İnsanlar için çöphayvanlar için katil

İnsanlar için çöphayvanlar için katil

TUĞBA KAPLAN

5 Nisan 2014, Cumartesi

Yaradan’ı kendi lisanınca zikreden  hayvanları, bu hayvanların sesi ya da görünüşüyle güzelleştirdiği tabiatı korumak için büyük fedakârlıklara gerek yok. Çöplerimizi atarken bir kez daha düşünsek bile yeter. Çöplerimiz cana kıymasın!

  Küçük bir serçe kuşu, belli ki gün boyunca dolaşıp karnını doyuracak bir şey arayıp durmuş. Meyvesini ya da yaprağını yediği, dalına konduğu bir ağaç da bulamamış. Nasıl bulsun hayvancık, memlekette ağaç mı kaldı? Eskisi gibi pencere önlerine ekmek kırıntısı, buğday kalıntısı konulmadığı için de kendini şehrin pis yollarına vurmuş. Çiğnenip şuursuzca yere atılmış sakızı ekmek kırıntısı sanarak ağzına almış. Minik serçe kuşu bırakın yapışan sakızı çıkarmayı, bünyesi yuttuğu sakızı geri çıkarmaya müsait olmadığı için çırpınıyor oracıkta. Ne nefes alabiliyor, ne ağzını açabiliyor. Bekliyor ki bir vicdan sahibi gelip kurtarsın ve yaşamaya özgürce devam etsin, tıpkı eski günlerdeki gibi. Bahsettiğimiz bu acıklı durum havaların ısınmasıyla piknik keyfinin zirve yapacağı önümüzdeki günlerde daha da artacak gibi görünüyor. Sadece kuşlar değil elbette, çöplerimizle zarar verdiğimiz hayvanlar da… Çöpe cam kırıklarını atarken bir kedinin ağzının yaralanmasına sebep olabileceğini birçokları düşünmüyor. Bir de çöpü, çöpe değil de denize atanlar var ne yazık ki. Naylon poşetler, plastik şişeler ve dahası, deniz canlılarının neslinin tükenmesine sebep oluyor. Bir bitki yetiştirmek, bir hayvana bakmak, bu canlıların da biz insanlar gibi yaşamını ikame etmesine yardımcı olmak, varlıklarıyla hayatımızı güzelleştirmek şöyle dursun, yaptıklarımızla adeta onların hayatlarını sona erdiriyoruz. Çöp diye attığımız atıkların, doğada hemen yok olmadığını, toprağa, hayvanlara, tabiata zarar verdiği gibi bizlere büyük zarar vereceğini düşünerek hareket etsek, en azından sorunun şiddetini azaltmış oluruz.

Kuş, ekmek kırıntısı sanınca…

Aylık sakız tüketiminin 740 ton civarında olduğu Türkiye’de Target Group Index araştırmasına göre sakız çiğneyen 43 milyon kişi var. Sakızlar, sadece çevre kirliliğine değil, kuş ölümlerine de neden oluyor. Çiğnedikten sonra yere attığımız ufacık bir sakızla, farkında olmadan kuşları öldürüyoruz. Yerde gördüğü sakızı ekmek parçası sanıp ağzına alıp yemeye çalışan kuşlar, sakız ağzına yapışınca  gagalarını bir daha açamıyor.  Sonra  bu  zararsız küçük canlılar ya açlık ve susuzluktan ölüyor ya da bu sakızlar  kuşların boğazına takılıp, öldürüyor. Tek yapmamız gereken çiğnediğimiz sakızları hem çevre temizliği hem de bu çaresiz kuşların hayatta kalması adına yere değil de, paketine sarıp çöp kutusuna atmak.

Naylon poşet, yüzbinlerce deniz canlısını öldürüyor

Dünyada hemen hemen her deniz kuşunun midesinde plastik atık bulunduğunu biliyor muydunuz? Düşüncesizce çevremize bıraktığımız poşetler sadece çevreyi kirletmiyor, hayvanların yaşamını da etkiliyor. Naylon poşet, hayvanların boğazını tıkayıp boğularak ölmesine neden oluyor. Bazı deniz hayvanlarına ise yiyecek gibi görünüyor. Kimi balinalarda yapılan otopsiler, midelerinin polietilen poşetlerle dolu olduğunu gösteriyor. Dünya Doğa Vakfı’nın araştırmasına göre naylon poşetlerden dolayı her yıl yüz binin üzerinde balina, fok, su kaplumbağası ve kuş ölüyor. Karada ise inekler, keçiler ve diğer hayvanlar yem ararken genellikle plastik parçaları yiyerek hastalanıp, ölebiliyor.

Bitmiş piller, hem sizin hem canlıların katiliyse…

Çoğumuz, çöpe attığı pillerin içindeki kimyasal maddelerin toprağa ve suya karışarak insanlara, özellikle doğadaki canlılara zarar verdiğini hatta zehir olarak geri döndüğünü hiç düşünmüyoruz. Bitmiş pilin içinde cıva, kurşun, lityum, mangan, nikel, kobalt, kadmiyum gibi kimyasal maddeler olduğunu unutmamalıyız. Bu kimyasal maddeler attığımız pille birlikte önce toprağa, ardından yer altı sularına karışıyor. Küçük bir kalem pil, dört metrekare toprağı kirletip, bu toprakta üretim yapılamaz hale getiriyor. Suya karışan metaller ise suyun ekosisteminde büyük bir karışıklık meydana getiriyor. Elbette bitmiş ve çevreye atılmış pil, sadece su ve toprağa zarar vermiyor. Bu kimyasal maddeler, topraktan beslenen hayvanlara, suya ve direkt olarak insanlara geçiyor ve çeşitli hastalıklara sebep oluyor. Dolayısıyla pilleri dönüşüm kutularına atmak şart.

Cam kırıkları ‘can’dan etmesin

Kendi canımıza zarar vermesin diye, çöpe attığımız cam kırıkları, çöp konteynırında ya da toplu çöp alanlarında karnını doyurmak için aranan sokak hayvanlarının ağzı ya da yüzünü yaralıyor hatta canına mal olabiliyor.  Bu şekildeki cam kırıklarını daha özenli, üç-dört kat  kağıda sarıp ya da ayrılmış çöp kutularına atmakta fayda var.

 

Konserve kutuları

Kenarı kesici şekilde açık bırakılmış konserve kutuları da sokaktaki, ormandaki hayvanların bir diğer düşmanı. Açlıktan neredeyse sürünerek geldiği çöpteki bir lokma yemek artığına ulaşmak için çırpınan bir kedi, köpek ya da daha küçük bir canlı, kesici konserve kutusu yüzünden başından, boynundan, ağız ya da yüz kısmından ciddi yara alabiliyor. Bu kutuları da yine cam kırıklarında olduğu gibi daha özenli atmak hem doğa hem de çevre bilinci adına önemli.

Tıraş bıçağı, sivri uçlu eski eşyalar, çiviler…

Eskimiş tıraş bıçağı, ucu körelmiş mutfak bıçağı ya da çiviler de kedi, köpek gibi sokak hayvanları ya da bir orman canlısının dilini kesiyor. Zamanla enfeksiyon kapan hayvanlar, hastalık bulaştıran bir virüs haline gelebiliyor. Bu sebeple, kesici, delici çöpleri poşetlere, çöp kutularına daha özenli koymak gerekiyor. Her türlü zarar verebilecek madde ve eşyalar özenle paketlenip, çöpe bu şekilde atılabilir.

Boş deterjan, boya kutusuna sıkışan canlılar…

Kullanılmış ilaçların kalıntıları, kadınların saç boyalarından artan kimyasalla dolu poşetler, boya kutuları, ev temizliğinde kullanılan ilaçlı boş deterjan kutuları da doğaya, çevreye ve doğadaki tüm canlılara zarar veriyor. Boya kutusundaki sıvı kalıntıyı su sanıp içmek isteyen bir kedi olabileceği gibi, bu kutuların içine giren bir sincap ya da fare, havasızlıktan sıkışıp ölebilir.

 

Denize atılan çöpler, martıların midesinden çıkınca

Tatil beldelerinde, sahil kenarında yediğimiz yiyeceklerin çöpünü denize atmayı âdet haline getirmiş bir milletiz. Oysa, sahilden 2 bin kilometre uzakta okyanus ortasındaki canlılara dair elde edilen görüntüler doğayı nasıl katlettiğimizi gösteriyor. Martılar çoğunlukla plastik çöpleri yedikleri için zehirleniyor. Mideleri bunu sindiremediği için plastik maddeler martılara sürekli bir tokluk hissi vererek açlıktan ölmelerine sebep oluyor.  Bazen de toksin zehirlenmesi yaşayarak yaz ve sonbahar aylarında kafalarını oynatamayacak duruma geliyor. Petrole bulanmış martılar ise kurtarılamıyor. Boğaz’ın kıyılarında  özellikle Sarıyer bölgesinde bu martılar görülüyor. Boğaz’da atılan havai fişekler yüzünden de yanık bacaklı, kanadı kopmuş martıların sayısı hayli fazla. Martılarla ilgilenen kişi, ambulans ve bakım evi olmadığı için can çekişerek ölüyorlar.

Çöpü, çöpe atmaktan aciz olanlar var

ALAZ KUSEYRİ (Hayvan hakları savunucusu): Toplumsal yaşamda dikkat etmemiz gereken çok basit bir kural var, ‘çöpü çöpe atmak’. Bırakın hayvana zarar verdiği için bu kuralı dikkate almasını, insanlar çöpü çöpe atmıyor bile. Mesela konserve kutularının ağzını mutlaka kapatıp atmak gerekiyor. Bu kutular hayvanların boğazına kadar geçiyor. Paniğe kapılıp sıkışıp boğulanlar bile var. Ayrıca denize atılan çöpler de hayvanların yaşamını devam ettirmesini engelliyor. Bu ülkede denizden piknik tüpü bile çıkıyor. Deniz canlılarının neslinin azalması sadece yanlış avlanma değil, denize atılan çöpler aynı zamanda. Türkiye’de geri dönüşüm kültüründen yoksunuz. Geri dönüşüm kutuları yaygın olmadığı için de böyle bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Sokaklara atılan sakızlar ise ayrı bir sorun. Sakızı ağzına alan kuşun bünyesi onu çıkarmaya müsait  değil. Ayakkabımıza yapıştığında çıkartmakta zorlandığımız sakızı küçücük kuş nasıl temizlesin? Bizim dışımızdaki canlıların da yaşayabilmesi için, hiçbir şey yapmasak bile duyarlı olmak zorundayız. Her mahallede bir gönüllü olsa, kuşlara, kedilere su kapları, yemek kalıntısı kutuları konulsa bile bu sorun bir nebze de olsa çözülebilir.

 

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>