Gazetecilik tutsak!

Halkın haber alma hakkı için mücadelelerinden dolayı cezaevine konan ilk gazeteci değil onlar. Görünüşe göre maalesef sonuncusu da olmayacaklar. Aslında tutuklanan can dündar ve erdem gül değil, topyekûn basın özgürlüğü.

573277

Adana’da 19 Ocak 2014’te durdurulan, Suriye’ye insani yardım taşıdığı iddia edilen MİT’e ait TIR’lardaki silah görüntülerini yayımlamıştı Cumhuriyet Gazetesi. Bu gazetecilik faaliyetinin bedeli ağır oldu: Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül tutuklandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsav-cılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında Dündar ve Gül “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “siyasi ve askerî casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlarından tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Tutuklanan ilk gazeteciler onlar değillerdi şüphesiz. Son olmayacakları da aşikâr. Son dönemde arka arkaya verilen tutuklama kararlarının muhatabı gazetecilerden çok gazetecilik gibi aslında.

Gazeteciliğin nasıl baskı altına alındığını ve kısık seslere mahkûm edildiğini gelin Can Dündar ve Erdem Gül örneğiyle bir kez daha hatırlayalım.

Adana ve Hatay’da durdurulan TIR’larda yapılan aramaya ilişkin görüntüler geçen mayıs ayında yayımlanmıştı. Haberin üzerinden bir gün bile geçmemişti ki, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan harekete geçti. Cumhuriyet Gazetesi hakkında ‘terör’ soruşturması başlattı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan haberlerin yayımlanmasından sonra katıldığı bir televizyon programında, “Bu haberi yapan kişi, bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu.” diyerek şikâyetçi oldu. Sadece şikâyetçi olmakla kalmadı doğrusu. Tıpkı Ergenekon Davası’nda olduğu gibi bir kez daha davanın neredeyse hem avukatı hem savcısı hem de yargıcı vazifesini üstlendi.

Savcı İrfan Fidan, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı. Dündar ifade vermek üzere adliyeye girerken haklı olarak şu soruyu soruyordu: “Bu sır devlete ait bir sır mı, kendi şahsi sırrı mı? Neden Cumhurbaşkanı tek başına şikâyetçi oldu?” Can Dündar buna cevap arıyor ve devam ediyordu: “Detayları soruşturma gösterecek. Casuslukla suçlanıyorum. Vatana ihanet olduğunu söyledi Cumhurbaşkanı. Bizler casus değiliz, hain değiliz, kahraman değiliz. Biz gazeteciyiz. Ve burada yapılan şey baştan sona bir gazetecilik faaliyetidir. İki kez müebbet isteniyor. Cumhurbaşkanı’nın iddialarıyla ilgili olarak olayın bu boyuta gelmesi, bu kadar büyük çapta bir suçlama ile karşı karşıya olmamızı anlayabiliyorum. Çünkü bir suçüstü var. Suçüstü yakalanmış bir hükümet var. Bunun yarattığı bir panik var. Bu anlaşılabilir bir şey ama soruşturma sürecinin bu paniği daha da büyüteceğini biliyorum.”

İstihbarata ait TIR’ların silah taşıdığına dair haber yaptıkları için, bizzat şikâyetçisinin Cumhurbaşkanı olduğu bu soruşturmada geçen hafta iki gazeteci de tutuklandı. Basın özgürlüğünün üzerine çizilen kırmızı çizgi belirginleşmeye başladı. Halkın –hükümet yanlış yapsa, yalan söylese onu bile- haber alma hakkı, bir şekilde askıya alınmış oldu. İktidarları halk adına denetleyen ve yeri geldiğinde eleştiren, bunu da kendine görev addeden mekanizmanın çarkları ülkemizde ciddi hasar görüyor. Bütün dünyada medya denetleme ve bilgilendirme vazifesi üstlenirken ülkemizde giderek, halının altına süpüren, yıkayıp paklayan, hatta sulandıran ve gerektiğinde yağlayan bir ucubeye dönüşmeye başladı. Hakkını vererek yapmak isteyen kurumlara kayyım atanıyor, çalışanlara ise her ne kadar barolar, “Pes, diyoruz; Pes!” dese de tek bir adres gösteriliyor: Silivri Ceza İnfaz Kurumları.

Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklandığı MİT TIR’ları haberlerinden sonra gündeme gelen spekülasyonlara ve sonrasındaki çelişki dolu açıklamalara değinmeden geçmek olmaz. Büyük bir panik hâlinde önce “TIR’larda öyle bir şey yok”, “İnsani Yardım”, “Gıda yardımı” deniyordu. İçlerinde silah olduğu ortaya çıkınca, “Türkmenlere gidiyordu.” noktasına kadar gelindi. Hatta son olarak Rusya’nın Suriye’de Türkmenlerin bulunduğu Bayır-Bucak bölgesini vurması sonrasında “MİT TIR’ları durdurulmasaydı, Türkmenler o silahlarla kendini savunabilirdi.” bile denildi. Denildi denilmesine ama şimdilerde AKP Başbakan Yardımcısı olsa da, bir zamanların hızlı muhalifi eski MHP’li Tuğrul Türkeş’in o günlerde söylediği “Vallahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu.” sözleri hatırlanınca olay başka bir boyuta taşındı.

Şu an en çok merak edilen Can Dündar ve Erdem Gül’e yönelik soruşturmada Türkeş’in tanıklık yapıp yapmayacağı. Zira Rusya’nın Suriye’de Türkmen bölgesine girişiyle, Türkmenler de “Bize silah falan gelmedi” diyerek Türkeş’in sözlerini doğrulamıştı. Peki, TIR’lar dolusu silah nereye gidiyordu? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Silah taşınsa ne olur, taşınmasa ne olur?” sözleri merakları daha da celbedince, Can Dündar adliye önündeki açıklamasında “O hâlde bu haber yayımlansa ne olur, yayınlammasa ne olur?” diye mukabelede bulundu.

Bu davada ilginçtir, suçlular değil, suçu ortaya serenler soruşturma konusu oldu, hatta tutuklandı. Gazetecilik bir suç, işini yapan gazeteci de suçlu gibi gösterilmeye çalışılıyor. Maalesef buna en büyük destek de kendini iktidara yakın hisseden basın mensuplarından geliyor. Can Dündar ve Erdem Gül Çağlayan Adliyesi’nde Savcı İrfan Fidan’a ifade verirken iktidara yakın Kanal 24’te açıklamalarda bulunan Cem Küçük şu sözleri sarf ediyordu: “Türkiye Cumhuriyeti’nin yatak odasını dünyaya gösterirsen bedel ödersin. Bununla yırtamazlar, müebbetle yargılanırlar. Can Dündar’ın tutuklanması lazım. Bunun adı casusluksa, deliller netse, bunu gerektirir.”

İktidarın basın bültenine dönüşen Anadolu Ajansı ise, henüz savcılık sorgusu sürerken Dündar ve Gül’ün tutuklanması yönünde hükümete yakın hukukçulardan görüş toplayıp Dündar ile Gül’ü suçlu göstermeye çalışıyordu.

Tahammülsüz iktidar, kanal fişi çekmeye, medyaya baskıya, basını soruşturmaya, gazeteciyi tutuklamaya yani her türlü eleştiriyi susturmaya kararlı görünüyor. Lakin Can Dündar’ın tutuklanma kararının ardından mahkeme salonunda söylediği gibi: “Üzülmeye gerek yok, bunlar bizim için şeref madalyası. İçeride ve dışarıda mücadelemiz devam edecek.”

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>