Semavi Eyice: Bir İstanbul bilgesi

Semavi Eyice: Bir İstanbul bilgesi

TUĞBA KAPLAN

5 Kasım 2014, Çarşamba

Semavi Eyice Kitabı: İstanbul’un Yaşayan Efsanesi adlı söyleşi kitabı, Eyice’nin hayatına dair ayrıntılı bir biyografi niteliğinde. Kitapta tarihçinin bugünün İstanbul’una, şehre dikilen gökdelenlere, görgüsüzlük timsali AVM’lere dair yorumlarının bulunmaması bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.

SEMAVİ EYİCE KİTABI: İSTANBUL’UN YAŞAYAN EFSANESİ, söyleşi: selim efe erdem, TİMAŞ YAYINLARI, 480 SAYFA, 28,50 TL

İstanbul hakkında yazmaktan ve konuşmaktan bıkmayan bir İstanbul bilgesi Semavi Eyice. Bir İstanbul tarihi yazılacaksa hiç şüphesiz en iyi şekilde yazacak olanlardan biri o. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın önde gelen kütüphanelerindeki İstanbul üzerine yazılmış bütün eserleri biliyor. İngilizce, Fransızca, Almanca hatta Yunanca olması fark etmez; İstanbul ile ilgili her yeni çalışmayı yakından takip ediyor. Bugün 93 yaşında olan Semavi Eyice 13 yaşından beri adeta İstanbul’u duyarak, hissederek ve yazarak yaşıyor. Her ne kadar bir buçuk yıl önce geçirdiği talihsiz bir ameliyat sebebiyle şimdilerde görme yetisini kaybetmiş olsa da, İstanbul ile ilgili yeni yayınları, dergi ve kitapları yardımcıları aracılığıyla okuyor. Bizans ve Osmanlı sanatı üstüne sayısız yazı, kitap kaleme almış. Uzun yıllar koruma kurullarına başkanlık etmiş, İstanbul ve Türkiye’de kültürel mirasın korunmasına katkıda bulunmuş, öğrenciler yetiştirmiş. Kendi deyişiyle “Türkiye’de tarihî eser muamelesi” görse de dünya onu “İstanbul’un yaşayan efsanesi” olarak tanıyor.

13 yaşında bir sütunun izinde

Kuşkusuz Eyice’yi efsane yapan birçok özelliği, başarısı mevcut. Fakat beni en çok etkileyen, şehri ilk gezmeye başladığı tarihlerde kimse İstanbul’un fotoğrafını çekmez, hiçbir Türk İstanbul rehberi yazmazken, onun Mamboury’nin rehberinden daha fazlasını merak edip elinde bir defterle bugünkü İstanbul entelektüellerinin çoğunun yapmadığı bir işi 13 yaşındayken yapmış olması. Cerrahpaşa’da o zamanlar Avratpazarı denilen bölgede Konstantin surları civarındaki ünlü Arkadius sütununu aramaya başlamış Eyice. Sütun yıkılmış ama tarihî kaideyi ahşap bir evin bahçesinde soruşturarak bulmuş. Bu kaide onun Bizans sanatına önemli bir katkısı olarak kayıtlara geçmiş. İşte bu efsane tarihçinin biyografisi sayılabilecek bir nehir söyleşi kitabı çıktı Timaş Yayınları’ndan. Semavi Eyice: İstanbul’un Yaşayan Efsanesi adlı kitabı gazeteci Selim Efe Erdem hazırlamış. Böylesine mümtaz bir ismin hayatının kayda geçirilmesi hayli önemli. Kitap bir yönüyle arşiv işlevi de görecektir.

Öte yandan okurun merakını gidermek konusunda kitabın eksik kalan noktaları olduğu da bir gerçek. Söyleşideki sorular, irdelenen konular Semavi Eyice’nin hayatının sadece magazin merceğiyle ele alındığı hissi uyandırıyor. Kitap ağırlıklı olarak Eyice’nin çocukluğuna, gençliğine, özel hayatına, meslektaşlarıyla ilişkilerine odaklanıyor. Kitaba adını veren “efsane” bir anda özel hayatı deşifre edilen ünlü birine dönüşüyor gözümüzde. Fakat Eyice’yi efsane yapan unsurların birçoğuna nedense değinilmiyor. Kitabı okurken gözleriniz İstanbul bilgesinin Bizans, sanat tarihi ve İstanbul’un bugününe dair yorumlarını arıyor ama nafile! Ne dikilen gökdelenlerle bozulan şehrin silüetine ne de adım başı inşa edilen görgüsüzlük timsali AVM’lere dair bir cümleye rastlamak mümkün kitapta. Bugün konuşulan ve tartışılan birçok meselenin geçmişini en iyi anlatabilecek ehil bir isimden İstanbul’u, bugünkü şehircilik anlayışını dinleme isteğiniz bir ukde olarak kalıyor.

İstanbul’un dönüşümünü de anlatsaydı…

Kitap, “Semavi Eyice’nin yaşadığı İstanbul üzerinden tarihî bir kentin 600 bin nüfustan 15 milyonluk metropole dönüşüne tanıklık edeceksiniz.” diye takdim edilse de tarihçinin askerlik anılarını, İkinci Dünya Savaşı Almanya’sındaki yıllarını, Erica’yla ya da gemide tanıştığı Hollandalı kızla bir ilişki yaşayıp yaşamadığını, akademisyenlik yıllarındaki ilişkilerini, makam mevki çekişmelerini detaylı bir şekilde aktarıyor. Sadece bu bilgiler yok kitapta elbette. Eyice yaşadığı dönemlerden, insanlardan, kurumlardan şikâyet edip kendisine değer verilmediğini söylüyor, huysuz ama sevimli bir bilge edasıyla. Anlattığı bazı konularla dönem okuması yapılmasını sağlıyor bir yerde. Yakından tanıdığı Turgut Cansever’in “ittihatçı, padişahçı, milliyetçi, solcu ve tarikatçı” bir çizgi izlediğini, 6-7 Eylül olayları sırasında Arnavutköy’de bir papazın sokakta sünnet edildiğini, Ayasofya’yı ilk cami iken gezdiğini, Galatasaray Lisesi’ndeyken öğrencilerin “İngilizci/Almancı” diye fişlendiğini de öğreniyoruz.

Kitap bugünün İstanbul’una dair yorumlar görmek isteyen okurun beklentilerini karşılamasa da Eyice’nin renkli anıları soluksuz okunuyor.

Tuğba Kaplan

Gazeteci/ Aksiyon Dergisi Politika, Sosyoloji, uluslararası ilişkiler, medya ve kültür dünyasından ünlü isimlerle gündemle ilgili aktüel röportajlar yapmaktadır. Ayrıca gündeme dair konuları farklı yönleriyle ele alan dosyalar hazırlamaktadır.

You may also like...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>