[ARAŞTIRMA] Bilinmeyen 28 Şubat

Bilinmeyen 28 Şubat

TUĞBA KAPLAN

5 Mart 2014, Çarşamba

28 Şubat sürecine gazeteci olarak tanıklık eden Emine Dolmacı, yaşadıklarını 28 Şubat’ın Haber Dükkânı: Yalanlar Üstüne isimli kitabında detaylarıyla anlatıyor. Dolmacı, 28 Şubat’tan bu yana medyada pek bir şeyin değişmediğini gözler önüne seriyor.

28 ŞUBAT’IN HABER DÜKKÂNI: YALANLAR ÜSTÜNE, EMİNE DOLMACI, POZİTİF YAYINCILIK, 328 SAYFA, 20 TL

Türk siyasi tarihi, geçmişte yaşanmış olmasına rağmen hâlâ tazeliğini koruyan kritik olay ve dönemlerle dolu. Bunlardan biri de şüphesiz 28 Şubat. Ülkenin ilk kez gördüğü farklı bir darbe girişimi… Asker yine devrede ama bu kez farklı olan, askerin sivil toplumu da harekete geçiren unsur olması. “Sivil toplum” diye ortaya çıkan, darbe sürecini hızlandıranların kim ve ne olduğu, bir anda hangi maksatla türediği sonraki yıllarda anlaşılır. Elbette o dönem askerin destekçisi sadece sivil toplum değildir. Her darbe döneminde darbeyi yapanların eli ayağı, dili kulağı olan medya da görevini askerin istediği gibi kusursuzca yerine getirir. Özetle tanımlamaya çalıştığımız, “en uzun şubat”ın şartlarını, ülkenin içinde bulunduğu atmosferi ve özellikle medyayı, o günleri yaşayan gazeteci Emine Dolmacı 28 Şubat’ın Haber Dükkânı: Yalanlar Üstüne isimli kitabında detaylarıyla anlatıyor.

Dünün mağdurları bugünün aktörü olursa…

28 Şubat’ta yaşanan kamplaşmanın bir benzerinin bugün Türkiye’de ve her zamanki gibi medya üzerinden yaşandığına şahitlik ediyoruz. Emine Dolmacı bunu “Dünün mağdurları, yeni medyanın aktörleri oldu” sözleriyle anlatıyor. Diğer darbe dönemlerinde olduğu gibi, toplumun bütün kesimleriyle beraber medyanın da yaşadığı olağanüstü bir dönemin kodlarına dikkati çekiyor. Meslek ilkeleri ve medya ahlâkına taban tabana zıt davranışlar, toplumu ve süreci yönlendirmek için yapılan mühendislik haberleri, yalan ve iftira dolu manşetlerle bir algı zemini oluşturulduğu görülüyor. Aslında toplumun adım adım bir darbeye, örtülü bir müdahaleye hazırlandığı, üzerinden yıllar geçince anlaşılıyor. Bununla bağlantılı olan bir diğer nokta ise, kitapta da vurgulandığı gibi, aslında 28 Şubat’ın hiç bitmediği gerçeği. Zira bu tarihten sonra yapılan değişiklikler de bunun üzerinden gerçekleşiyor: Zorunlu eğitimin kesintisiz sekiz yıla çıkarılması, imam hatip liselerinin orta kısmının kapatılması, Kur’an kurslarına sınırlamalar getirilmesi gibi. Yani önce algı oluşturulup, sonra bunlar tek tek uygulanıyor. Bugün ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosfere ve medya kurumlarının, gazetecilerin sırf çıkarları uğruna, işbirlikleri zarar görmesin diye hem avukat hem savcı hem yargıç görevini üstlenmeleri 28 Şubat’tan bu yana medyada pek de bir şeyin değişmediğini gözler önüne seriyor.

Neo-28 Şubat mı?

Emine Dolmacı o gün gazetelere yansıyan haberlere ve bütün detaylara kitabında yer vermiş. Aslına bakarsanız, kitap sadece 28 Şubat’ta başörtülü bir gazetecinin yaşadıklarından ibaret değil. Emine Dolmacı, 2014 Türkiye’sinde meydana gelen, dönüm noktası denilebilecek Gezi Parkı ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddiası operasyonu gibi önemli olayları da anlatarak aslında dünden bugüne Türk siyasetinin fotoğrafını çekiyor. Nitekim o günlerde yaşananlar, bugün olacakların habercisi gibi. Mesela bugünlerde dolaşımda olan “cemaat, silahsız terör örgütü” ifadesi, 28 Şubat’ın da argümanları arasında yer alıyor. Günde sayısız kez “paralel yapı” ithamına maruz kalan Hizmet Hareketi, 28 Şubat’ta Nuh Mete Yüksel’in hazırladığı iddianameye konu olmuştu. Bugün yaşananlar neredeyse aynen o günlerde de cereyan etmişti. 1999 yılında Yüksel’in “Fethullah Gülen Örgütü” olarak isimlendirdiği yapının suçu, “Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dinî kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla, yasa dışı örgüt kurup bu amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak” şeklinde tanımlanmıştı. 35 ülkede açılan toplam 279 eğitim kurumu bu yapının suç organları olarak gösterildi. Örgütün en büyük 20 kuruluşunun başında Zaman, Samanyolu Televizyonu, Cihan Haber Ajansı, Aksiyon ve Sızıntı dergileri gösterildi. Bu vesileyle yayın organlarını kapayıp yönetici ve çalışanlarını hapse atma planları yapıldı. Bugün Hizmet Hareketi’ne yönelik söylemler 16 yıl önceki 28 Şubat’tan farklı değil. Hatta bütün bu yönleriyle Neo-28 Şubat ifadesini kullanmak doğru olabilir. Keşke 28 Şubat’ın mağduru, bugün medyanın aktörü olan, 28 Şubat zulmüne maruz kalan o dönemin gazete ve gazetecileri, bugünlerin de yazılıp bir gün kendilerine hatırlatılacağını unutmasa…

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>