Yüzümü eskitmek istemiyorum

Yüzümü eskitmek istemiyorum

TUĞBA KAPLAN

20 Ekim 2013, Pazar

En son Selam filmiyle beyazperdede izleyici karşısına çıkmıştı genç oyuncu Yunus Emre Yıldırımer. Şimdilerde Fatih Harbiye romanından esinlenen dizide Neriman’a âşık ve geleneklerine bağlı Şinasi karakterini canlandırıyor. Oyunculuğunu, diziye yönelik eleştirileri konuştuğumuz Yıldırımer, “Şinasi’nin yerinde olmak istemezdim.” diyor.

Fatih Harbiye ile ilgili size gelen tepkiler nasıl?

Öncelikle 1930-31’li yıllarda yazılmış romanın direkt aktarılması kolay değil. Bunda hemfikir olunması gerekiyor. O dönem ve içinde bulunduğumuz zaman arasında çok farklılıklar var. Osmanlıca ile değil de günümüz Türkçesiyle senaryolaştırılması izleyicileri şaşırtmış olabilir. Keza oynadığım Şinasi karakteri de onları şaşırtmış olabilir. ‘Şinasi kitapta hımbıl ve sakin’ diyenler oldu. Burada biraz daha mahalle abisi gibi. Neticede burada aslolan Neriman’la olan duygusal bağı.

Klasik bir romanı popüler hale getirmeye çalışınca bu sonuç mu çıkıyor ortaya?

Kesinlikle, ancak bu kadar oluyor.

Batı’ya olan özentinin çok iyi anlatılamadığı, daha çok zengin oğlan-fakir kız çatışması olduğuna dair yapılan eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kitaba mümkün mertebe sadık kalınmaya çalışılıyor. Yorumlar kıymetli elbet. Neriman’ın çelişkisi çok fazla zaten. Dizide de bunun en iyi şekilde yansıtılması gerekiyor. Bir de kitaptaki gibi zenginliğe ‘tu kaka’ dememeyi çok istemedim oyuncu olarak. Çünkü Türkiye’de zengin olan herkes çok kötüymüş gibi bir imaja sahip. Zengin olan iyiler yok mu?

Şinasi’nin moderniteyle imtihan olacağı noktalar var mı?

Vücudu kabul edemez Şinasi’nin. Öyle görmüş, öyle yaşamış. Hamurunda yok özenti olmak. Zenginliği kabul edecek ya da bunu çıkarları için kullanacak biri değil. Şinasi’nin işi çok zor aslında. Şinasi’nin yerinde olmak istemezdim. Çünkü sevgisinin karşısında zenginlik mefhumunun olması, bununla imtihan olmak çok ağır.

Daha önce Peyami Safa okumuş muydunuz?

Yıllar önce okumuştum. Müfredatlarda vardı. Şükürler olsun ki, öyle güzel insanlar, isimler var. Şimdiki eğitim sisteminde de özel olarak işlenmeli bence. Ama şimdi çok da geriye dönüp farklı eserlerine ya da eserlerin diline bakma şansı olmuyor. Sadece senaryoyu okuyoruz bu dönemde. Ama bir boşluk olsa da bakabilsem diye hep aklımda.

Edebi romandan diziye çevrilmiş çok yapım oldu bugüne kadar. Hâlâ da var. Fatih Harbiye bunlar arasında nerede duruyor?

Çalıkuşu bu tarz yapımlara iyi bir örnek. Dizi olarak daha önce tutmuş bir eser. Çalıkuşu cepte çünkü olmuşları var. Ama Fatih Harbiye kitap olarak da kısa ve özlü bir kitap, anlatmak sabır ister. Fatih Harbiye’yi diziye aktarmak Çalıkuşu’nu aktarmaktan daha zor. İşler illaki bir yerde değişiyor.

Daha önceki rollerinizde hep âşık adamı canlandırdınız. Sıkıldınız mı âşık rollerinden?

Bu soruya eşimin vereceği cevap daha önemli. Ben doğal olduğu sürece âşık adamı canlandırmaktan gocunmam. Oyuncuyuz da sonuçta hayır diyemem ki! Ama eşimin, oynadığım âşık adam rollerinden sıkıldığı aşikar.

Şinasi’yle kendi geçmişime döndüm

Şinasi’yle ortak yanlarınız olduğunu söylüyorsunuz…

Evet. Ben de Şinasi gibi namus, kültür, gelenek görenek kavramıyla büyüdüm Diyarbakır’da.

O zaman çok zorlanmamışsınızdır.

Aslında daha çok zorlandım. Taklit yapmıyordum. Nasıl yaşadığımı görmeye başladım. Eskiye, kendi geçmişime döndüm. Ama Şinasi’den daha rahat bir adamım. Şinasi ‘senin yaptığın yanlış’ der, diklenir. Ben ‘sen bilirsin kardeşim, yanlışı doğrusu sana’ derim.

İşlerinize sessiz sedasız başlayıp, bitiriyorsunuz. Göz önünde olmayı sevmiyor musunuz?

Daha sakin bir hayatı tercih ediyorum. Bir insan kendini korumalı. Oyuncu da olsa, ünlü de olsa kendini tüketmemeli, her şeyden korumalı. Kendimi tüketmek istemiyorum. Niye sürekli popüler mekânlara gidip, kendimi göstereyim. Yapamaz mıyım? Elbette yaparım. Bir tanımazlar, iki tanımazlar. Üçüncüde ‘yeni yetme oyuncu da gezmelerde’ haberi çıkar ama bunun gereği yok. Benim bir ailem var. Onları üzmek istemem. Biz oyuncuyuz, bu ciddi bir meslek, ben de bunu yapmaya çalışıyorum.

Şu an bu mesleği yapıyorsam başta STV’nin emeği var

İleriye yönelik dizi film projeleri var mı?

İnanın öyle planlarım yok. Şimdilik bu iş yürüsün hakkıyla, namusumla yapayım yeter bana. Her an yarını düşünerek yaşayamam. Bakarsınız bir film olur, şartlar o an neyi gerektiriyorsa öyle karar veririm. Tamamen kadercilik olarak anlaşılmasın, elbette önümüze sunulan şıkları seçme iradesi veriliyor ama planların üstünde bir plan sahibi de var. Eğer ben şu an bu mesleği yapıyorsam başta STV’nin emeği var. İnsanlar oyuncu seçerken onlar kamerayı oyuncunun önüne koyup başrol verdi. Bunu başka bir yer yapmaz. STV benim için bir okul, bir dershaneydi. O dönemki başrolümle, şimdiki arasında çok fark var. Oyuncu, oynayarak kendini geliştirir. Mesela Selam da benim için ciddi bir tecrübeydi.

Selam demişken, çok eleştirildi, konuşuldu. Sizin içinize sindi mi?

Kulp takmak için eleştiren, illaki bir şey bulur. Çok güzel insanlarla çektiğimiz için hiçbir şey diyemiyorum. Keşke daha iyi anlatsaydık da daha güzel olsaydı. Ama kimse de gidip Afganistan’da film çekmedi. Ya da kim bana Afrika’da çekilecek bir filmde oynama fırsatı verirdi? Biz uzaylıları mı anlattık. Bu topraklarda yaşayıp da gidenlerin hikâyesi anlatıldı. Sinematografik olarak eksikler vardı elbette. Benim de olmasaydı dediğim noktalar oldu ama biz eleştirmenin dozunu bilmiyoruz. Dozunu ölçmeden eleştirenler daha iyisini yapsın. Bu sözlerimden dolayı taraf olduğum düşünülebilir ama kesinlikle taraf değilim. Ben insan severim. Tanımadan eleştirmemek lazım. Bazı bağnaz ideolojiler bu eleştirileri körüklüyor ama bunları aşmak gerek.

Oyuncular set şartlarından şikâyet etmemeli

‘Tiyatro Hâl’deydiniz. Set yoğunluğundan ara mı verdiniz?

Arkadaşlarımızın topluluğu Tiyatro Hâl. Bizim tembelliğimize denk geldi aslında. Bu yaz sezonu oyun çalışamadık. Şimdi yeni bir oyuna başlamak çok zor. Ben ‘Er meydanı tiyatro’ diyen biri değilim, ayırt etmiyorum. Oyunculuğu her türlü yapmalıyım. Elbette teknik, taktik ve adrenalin olarak çok başka tiyatro sahnesi ama aslolan oyunculuk. Her ikisinde de yürekle oynamak mesele.

Tiyatroyla yeteri kadar ilgilenemediğiniz için üzülüyor musunuz?

Vicdanım sızlamıyor ama daha sık ilgilenmeyi çok istiyorum. Hemen bir oyuna başlama isteği oluyor çoğu zaman.

İş dışında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?

Zaman zaman oluyor. Eşimle geziyoruz bol bol. Oyuncular kendimize vakit ayıramıyoruz diye sürekli konuşmamalı. Mesela dün gittim sabah 5’e kadar çalıştım. Bugün gitmedim ama set devam ediyor. En düşük ücretle çalışan oyuncu bile sürekli set çalışanından fazla kazanıyor. Oyuncu belli saatlerde gidip geliyor ama set çalışanı hep orada. Önce set çalışanlarının durumu düzeltilmeli. Bu nasıl olur bilmiyorum ama buna öncelik verilmeli.

Oyunculukta bir idolünüz var mı?

İyi oynayan herkesi çok beğeniyorum. Özellikle Sarp Akkaya’yı beğeniyorum yeni jenerasyonda. Ama Çetin Tekindor, Şener Şen unutulmaz. Bu konuda maymun iştahlıyım ama benimki taklitçilik boyutunda değil. Yani beğendiğim isimler gibi olmaya çalışayım, öyle bakayım, güleyim yapamam istesem de. O zaman kendim olmam.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>