılmaz’ın TRT’ye KPSS’ye girmeden açıktan müdür olarak atanmasını da sağlar. Önce Afyonkarahisar Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü’ne ataması yapılan Yılmaz, 13 gün sonra TRT Dış İlişkiler Dairesi’ne atanır. Bunun yanı sıra Yılmaz’ın “TÜRGEV’e Bağış Yap Adaylığı Kap” adlı ses kayıtlarında adaylık karşılığında Kütahya’da TÜRGEV’e arsa kapattığı ortaya çıkar.

Vali, AKP il başkanı  gibi çalışıyor

Suat Andırın (Esnaf): Cami normal şartlarda kapansaydı bu kadar etkilemezdi belki ama İsrail uşakları lafı doğrusu dokunuyor. Ben bu yurtta kaldım yıllarca, camiyi de yurdu da iyi bilirim. Bugüne kadar ne İsrail uşaklığı ne de teröristlik öğretildi. Kütahya’da bir sürü ruhsatsız bina var. Bu bir kapatma sebebi olamaz. Eğer bu önemli bir kapatma gerekçesi ise Kütahya’daki, hatta Türkiye’deki binaların yarısını kapatsınlar, yıksınlar. Bundan bir ay önce yerel basına bu bilgi sızdırıldı. Yerel basın 36 yıllık bina içinde kamu arazisinin olduğunu nereden bilebilir? Birisi bunu kafasına koymuş, bilgiyi sızdırmış. Bu işin zeminini hazırlamış. Burada valinin AKP il başkanı gibi çalıştığını, bazı insanları tehdit ettiğini, Türkçe Olimpiyatları’na destek çıkanları fişlediğini duyuyorduk. Videoda zaten nefretini görmek mümkün. Vali hem polis hem savcı hem hâkim. Bütün bunlara ait görevleri uygulayıp orada kalanları İsrail uşağı ilan ediyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bir vali buna nasıl karar veriyor? Madem 36 yıldır orada yetişenler, camiye gelip gidenler İsrail uşağı, vali neden daha bu ramazanda gelip teravih kılmış? Polis neden takibe almamış, savcı neden soruşturma açmamış, hâkim neden yargılamamış? Varsa bunun aslı ortaya çıkarıp ispatlarsın, hükmünü koyarsın. 10 günde ülkeyi birbirine katan teröristler takibe alınmamış, haklarında suç duyurusunda bulunulmamış, yargılama yapılmamış, gelip ‘İsrail uşağı yetiştiriliyor’ diye cami kapatıyorlar. Bu camiye gelen, burada yetişen insanlara ‘İsrail uşağı’ diye iftira atıldı; o sebeple biz bu camiye gelenler, bu yurtta yetişenler olarak avukat aracılığıyla vali hakkında suç duyurusunda bulunacağız.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>