Deniz Hayatı, Bir Yudum Suyun Kıymetini Bilmeyi Öğretti

deniz

 

Dört yıl önce  Marmaris’ten yola çıkarak Antarktika’ya giden Osman Atasoy ve dalgıç Sibel Karasu perşembe günü Türkiye’ye döndü. Devlet erkanı da dahil olmak üzere herkes onları karşılamaya Marmaris’e gitti. Biz de oradaydık.

TUĞBA KAPLAN – 2 Aralık 2012

Osman Atasoy, yıllarca küçük teknesiyle dünya turu yapan, o turda bir kız çocuğu dünyaya gelen bir kaptan olarak biliniyordu. Atasoy, onu unutmamamız için bir şey daha yaptı. Dalgıç Sibel Karasu ile beraber gittiği Güney Amerika’nın ucundaki Horn Burnu’nu dönerek Antarktika kıtasına giden ilk Türk kaptan oldu.

deniz-1

14 metrelik Uzaklar II yelkenlisiyle, 22 bin mil süren deniz yolculuğunu tamamlayan Atasoy ve Karasu, perşembe günü Türkiye’ye döndü. Yaklaşık 4 yıl önce Marmaris’ten yola çıkan iki denizciyi yine aynı yerde karşılamak üzere bir merasim düzenlendi. Merasimde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin de vardı. Ne de olsa, ‘Yedi Denizlerin Everest’i olarak bilinen Horn Burnu’nun ardından Güney Kutbu’na yönelen Atasoy ve Karasu, Antarktika’ya Türk bayrağı dikip sağ salim ülkeye dönmüşlerdi. Atasoy’un tekneden inmesiyle verdiği ilk mesaj, “Türkiye, Antarktika’ya üs kursun. Türk bayrağı orada dalgalanmalı.” oldu. Haksız da değildi. Çünkü Türkiye, artık Atasoy’un deyimiyle küçük bir ülke değildi. Merasimin ardından, Marmaris Marina’da ‘Uzaklar II’ teknesinde Osman Atasoy ve Sibel Karasu ile buluştuk.

Konuşmaya başlamadan daha o küçük teknede haritalar, aile fotoğrafları ve bir de Mesnevi gözlerden kaçmıyordu. Osman Atasoy, Antarktika’ya gitme fikrinin nasıl ortaya çıktığı ile başladı sözlerine. 2008’de Horn Burnu’nu dönmeye giderken, yolda Fransız denizci Oleg Bely’nin tavsiyesiyle Antarktika düşer akıllarına.

deniz-2

O gün sadece Bely’i dinlediklerini düşünseler de, Antarktika’nın onları çağırdığını düşünerek yola çıkarlar. Aslına bakılırsa 500 millik dünyanın en büyük okyanuslarından birini geçmek öyle kolay değil. Ama deniz tutkusu işte. “Çağrıyı geri çevirmek olmuyor.” diyor Atasoy. 5 gün sonunda vardıkları kıtayı bembeyaz bir dünya, başka bir gezegen olarak niteliyor. Sibel Karasu ise, “Sanki uzay yolculuğuna çıkmış gibiydik. Antarktika’nın en büyük özelliği, hiçbir yere ait olmaması. Çok temiz, uğruna savaşılmamış, kan dökülmemiş, keşfedilmemiş, sınırları olmayan tek kıta. Öyle temiz bir kıta daha yoktur.” diye anlatıyor ilk izlenimlerini.

deniz-3

Malum her gidilen ülkede pasaport kontrolü, gümrük sorgusu olmazsa olmaz. Ama anlatılanlara bakılırsa Antarktika’nın tek sahibi, her biri smokin giymiş bir adamı ya da aşırı kilodan yürüyemeyen bir insanı anımsatan penguenler. Penguenler deyince Sibel Karasu araya giriyor. Çünkü bu sevimli kuşları yakından görmek onun çocukluk hayaliymiş. Bütün vaktini onların video ve fotoğrafını çekmekle geçirmiş. Her denizcinin harcı değil öyle, Türk yapımı küçük bir tekneyle Antarktika’ya gitmek. “Her an her şeyin olabileceği, su altındaki buz parçalarına tekneyi çarpabileceğimiz tehlikeli sulardaydık.” diyen Atasoy. Öyle devasa bir gemi olmasa da Uzaklar II’nin onları sağ salim getirdiğini söylerken gözleri doluyor.

deniz-4

Yolculuğa çıktığıma bir kez pişman oldum

İnsan böyle bir yolculuğa çıkarken başına ne geleceğini kestiremez elbette. “Hiç pişman oldunuz mu?” sorusuna Atasoy, “İlk pişmanlığımı Sibel yaralandığında yaşadım. Ana yelken açıkken Sibel bumbanın altındaydı ve başına halatlar çarptı. Kendi çabalarımla gözüne dikiş atmaya çalıştım. Mail ile denizci arkadaşlara ve doktorlara ulaştık. Günler sonra kendine geldi. Onu öyle yara bere içinde görünce ‘Neden çıktım bu yolculuğa?’ dedim.” Osman Atasoy bunları anlatırken Karasu, törende verilen çiçek demetindeki nazar boncuğunu Atasoy’un gömlek cebinin içine taktı.

deniz-5

“Nazar’a inanır mısınız?” sorusuna, “Türkiye’den yola çıkarken bir kutu dolusu nazar boncuğu aldık. Her karşılaştığımız denizciye Türkiye’den bir anı olsun diye dağıttık.” cevabını veriyor Karasu.

Yola çıkanın işini Allah bilir. Karasu ve Atasoy da adeta bilinmeze doğru bir yolculuk yaptılar dört yıl. Sibel Karasu, Brezilya’dayken kapkaça uğradığını ve bıçaklı saldırı karşısında canını nasıl kurtardığını anlatıyor. Dahası, Kanarya Adaları’nda babasının yoğun bakımda hasta olduğu haberi ve Türkiye’ye ani dönüş ve ölümün soğuk yüzü…

Dondurucu soğukta bulaşık yıkamak

İnsan yıllarca deniz yolculuğu yapar da denize doymaz mı hiç? Osman Atasoy, bırakın denize doymayı, bir an bile sıkılmadığını söylüyor. Bir de çoğu insanı imrendirecek bir söz ediyor: “Düşünsenize kaç kişiye nasip olur eviyle Antarktika’ya gitmek. Bu tekne  evimiz, deniz de dünyamız artık. Evimizle Antarktika’ya gitmek muazzam bir duygu.”

deniz-6

Koca okyanus, bir tekne, iki kişi. Dile kolay. Ne zor zamanlar olmuştur Allah bilir. Mesela nedir bir kadın için en zor olan şey. Kışın soğuk suya dokunmak mı? Sibel Atasoy, Antarktika sularında bulaşık yıkamanın zorluğunu anlatırken, bir an o soğukluğu hissetmemek mümkün değil. Ele geçirilen yün eldivenler bile kesmiyor soğuğu. Sadece bu mu? Sibel Karasu, gece vardiyasında tekneyi kullanıyor, balık avlıyor ve sert dalgalarla çarpışıyor. “Bir bayan için ağır değil mi?” sorusuna cevabı Osman Atasoy veriyor: “Sibel öyle mızmız bir kız çocuğu değil ki! Erkek gibi maşallah. Denize yabancı değil, iyi bir dalgıç. Haliyle daha kolay oldu. ”

Denizde düşünmek için bol vakti oluyor insanın. Bir insan en çok neyi düşünür ki koca okyanusta? Osman Atasoy, “Tüm hayatım film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden. Hele de gece vardiyalarında. Hayatı, neden yaratıldığımı sorguladım hep. Derler ya, ‘İnsan  kainatta küçük bir damla’ diye. Bunu biz okyanusta hissettik. Okyanusta bir damlaydık. Küçücüktük…” diye cevaplıyor. Bir de deniz hayatının onlara çok şey öğrettiğini eklemeden geçmiyor. Bir yudum suyun bile kıymetini bilmeyi, hiçbir şeyi israf etmemeyi, kalan bayat ekmeği tekrar yemeyi, hayat mücadelesini, varlığın kıymetini öğrendiklerini söylüyorlar. Dönüşte çok zorlanmadıklarını anlatan Atasoy, “Akdeniz sahillerine gelene kadar hiç durmadık. 9 bin mili 4 ayda geldik. İhtiyaçlarımızı karşılamak için Akdeniz sahillerinde bir günlük durduğumuz oldu.” diyor. 

deniz-7

Organizasyona gölge düşüren an

Osman Atasoy ve Sibel Karasu’yu karşılama töreni bittikten sonra akşama dair maalesef üzücü bir not eklemek zorundayım. Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar’ın da katıldığı bir kokteyl yapılıyor. Kutlama için eline mikrofonu alan Belediye Başkanı, böylesine güzel bir organizasyona gölge düşürecek cümlelerini zikrediyor: “Bugün aramızda bizim kültürümüzden uzak, bizden olmayan insanlar vardı. Ama onlar nihayet gittiler, şimdi baş başa ailemizle bir aradayız…” Sayın Acar’ın kimleri kastettiği aşikâr. Dahasını zikretmeye ne hacet. Sizin kültürden, ailenizden olmanın ölçütü nedir sayın başkan, anlayamadık?

[email protected]

 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>